Fecir | Konular | Kitaplar

GAFİR-GAFFAR-GAFUR

Yeni Sayfa 1



﴿



اَلْغاَفِرُ – اَلْغَفاَّرُ - اَلْغَفُورُ ﴾
GÂFİR
- GAFFÂR - GAFÛR



Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:



"Bu Kitabın indirilmesi, Azîz ve Alîm olan Allah'tandır; günahı bağışla­yan,
tevbeyi kabul eden, cezası pek şiddetli olan ve lütuf sahibi (Allah'tan). O'ndan
başka ilâh yoktur."[1]



"Haberin olsun; üstün ve güçlü olan, bağışlayan O'dur."[2]



"Haber ver kullarıma; şüphesiz ben, ben bağışlayanım, esirgeyenim."[3]



Gâfir, Gaffâr ve Gafûr isimleri, "ga-fe-re" kökünden türemektedir. Bu kelimenin
aslı örtmek, perdelemek anlamına gelir. Bu yüzden savaşta başı darbelerden
korumak için giyilen şeye miğfer denilmiştir. Yine şu cümlede "Câe'l-kavmu
cemmen gafirâ" (Topluluk, büyük bir kalabalık halinde ‘top­luca' geldi)
kullanıldığı gibi büyük kalabalık anlamında kullanılır. Başı örten bez parçasına
da "Gaffâre" denilir. Bu kelimesinin, yaraların üzerine sürülen ve yaraların
iyileşmesini sağlayan bir bitki adından geldiği de söylenmiştir.[4]



el-Halîmî der ki: "Gâfir, günahkarların günahını örten ve onları
ceza­landırmayıp insanların önünde rezil etmeyen ve aşağılamayandır."[5]



Bu anlamıyla bu isimler Allah'ın fiilî sıfatlarından sayılmaktadır. Gafr,
dü­zeltmek, ıslah etmek anlamına da gelebilir. Bu yüzden "Gafertu'z-zenb"
(gü­nahı bağışladım) cümlesinin "onu olabilecek şekilde düzelttim" anlamında
olduğu söylenmiştir. Dolaysıyla kişinin söylediği "Allahüme'ğ-fir lî" (Allah'ım
beni bağışla) sözü "Allah'ım beni ıslah et, düzelt" anlamındadır. Özetle bu
isim, anlam olarak Allah'ın Afüv isminin anlamına yakındır. Afv, günahın
silinmesini; ğafr, ise silinen günahın yerine nuru yerleştirmek ve kulun
kusur­larını örtmek anlamını hissettirmektedir. Bu yüzden Kur'an-ı Kerîm'de
birçok yerde, şu âyette olduğu gibi birlikte zikredilmiştir.[6]
"Hiç şüphe yok ki, Allah, Afüv'dür (affedicidir), Gafûr'dur (bağışlayıcıdır)."[7]



el-Halîmî, Gaffâr hakkında ise şunları söyler: "Kulların günahlarını örtmede
mübalağa edendir. Öyle ki, bu günahları ne dünyada ne de âhirette ortaya
çıkarmaz."[8]



Allah, mutlak anlamda Gâfir, Gaffâr ve Gafûr'dur. Bütün bu isimler, örtmeye,
cezalandırmamaya ve aceleciliği terk etmeye delalet eder. Mağfiret, günahları
örtmek demektir. Örtmek ise şimdiki zamanda ve mal üzerinde gerçekleşir. Örtmek
iki türlüdür. Birisi, hakkından vazgeçmek ve günahları bağışlamaktır. Diğeri,
fenalıkların üzerini örtüp başkalarının onları görmesine mani olmaktır.
Dolaysıyla mağfiret (örtmek), sabır, yumuşak dav­ranma, cezalandırmada acele
etmeme, ihsan ve bağış gibi Allah'ın sıfatlarını kapsadığı gibi bu sıfatların
zıddı olan bütün sıfatların Allah'ta bulunmadığını da gösterir.[9]



ez-Züccâcî Gafûr ismi hakkında der ki: "Gafûr, çok bağışlayan, örten anlamında
mübalağa ifade eder. Çünkü Allah, kullarını sadece bir kere değil defalarca
bağışlar. Öyle ki, O'nun bağışlaması sayılamaz. Ancak bu müba­lağa, zatî bir
sıfat değil fiili bir sıfattır."



el-Halîmî ise bu ismi şöyle açıklar: "Kullarının günahlarını çok örten, on­ları
cezalandırmayan ve bağışı bol olandır."[10]



Ebû Hüreyre anlatıyor. Hz. Peygamber'in şöyle dediğini işittim: "Bir kul günah
işlediğinde: "Ya Rabb'i! Bir günah işledim, beni bağışla" derse Rabb'i: "Demek
kulum, günahları bağışlayan ve cezalandırmayan bir Rabb'i oldu­ğunu bildi? O
halde kulumu bağışladım" der. Sonra Allah'ın dilediği kadar bir süre geçer. Kul
yine bir günah işler ve: "Rabb'im! Bir günah daha işledim, beni bağışla" der.
Rabb'i yine: "Demek kulum, günahları bağışlayan ve ceza­landırmayan bir Rabb'i
olduğunu bildi? O halde kulumu bağışladım" der. Sonra tekrar Allah'ın dilediği
kadar bir süre geçer. Kul yine bir günah işler ve: "Rabb'im! Bir günah daha
işledim, beni bağışla" der. Rabb'i üç defa: ""De­mek kulum, günahları bağışlayan
ve cezalandırmayan bir Rabb'i olduğunu bildi? O halde kulumu bağışladım" der ve
şöyle söyler:"Artık o, dilediğini işlesin"[11]




 




[1]
    Mü'min,

3.






[2]
    Zümer,

5.






[3]
    Hicr,

49.






[4]
    Kurtubî, a.g.e.,

1/


152.






[5]
    Beyhakî, a.g.e., s.

55.






[6]
    Kurtubî, a.g.e.,

1/


152.




[7]
    Hac,

60.






[8]
    Beyhakî, a.g.e., s.

56.




[9]
    Kurtubî, a.g.e.,

1/


155.






[10]
   Kurtubî, a.g.e.,

1/


164.






[11]
   Buhârî,

7507;
Müslim,

2758.