Fecir | Konular | Kitaplar

Din Ve Yobazlık .

Din Ve Yobazlık



Din Ve Yobazlık

 

Türkçede çok yakın geçmişten beridir
kullanılagelen "yobazlık" söz­cüğü, basit avâmî din anlayışıyla ilintilidir.
Laik kesim tarafından tutucu dindarlara yöneltilen suçlamalarda
kullanılmaktadır.

Toplumsal yönden de önem taşıyan bu çeşit
suçlama, din kavra­mıyla iliştirilince ister istemez konuya hem din açısından
hem de top­lumsal açı­dan bakmak gerekir.

Her şeyden önce din, İslam'da sadece rûhânî
yaşamın değil, bilakis ev­rensel anlamda hayat disiplinin adıdır. Gerçek bu
olunca insanın yalnızca rûhânî yaşamında ancak sergilediği birtakım
sapkınlıkları kı­namak için kullanılabilecek bir söylemi tüm kâinât ve hayatla
irtibat­landırmak man­tık­sızlıktır. Dolayısıyla yobazlık doğrudan dinle değil,
rûhânî yaşamla, (ya da basit avam deyimiyle) dindarlıkla ancak sözko­nusu
olabilir.

Dindarca yaşam biçimi ile yobazlık arasındaki
ilgiye gelince bu, İslam'da "zühd ve takvâ" olarak bilinen titiz yaşam biçimiyle
hiç iliş­kisi olmayan bir sorundur. Çünkü dindarlık ayrı, zühd ve takva da ayrı
şey­lerdir. Ve çünkü müslüman kişi dindar değil, ama zahid ve mutta­kıy
ola­bilir. Dolayısıyla yo­bazlık suçlaması, rûhânî yaşam planında fa­natik
ör­nekler sergileyen kimse­lere yöneltiliyor olmalıdır ki bu kimse­ler aslında
en az birkaç yüzyılın tarih­sel birikimiyle günümüze kadar sürüklenip gelmiş
bulunan karşıt anlayış­ların taraftarlarıdır. Doğrusu bu sorun, top­lumun
gittikçe İslam'dan uzak­laşmasıyla kanserleşen zihniyet hastalıkla­rının bir
parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tutuculuk, İslamın özüyle bağdaşmayan ve İslamla
hiç bir alakası bu­lunmayan aşırı rûhânî bir davranış biçimidir. Onun için
Tutuculuğu zo­raki olarak İslam'la irtibatlandırmaya çalışmak İslamı bilmemek
de­mek­tir.

Esasında doğrudan dinle değil, fakat ruhanilikle
ancak söz konusu ola­bi­len yobazlık yeni bir olay değildir. Tarih, her dinden
ruhaniyetçi fana­tik­le­rin, kendi dinleri hesabına giriştikleri savaşlarla ve
işledikleri cina­yet­lerle doludur. Bu cümleden olarak örnek gösterilebilecek
haçlı savaş­ları fanatik papaların fetvalarıyla yapılmış ve bu savaşlarda din
adına yüzbin­lerce ma­sum müslümanın kanı akıtılmıştır.

İslam tarihinde de yobazlık çok eskilere
dayanır. Bu ümmetin belki de ilk yobazları haricilerdir. İslam ahkamıyla ilgili
olarak ortaya koy­dukları tu­tucu yorumlarıyla Hz. Ali'nin saflarından
ayrıldılar ve O'na karşı çok tehli­keli bir siyasi-askeri kamp oluşturarak
nihâyet kendisini şehid ettiler. Keza ayrıntılı akâid kaynaklarında "Fırak-ı
Dâlle", yani sapkın inanç kam­pları olarak adları geçen bütün Batınî mezheplerin
yandaşları tutuculuk­larından dolayı İslam'dan kopmuşlardır. Büyük Alim, Gazâlî
de yobazlar­dan çok şi­kâyetçidir.

[1]



Görüldüğü üzere yobazlık anlayışının "evrensel
din kavramı" ile doğ­rudan herhangi bir ilişkisi yoktur. Din, hayat ve kâinâtın
doğal dü­ze­nidir. İslam da bu ilâhî düzenin yüce adıdır. Bu doğal sistem zâten
engel tanı­ma­yan kevnî yasalarla işleyip durmaktadır. Yobazlık ise İslamı
bir­türlü bu kim­liği içinde göremeyen cahil taraftar ve karşıt kamplar
ara­sında cereyan eden bir kör döğüşünün konusudur.[2]



 

 



[1]
El-Munkızu min'ed-Dalâl S. 20, Mısır-1952 (İkinci Baskı)



[2]
Ferit Aydın, İslam'da İnanç Sistemi, Kahraman Yayınları: 38-40.