Fecir | Konular | Kitaplar

Dinde Kolaylık ve Müsâmaha Esastır

Dinde Kolaylık ve Müsâmaha Esastır

Dinde Kolaylık ve Müsâmaha Esastır:


"Yüce Allah buyuruyor
ki: ‘Ben kulumun, benim hakkımdaki zannı üzereyim. Kulum Beni nerede
zikreder/anarsa Ben oradayım. Bana bir karış yaklaşana Ben bir kulaç yaklaşırım.
Bana bir kulaç yaklaşana Ben iki kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene Ben
koşarak giderim."
(Müslim, Tevbe 1)

"Elinizden geldiği kadar
müslümanların cezalarını kaldırmaya çalışınız. Onun için bir çıkış yolu varsa
serbest bırakınız. Devlet başkanının afta hata etmesi, cezalandırmada hata
etmesinden daha iyidir."
(Müsned, Ahmed b. Hanbel,
5/160)

"İsmah yüsmehu lek =
Hoşgörülü ol ki, hoş görülesin."
(Müsned, Ahmed bin Hanbel, 1/248)

Yeni müslüman olmuş ve
İslâm'ın yüce ahlâk esaslarını bütün varlığı ile benimseyip olgunlaşma fırsatını
henüz bulamamış bedevîlerin (çölde yaşayan ve medenî hayatın dışında kalmış
kültürsüz insanlar) kaba ve haşin davranışları olurdu. İçinde yaşadıkları iklim
ve medenî imkânlardan uzak hayat şartları, onları biraz da böyle olmaya âdeta
zorlardı. Bir defasında Efendimiz Mescid-i Nebevîde ashabı ile oturmuş
konuşuyorlardı. Bedevînin biri içeri girdi. İki rekât namaz kıldıktan sonra
ellerini kaldırıp: "Allah'ım! Bana ve Muhammed'e rahmet et! Başka kimseye de
bizimle beraber rahmet etme!" diye dua etti. Bunu duyan peygamberimiz: "Pek
geniş olan ilâhî rahmete sınır çektin yahu!" buyurarak bedevînin hatasını
düzeltmeye çalıştı. Bu bedevî, biraz sonra kalkıp Mescid'in bir tarafına giderek
abdest bozmaya başlayınca, şaşkınlıklar içinde kalan sahâbiler bağrıştılar. Hz.
Peygamber (s.a.s.) işe müdâhale ederek şöyle buyurdu: "Bırakın (işini
görsün). Sonra bevlinin üzerine bir kova su dökün; zira siz güçlük değil,
kolaylık göstermek üzere gönderildiniz." Sonra bedevîyi yanına çağırarak ona
dedi ki: "Bu mescidler ne bevil, ne de başka pislik içindir. Bunlar, Allah'ı
anmak, namaz kılmak ve Kur'an okumak için yapılmıştır." (Buhâri, Vudû, 58,
Edeb 35, 80; Müslim, Tahâret 98-100; Ebû Dâvud, Tahâret 136; Tirmizî, Tahâret
112)

İnsana öyle geliyor ki,
sahâbelerden çok Hz. Peygamber'in hiddetlenmesi, kendi mübarek mescidinin mâruz
kaldığı böyle bir hakaret karşısında asıl onun öfkelenmesi gerekirdi. Fakat
Rasül-i Ekrem düşünüyor ki, bedevî bu işi kasten ve hakaret olsun diye
yapmamaştır. Cehâleti sebebiyle böyle davranmıştır. Şu halde ona kızıp bağırmak,
azarlamak doğru bir hareket olmazdı.

"Yoksa siz de (ey müslümanlar), daha önce
Mûsâ'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak (,onu sorguya çekmek; daha
önce Mûsâ'dan istenen şeyler gibi talepte bulunmak) mı istiyorsunuz? Kim imanı
küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur."
(2/Bakara, 108).

Bu âyet-i kerimede Allah Teâlâ, zor gelebilecek
görevler insana yüklenmesin diye, olayların olmasından önce Hz.Peygamber'e çok
soru sorulmasını yasaklamaktadır. Nitekim bir başka âyette şöyle buyurulur:

"Ey iman edenler, size açıklanınca hoşunuza
gitmeyen şeyleri sormayın. Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır.
Allah (sorduğunuz şeyleri veya açıklanmadığına göre diğer hususları)
affetmiştir. Ve Allah ğafûrdur, halîmdir."
(5/Mâide, 101)

Eğer âyetin nüzûlünden sonra tafsîlâtını soracak
olursanız o konu size açıklanır. Ayrıca bir şeyi, olmazdan önce sormayın; belki
sormanız nedeniyle o şey yasaklanabilir, din zorlaştırılmış olur. Bunun için,
sahih hadiste ifade edilmiştir ki; müslümanlardan vebâli en büyük olan,
yasaklanmamış olan bir şeyi sorup da bu soru sebebiyle o şeyin yasaklanmasına
sebep olanlardır. Bunun için Buhârî ve Müslim'de Muğîre bin Şu'be'den naklen
zikredilen hadiste Rasûlullah (s.a.s.)'ın, "denilmiş ve dedi" gibi şeyleri çok
sormayı ve malı boşa harcamayı yasakladığı belirtilir. Müslim'in Sahîhinde de
buyrulur ki; "Benim bıraktığım şeyleri, siz de bırakın. Çünkü sizden
öncekiler çok soru sormaları ve peygamberlerine karşı çıkmaları sebebiyle helâk
olmuşlardır. Ben, size bir şeyi emredersem gücünüzün yettiğince yerine getirin.
Size bir şeyi de yasaklarsam ondan sakının." Hz. Peygamber'in Allah
Teâlâ'nın müslümanların üzerine haccı farz kıldığını bildirmesinden sonra,
adamın biri, "her yıl mı yâ Rasûlallah?" dediğinde Hz. Peygamber susmuş. Adam üç
kere tekrarlayınca O, "hayır!" demiş. "Eğer evet deseydim, böyle
gerekirdi ve sizin buna gücünüz yetmezdi. Benim bıraktığım şeyleri siz de bana
bırakın!" buyurmuştur.