Fecir | Konular | Kitaplar

Din Kelimesindeki Unsurlar

Din Kelimesindeki Unsurlar



Din Kelimesindeki Unsurlar:

 
Din kelimesi,
İlâhî olan en mükemmel nizamı (düzeni) ifade eden en uygun bir kavramdır. Bu
kavramda dört önemli unsuru görebiliriz:
a-
Yüce bir hâkimiyet (egemenlik),
b-
Bu yüksek hâkimiyete boyun eğip itaat etmek,
c-
Bu hâkimiyetin şekillendirdiği inanç ve hükümler sistemi,
d-
Bu sisteme uygun hareket etmekle elde edilen mükâfat, aykırı hareket
etmekle                                karşılaşılacak ceza.
Kur'an ‘din'
kelimesini bazen bu unsurların her birinin yerine, bazen de hepsini birden
kapsayacak şekilde kullanmaktadır.
Kur'an'da ‘din'
kelimesinin hangi anlamlarda geçtiğini daha iyi anlayabilmek için, Dameğânî
isimli âlimin bu konudaki görüşlerini aktarmakta fayda vardır. Bu bilgine
göre ‘din' Kur'an'da şu anlamlarda kullanılmaktadır:
1- Tevhid
anlamında: "Hiç şüphesiz Allah katında din
İslâm'dır." (3/Âl-i İmrân, 19). Bu âyette  geçtiği
gibi ‘din' kelimesi tevhid dinini işaret etmektedir. (Ayrıca bkz. 39/Zümer, 2;
30/Rûm, 30; 31/Lokman, 32)
2- Hesap
anlamında: "Onlar din (hesap) gününü
yalanladılar."  (83/Mutaffifîn, 11) âyetinde olduğu gibi. (Ayrıca bkz.
56/Vâkıa, 86; 37/Sâffât, 53; 82/İnfitâr, 9, 15 vd.)
3- Hüküm ve
yargı anlamında: 12/Yûsuf sûresi 76. âyetinde geçen
kralın (melikin ) dini, kralın uyguladığı veya uyduğu hüküm, yargı demektir.
(Ayrıca bkz. 24/Nûr,  2)
4- Bizzat
dinin kendisi anlamında: Bu din, hayatın bütün
alanlarını kapsayan bir inanç olmakla beraber, egemen düzeni, kişi ve toplum
ilişkilerine ait hükümleri, insan eşya ilişkileri ve davranış kurallarını da
içerisine alır (9/Tevbe, 33; 48/Fetih, 28;  61/Saff, 9 vd.).
5- Millet
(bir dine inanan topluluk) anlamında: "Oysa onlar,
dini  yalnızca O'na hâlis kılan hanîfler (Allah'ı birleyenler) olarak sadece
Allah'a kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekten başkasıyla emr
olunmadılar. İşte en doğru din budur."  (98/Beyyine,
5) (1)
Kur'an,
‘millet' ve ‘şeriat' kavramlarını da ‘din' yerine kullanmaktadır (12/Yûsuf, 38;
2/Bakara, 130, 135, 120; 42/Şûrâ, 21 vd.) Ancak, millet kelimesi bir peygambere
(İbrâhim milleti gibi);  din Allah'a, şeriat ise din'e  nisbet edilir. İslâm
şeriati, budizm şeriati gibi.
"Bunu
İbrâhim, oğullarına vasiyet etti; Ya'kub da: ‘Oğullarım, şüphesiz Allah sizlere
bu dini seçti, siz de ancak müslümanlar olarak can verin' (diye aynı vasiyette
bulundu)." (2/Bakara, 132)
"...Onlar
eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam
ederler. Sizden kim, dininden döner de kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları
işler dünyada da âhirette de geçersiz sayılmıştır. Onlar cehennemliktirler ve
orada devamlı kalırlar." (2/Bakara, 217)
"Dinde
ikrâh/zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklık ve eğrilikten ayrıt edilmiştir. O
halde, kim tâğutu inkâr edip Allah'a iman ederse, kopması mümkün olmayan sağlam
kulpa yapışmıştır. Allah (her şeyi) işitir ve bilir."
(2/Bakara, 256)        
"Hiç 
şüphesiz Allah  katında din, ancak İslâm'dır…"
(3/Âl-i İmrân, 19)
"Onlar
Allah'ın dininden başka din mi arıyorlar. Oysa göklerde  ve yerde her ne varsa,
istese de istemese de, O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedir."
(3/Âl-i İmrân, 83) 
"...Bugün
size dininizi kemâle (olgunluğa ) eriştirdim, üzerinizdeki nimeti tamamladım ve
size din olarak İslâm'ı seçip  beğendim..." (5/Mâide,
3) 
"Ey iman
edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki); Allah, sevdiği ve kendisini
seven, mü'minlere karşı alçakgönüllü/merhametli, kâfirlere karşı azîz/onurlu ve
zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiç bir
kınayanın kınamasından korkmazlar (kimsenin ayıplamasına aldırmazlar). Bu,
Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi çok geniştir."
(5/Mâide, 54)
"De ki:
