Fecir | Konular | Kitaplar

ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ



بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

rahmân ve rahîm allah'ın adıyla


ÇEVİRENİN
ÖNSÖZÜ

Hiç kuşkusuz yüce Allah, her istek ve arzunun gerçekleşmesini bir sebebe
bağlamış ve her gayeye götüren yolu göstermiştir. İman ise, gaye ve arzuların
en büyüğü ve en önemlisidir. Allah, imanı zayıflatan ve ortada kaldıran
sebepleri var ettiği gibi, elde edilmesini ve güçlenmesini sağlayan sebepleri
de var etmiştir.

Kişiyi imana götüren ve imanını kuvvetlendirmesine en büyük sebeplerden
birisi; yüce Allah'ı layık olduğu şekliyle tanımaktır. Allah'ı zatıyla tanıma
gücüne ve yeteneğine sahip olamadığımıza göre O'nu ancak isimleri ve
sıfatlarıyla tanıyabiliriz.

İmanın elde edilmesini ve kuvvetlenmesini sağlayan en önemli hususlardan
birisi de; yüce Allah'ın Kur'an ve Sünnette geçen güzel isimlerini bilmek,
onların manalarını anlamaya çalışmak ve onlarla Allah'a kulluk etmektir. Çünkü
yüce Allah, bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"En güzel isimler (el-Esmâü'l-hüsnâ), Allah'ındır. O halde O'na o güzel
isimlerle dua edin"[1]

Kur'an-ı Kerim'de

"isim"
kelimesi, Allah lafzına veya onun yerini tutan zamire, ayrıca Rab kelimesine
izafet yoluyla nispet edilmiş, çoğul şekli olan

"Esmâ"
ise bağlı "en güzel" anlamındaki

"el-Hüsnâ"
kelimesiyle sıfat tamlaması oluşturarak

"el-Esmâü'l-hüsnâ"
şeklinde dört defa Allah'a nispet edilmiştir.

İslam dininin telkin ettiği yüce yaratıcının öz adı, "Allah" kelimesidir.
Bunun dışında O'nu hatırlatacak kelimeler seçilirken, hem zât-ı ilahiyyeyi
niteleyen kavramlara uygun düşmeli ve hem de tazim ile hürmet unsurlarını
taşımalıdır. Bu ikinci şartın gerçekleşebilmesi için, isimlerin, naslardan
seçilmesi ve naslarda yer almayan kelimelerin O'na nispet edilmemesi gerekir.
Çünkü isim, işaret ettiği varlık için ifade edeceği mana açısından önem
taşımaktadır. Dolayısıyla bazı kelimelere ilahlık makamına yakışmayacak
anlamlar yükleyerek bunları yaratıcıya nispet etmek veya O'na ait kavramları
ve bunları dile getiren isimleri O'ndan başkasına vermek, Esmâu'l-Hüsnâ
konusunda eğri yola sapmak kabul edilmiştir.

Esmâu'l-Hüsnâ'nın sayısı konusunda başvurulacak kaynak,şüphesiz ki Kur'an ve
hadistir. Kur'an-ı Kerim'de çeşitli kelime kalıplarıyla zât-ı ilâhiyyeye
nispet edilmiş olarak yer alan kavramların sayısını 313'e ulaştıranlar vardır.[2]

Allah'ın doksan dokuz isminin olduğunu ve bunları benimseyenlerin cennete
gireceğini ifade eden hadisi, Buhârî ile Müslim gibi otoriterler rivayet
etmiş, Tirmizî'nin rivâyetinde ise bu isimler tek tek zikredilmiştir. Bu
isimlerden 93'ü Kur'an-ı Kerim'de yer almış, diğer

6
isim ise başka kelimelerle yine O'na izafe edilmiştir. İşte bu liste, İslam
dünyasında meşhur olmuş ve dua ile niyaz amacıyla okunmuştur. Bununla birlikte
Esmâu'l-Hüsnâ ile ilgilenen alimlerin çoğunluğuna göre, ilahi isimler, bu
99'dan ibaret değildir.[3]

