Fecir | Konular | Kitaplar

Gerçek Rahmet ve Anlamı

Gerçek Rahmet ve Anlamı



Gerçek Rahmet ve Anlamı



Bilinmelidir ki rahmet, kişiye zor gelse de veya nefsi onu hoş karşılamasa da
insanlara yarar sağlamayı ve onlara fayda ulaştırmayı gerektiren bir sıfat­tır.
Gerçek rahmet işte budur. İnsanlar arasında sana karşı en merhametli olanı, sana
yarar sağlamak ve kötülükleri senden savmak için seni sıkıntıya sokandır.



Babanın çocuğa merhameti; Babanın, çocuğunu ilim öğrenmeye ve onunla amele
etmeye zorlaması, hatta gerektiğinde bunun için kendisini dövmesi, onu kendisine
zarar verecek arzu ve isteklerden men etmesi bu türden bir merhamettir. Baba
eğer bunları yapmaz ve ihmalkar davranırsa, bu, onun çocuğuna olan merhametinin
az olduğunu gösterir. Babanın, çocu­ğunu zorlamamakla ona merhamet ettiğini, ona
acıdığını ve rahat etmesini sağladığını sanması doğru değildir. Bu, annenin
çocuğuna merhameti gibi duygusal ve bilgisizlikten kaynaklanan sahte bir
merhamettir.



Bu yüzden merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'ın kullarına çeşitli belâ
ve musibetler vermesi, O'nun rahmetinin bir gereğidir. Çünkü kullarına yarar
sağlayacak ve onlardan kötülükleri defedecek şeyleri en iyi bilen O'dur.
Dolaysıyla Allah'ın, kullarına musibetler vermesi, onları çeşitli felaketlerle
sı­naması, onları birçok arzu ve isteklerinden men etmesi, O'nun kullarına olan
merhametinin bir göstergesidir. Ancak insanlar, bilgisizlik ve haksızlıklarından
Rablerini belâ vermesi nedeniyle itham etmekte, O'nun belâ ve musibet ver­mekle
kendilerine iyilik ettiğini görememekte ve bilememektedirler.



Rivayet edilen bir eserde şöyle denilmiştir: "Başına bir musibet gelen kimse
Allah'a: "Allah'ım! Bana merhamet et" diye dua ettiğinde Allah: "Mer­hamet
ettiğim bir şeyle ona nasıl merhamet edeyim." der."



Bir başka eserde ise şöyle denilir: "Allah bir kulunu sevdiğinde, sizden
bi­rinin hastasını koruduğu gibi Allah da onu dünyadan, güzelliklerinden ve
zevklerinden korur."



Bu, Allah'ın merhametinin tam oluşundandır; yoksa O'nun cimriliğinden değildir.
Çünkü O, cömertlerin cömerdidir; bütün cömertlik yalnız O'na aittir. Bütün
varlıkların cömertliği, O'nun cömertliğinin yanında dünyadaki bütün dağların ve
kumların karşısında küçücük bir zerre misali gibidir.



Allah'ın emir ve yasaklarla kullarını sına­ması, O'nun rahmet ve korumasının bir
gereğidir. Allah'ın, kullarına emrettiklerine olan ihtiyacından veya
yasakladıklarına olan cimriliğinden değildir. Çünkü O, hiçbir şeye ihtiyacı
olmayan, cömert ve kerîm olandır.



Allah'ın dünyada mü'minleri sıkıntıya sokması, onlara bela ve musibetler
vermesi, kulların bu dünyaya bağlanmalarına ve burayı karar yeri edinmele­rine
mani olmak, asıl karar yeri olan ve sonu olmayan âhiret hayatına yönelmele­rini
sağlamak içindir. Allah, belâ ve musibetlerle, kullarının öteki dünyaya
yö­nelmelerini sağlamaktadır. Allah âhirette vermek için bu dünyada verme­mekte,
esenliğe kavuşturmak için musibetler vermekte, diriltmek için öldür­mektedir.



Allah merhametinin bir gereği olarak kullarını, merhametine güvenerek kendisine
karşı gelmekten ve güzel olmayan davranışlarda bulunmaktan sa­kındırmaktadır.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah, sizi kendisiyle (ken­disine karşı
gelmekten) sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır."[1]



Birçok âlim şöyle demiştir: "Allah'ın kendisinden sakındırması, O'nun kullarına
olan şefkat ve merhametinin bir gereğidir. Böylece Allah kullarını, merhametine
güvenip kendisine karşı gelmekten sakındırmaktadır."[2]

 




[1]
    Âl-i İmrân,

30.






[2]
    İbn Kayyim, "İğâsetü'l-lehfân",

2/244.