‘Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, hanîf olan/Allah'ı birleyen
İbrâhim'in dinine iletti. O, (İbrâhim, hiçbir zaman Allah'a) şirk/ortak
koşanlardan değildi." (6/En'âm, 161)
"...
Dininize saldırırlarsa, küfrün önderlerine karşı savaşın..."
(9/Tevbe, 12)
"Kendilerine
Kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve Rasûlünün haram
kıldığını haram saymayan ve hak dîni (kendine) din edinmeyen kimselerle,
küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." 
(9/Tevbe, 29)
"O (Allah),
müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için
Rasûlünü hidâyet ve Hak Din ile gönderendir."
(9/Tevbe, 33)
"O, sizi
karada ve denizde yürütendir. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de
içindekileri güzel bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bununla
neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden
onlara dalgalar hücum eder ve onlar, çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da,
dini yalnız Allah'a hâlis kılarak, ‘Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan
mutlaka şükredenlerden olacağız' diye Allah'a yalvarırlar. Fakat Allah onları
kurtarınca, bir de bakarsın ki, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey
insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir..."
(10/Yûnus, 22-23)
"De ki: ‘Ey
insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz, (bilin ki,) ben Allah'ı bırakıp da
sizin taptıklarınıza (putlara) tapmam. Ben ancak sizi öldürecek olan Allah'a
kulluk/ibâdet ederim. Çünkü bana mü'minlerden olmam emrolundu. Ve ‘yüzünü
hanîf/muvahhid olarak hak dine döndür, sakın müşriklerden olma!' (denildi.)
Allah'ı bırakıp da, sana fayda ya da zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu
yaparsan, o takdirde sen mutlaka zâlimlerden olursun."
(10/Yûnus, 104-106)
"Yusuf,
kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu (su
kabını), kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte Biz Yusuf'a böyle bir tedbir
öğrettik; yoksa kralın dinine (kanunlarına) göre kardeşini alıkoyamazdı;
Allah'ın dilemesi hâriç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Her ilim
sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır."
(12/Yûsuf, 76)
"Allah,
sizden iman edip sâlih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri halife/hâkim
kıldığı gibi onları da yeryüzüne halife/hâkim kılacağını, onlar için beğenip
seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve
(geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara emniyet/güven 
sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar, Bana kulluk ederler; hiçbir şeyi Bana şirk
koşmazlar/eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl
büyük günahkârlardır." (24/Nur, 55) 

"Sen yüzünü
hanîf/Allah'ı birleyen olarak dine, yani, Allah insanları hangi fıtrat üzere
yaratmış ise o fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru
din (eddînu'l-kayyim) budur; fakat insanların çoğu bilmezler. Hepiniz O'na 
yönelerek  O'na  karşı  gelmekten sakının; namazı kılın; müşriklerden olmayın.
Ki onlardan dinlerini parçalayanlar ve kendileri de bölük bölük olanlar vardır.
(Bunlardan) her fırka, kendi yanındakiyle böbürlenmektedir."
(30/Rûm, 30-32)
"Firavun
şöyle dedi: 'Beni bırakın da Mûsâ'yı öldüreyim; o rabbine yalvaradursun. Onun
sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde fesat/bozgunculuk
çıkaracağından korkuyorum." (40/Mü'min, 26)
"Ki O, kendi
peygamberlerini hidâyetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak
için gönderdi. Şâhit olarak Allah yeter." (48/Fetih,
28)
"Sizin
dininiz size; benim dinim bana!" (109/Kâfirûn, 6)
"Allah'ın
yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte
olduklarını gördüğün vakit Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret
dile; Çünkü O tevbeleri çokça kabul edendir."
(110/Nasr, 1-3)