Sayıları ne olursa olsun, çeşitli kelime kalıplarıyla Allah'a nispet edilen
isimler, şüphe yok ki aşkın yaratıcıyı nitelendiren ve O'nu insan anlayışına
yaklaştıran kavramlardır. Naslarda yer alan bu kavramları tereddütsüz
benimsedikten sonra kelam alimleri, nasla sabit olmayan bir kavramı Allah'a
izafe etmenin meşruiyetini tartışmışlardır. Nasların nitelendirdiği genel
uluhiyyet anlayışına ters düşmemek şartıyla bunu meşru görenler olduğu gibi,
doğru bulmayanlar da olmuştur.

Bu görüşü meşru gören imam Gazzâlî ve Fahreddin er-Râzî'ye göre, bu konuda
"isim" ile "vasıf" birbirinden ayrı düşünülmelidir. Nasla sabit olmayan bir
ismi Allah'a nispet etmek meşru değildir. Bununla birlikte uluhiyyete ters
düşmeyen bir kavramla O'nu nitelendirilmesi mümkündür.[4]
İsim veya sıfat olarak Allah'a nispet edilen bütün kavramlar, tek bir zatı
nitelendirdiğinden tevhidi zedeleyici herhangi bir çokluğa sebep teşkil etmez.
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v)'in, bir münacatında Allah'a ait isimlerin bilinme
derecelerini sayarken sonuncu derece olarak, "yada gayb ilminde bırakıp kendin
için tercih ettiğin isimlerin"[5]
demek sûretiyle Hz. Peygamber (s.a.v)'inde bilmediği ilahi isimlerin bulunduğu
fikri ortaya çıkmaktadır.

Bu görüşü kabul etmeyen Selef ekolü alimleri ise; yüce Allah'ın isimlerinin,
tevkifî olduğunu, çünkü bu isimlerin, naslarla bildirildiğini, bu konunun
aklın sahasına girmediğini, o halde Esmâu'l-Hüsnâ konusunda Kur'an ve Sünnetin
bildirdiklerinin dışına çıkmamak gerektiğini, yüce Allah'a kendisinin
vermediği bir ismi vermenin veya O'nun, kendisine verdiği bir ismi inkar
etmenin, Allah'a karşı yapılmış bir haksızlık olduğunu belirtmişlerdir.

Esmâu'l-Hüsnâ listesinde yer alan

99
ismi çeşitli şekillerde gruplandırmak mümkündür. Konu ile ilgilenen ve
eserleri günümüze kadar ulaşan ilk dönem kelamcılarından Ebu Abdullah
el-Hâlimî, Esmâu'l-Hüsnâ'yı; Allah'ın varlığını, birliğini, yaratıcılığını,
benzersiz oluşunu ve kainatı yönettiğini ifade eden isimler olmak üzere beş
gruba ayırmış ve her gruba giren isimlerin ne anlama geldiğini açıklamıştır.[6]

Yüce Allah'ın isimlerinin hepsi güzeldir. Bu isimlerin tamamı mutlak kemâle ve
mutlak övgüye delalet eder. Bu isimlerin her biri, kendi sıfatlarından
türemiştir. Dolayısıyla da sıfat olmak, isim olmaya engel değildir. Kulların
sıfatları ise, isim olmaya engeldir. Çünkü bu sıfatlar, onlarından
fiillerinden meydana gelmiş olup kullar arasında ortaktır. Bu ortaklık, özel
isim olmalarını engellemektedir.

Yüce Allah'ın isimlerinden bazısı, O'nun fiilleriyle ilgilidir. Hâlık, Rezzâk,
Muhyî, Mumît gibi. Bu tür isimler, O'nun fiillerine delalet eder.

