Fecir | Konular | Kitaplar

Bu İsmi Bilmenin Faydaları

Bu İsmi Bilmenin Faydaları



Bu İsmi Bilmenin Faydaları



1-
En önemli koruma, kalpleri korumadır. Müslümanın dinini her türlü küfür, nifak,
fitne, sınırsız arzu ve isteklerden ve türlü bid'atlerden koruması korumaların
en büyüğüdür. Çünkü bu sayede müslüman, doğru yoldan ayrı­lıp başka yollara
sapmaktan kurtulur. Yüce Allah, müslümanın sağlam bir duruşa sahip oluşunu
kendisinin sağladığını bize şöyle haber vermektedir: "Allah, iman edenleri,
dünya hayatında ve âhirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de
şaşırtıp-saptırır."

[1]



İnsanı hastalık ve musibetlerden, mala veya çocuklara gelen belâlardan koru­mak
değil, doğru yoldan ayrılma belâsından kişiyi cennete götürür. Eğer bu tür
koruma olmazsa insan cehenneme gider. Şair ne güzel söyler:



Kul, başına gelen her belâdan kurtulur,



Ancak cehenneme götüren belâ başka.



Kurtuluşu olmayan bu belâ, asıl belâdır



Ve bu belâ, başkalarından saklanamaz.[2]



 



2-
Allah'ın bu ismini bilen kişi, kalbini, organlarını ve dinini, öfkenin ve
is­teklerin egemenliğinden korur. Nefsine aldanmaz, şeytanın aldatma ve
kış­kırtmalarına kanmaz.



3-
Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber: "Allah'ı koru ki, O da seni korusun."
buyurur. Burada "Allah'ı korumak"tan maksat, O'nun emirlerini yerine geti­rerek,
yasaklarından kaçınarak ve koyduğu sınırları çiğnemeyerek korumak­tır. Sen böyle
davrandığında O da seni, dinini, malını, çocuklarını ve kendi fazlından sana
verdiği bütün şeyleri korur.[3]



Anlatıldığına göre; bir hırsız Rabia el-Adeviye'nin evine girer. Râbia, o
sı­rada uyumaktadır. Hırsız, Râbia'nın elbisesini tam aldığı sırada odanın
kapı­sının gizliden aralandığını görür ve hemen elbiseyi bırakır. Sonra ikinci
kez elbiseyi alır. Fakat kapının yine gizliden aralandığını görür ve elbiseyi
yine bırakır. Bu durum defalarca böyle tekrarlanır. Sonunda gaipten bir ses
şöyle söyler: "Elbiseyi bırak; çünkü onu biz korumaktayız. Sahibi uyuyor olsa
bile onu biz, bırakmayız…" İşte koruma budur.[4]



 



* * *

 




[1]
    İbrahim,

27.






[2]
    Kurtubî, a.g.e.,

1/310.




[3]
    "el-Hakku'l-vâdihu'l-mübîn", s.

61.






[4]
    Kurtubî, a.g.e.,

1/310.