O'nun isimlerinden bazısı,

"el-Azîz",

"el-Hâkim"
gibi tek başına ifade edilebildiği gibi, pek çoğu

"Ya Azîz",

"Ya Halîm"
gibi başka bir ekle birlikte de söylenebilir.

Yüce Allah için kullanılan isimlerden mastar ve fiil türetilerek bunlarla
Allah'tan haber verilmesi caizdir. Örneğin,

"es-Semî'",

"el-Basîr",

"el-Kadîr"
isimleri, yüce Allah'a ait isimler olmakla birlikte, bu isimler,

"Sem'"
(=işitmek),

"Basar"
(=görmek),

"Kudret"
(=güç yetirmek) şeklinde de kullanılabilir.

Yüce Allah'ın en güzel isimlerini, Kur'an ve sahih Sünnetin ışığında bizlere
tanıtan bu eser, bazen kelamî ve akademik tartışmalara yer vermiş olsa bile,
Allah'ın isimlerini, bazen sade ve bazen de ilmi bir üslupla ele almış olup
inancımızı hurafelerden ve yanlışlıklardan korumayı esas almıştır.

Kitap, her ne kadar bazı kaynaklarda, İbn Kayyim'e nispet edilmiş olunsa bile,
elyazması asıl nüshaya ve bununla ilgili bir nüshaya ulaşılamamıştır. İbn
Kayyim'in basılı eserlerinden bu konu ile ilgili bilgiler, kitabı derleyenler
tarafından bir araya getirilmiştir.

İbn Kayyim, bu eserde, Esmâu'l-Hüsnâ'nın manalarına, kelimenin Arapça
dilbilimi yönüne, dil yapısına, etimolojik ve belağat yönüne işaret etme
hususunda alimlerin, tefsircilerin, hadisçilerin ve dilbilimi bilginlerinin
görüşlerinin özünü sunmuştur.

Ayrıca Arapça dilbilimcilerin isimlerle ilgili filolojik görüşlerine de yer
vermiştir. Örneğin,

"Allahümme"
(=Allahım/Ya Allah) sözünün anlamı ve bu kelimenin aslı hakkında farklı
dilbilimi bilginlerinin görüşlerini açıklaması gibi. Yine Kur'an'da Allah'ın
sıfatı olarak geçen

"Tebâreke"
(=yüceler yücesi) kelimesinin aslı ve Arapça dil sözlüklerinde, Meâni'l-Kur'an
ve tefsir kitaplarında bu kelimenin delalet ettiği manayı açıklama hususundaki
görüşleri de böyledir. Ayrıca İsim ile ismin ifade ettiği mana (=müsemma)
arasındaki farklılığın, dil ve sözlük ile ilgili kitaplardan kaynaklandığına
dair açıklamaları da bu şekildedir.

İbn Kayyim, Allah'ın bazı isimlerini, manzum şiirler içerisinde anmak
sûretiyle edebi kişiliğini de ortaya koymuştur.

Bu kitapta, başlık halinde, yüce Allah'ın isimlerinden sadece

43
tanesinden bahsedilmiştir. Bunun yanı sıra bazen dipnotlarda ve bazen de konu
içerisinde diğer isimlere değinildiği de olmuştur.

Bu isimlerin çoğu, Tirmizî'de geçen konu ile ilgili hadiste geçerken, bazısı
da diğer hadislerde geçen ifadelerden seçilmiştir.

Kitabın sonunda, "es-Semîu'l-Basîr" ile "es-Semîu'l-Alîm" isimlerinin niçin bu
şekilde kullanımı hakkında güzel açıklamalara yer verilmiştir.

Âyet yada hadis metinleri içerisinde veya normal metin içerisinde yer alan bir
takım kelimeleri açıklamaya yönelik müellifin bazı açıklamaları, ya âyet ve
hadis metni içerisinde açıklandığından yada normal metin içerisinde
çevrildiğinden yada Türkçe çeviride faydalı görülmediğinden dolayı tercüme
edilmemiştir.

Kitabın müellifi İbn Kayyim el-Cevziyye, amelde Hanbelî ve kelamî konularda
ise Selefiyye ekolüne mensup olması hasebiyle, kelamî konulara ait kitaplarını
bu ekole göre ele almış ve konu ile ilgili meseleleri de, yine bu ekole göre
değerlendirmiş ve kendi metodu açısından kelamcılara, filozoflara ve sufilere
çeşitli tenkitler yöneltmiştir.

Geçmişte ve günümüzde suistimal edilen kavramlardan birisi de, Ehl-i Sünnet
kavramı olmuştur. Bazı alimlerin, görüşlerinin halk arasında değer kazanmasını
sağlamak ve doğruluğunu ortaya koymak için Ehl-i Sünnet kavramını
kullandıkları görülmüştür. Geçmişte ve günümüzde yer alan bazı ekol ve mezhep
müntesipleri, diğer ekol ve mezheplerin düşüncelerinden farklı olan görüşünü
ispat etmeye çalışıp daha sonra da bu görüşün, Ehl-i Sünnetin görüşü olduğunu
ileri sürmüşlerdir. Bu nedenle de müellifin, bazı yerlerde kullandığı Ehl-i
Sünnet kavramıyla, bağlı olduğu Selefiyye ekolüne ait görüşü kast ettiği
unutulmamalıdır.

Kitabın sonuna; okuyucunun, kitapta geçen hadislerin, Allah'ın isimlerinin ve
kitapta geçen kitapların isimlerinin neler olduğunu bilmesi için bir fihrist
ve kaynakça konulmuştur.

Dipnotta verilen bilgilerin bize ait olanını belirtmek için (ç) sembolü
kullanılmıştır.

Çeviri sırasında metne bağlı kalınmıştır. Özet çeviriden kaçınılmıştır.

Müellif, bazı konularda, Arap dili ile ilgili kurallara da yer vermiş, fakat
bu kurallar genellikle Arapça'ya vakıf olan kimselerin bileceği konulardır. Bu
tür konularda okuyucu sıkmamak için dipnotta gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Kitap, Yûsuf Ali Büdeyvî ile Eymen Abdurrezzâk es-Sevvâ tarafından
derlenmiştir. Kitabı derleyenlerin kitap ve yazar hakkında yaptıkları
açıklamalar okuyucu için faydalı olduğu için tercüme edilmiştir.

Âyetlerin meali, farklı meallerden alınmıştır. Hadislerin kaynağı; kütübü
tis'ada yer alan kitaplar için Concordance usulü kullanılmış, kütübü tis'a
dışında yer alan kitaplar için ise cilt ve sahife numaraları gösterilmiştir.

Yıllardır Esmâu'l-Hüsnâ konusu üzerinde yoğunlaşmamıza katkı sağlayan değerli
dostum Vedat Öztürk ile kitabın çevrilmesine büyük önem gösteren Karınca
Yayınları'nın sahibi değerli dostum Feyzullah Birışık'a teşekkür ederim.
Allah'ı tanıyıp gerçek anlamda O'na kul olanlara ne mutlu!.


Hanifi AKIN

Şehitkamil/GAZİANTEP

26.02.2004




[1]
A'râf,

7/180

[2]

Kureşî, el-Cevâhiru'l-Mudiyye, I/12-15
(ç)

[3]

Beyhakî, el-Esmâ ve's-Sıfât, s.

6-8;
Gazzâlî, el-Maksadu'l-Esnâ, s.

131-133
(ç)

[4]

Gazzâlî, el-Maksadu'l-Esnâ, s.

139-141;
Fahreddin er-Râzî, Levâmiu'l-Beyyinât, s.

36-37
(ç)

[5]

Ahmed b. Hanbel, I/391
(ç)

[6]
Ebû
Abdullah el-Hâlimî, el-Minhâc, I/187-209
(ç)