Fecir | Konular | Kitaplar

YÜCE ALLAH'IN, EN GÜZEL İSİMLERİYLE VE YÜCE SIFATLARIYLA TECELLÎ ETMESİ

YÜCE ALLAH



YÜCE ALLAH'IN, EN GÜZEL İSİMLERİYLE VE YÜCE SIFATLARIYLA TECELLÎ ETMESİ



Yüce Allah'ın, Zatını, sıfatlarla sıfatlandırdığında ve isimlerle
isimlendirdiğinde hiç şüphe yoktur. Yüce Allah, sevdiğini, kerih gördüğünü,
kızdığını, razı olduğunu, hiddetlendiğini, öfkelendiğini, geldiğini, dünya
semasına indiğini, Arşının üzerine istivâ ettiğini, ilim ve hayat sahibi
olduğunu, kudret ve irâde sahibi olduğunu, işitmek, görmek ve vech (=yüz, cemal)
sahibi olduğunu, iki eli olduğunu, kullarının üzerinde olduğunu, meleklerin O'na
yükseldiğini ve O'nun katından buyrukları indirdiklerini, yakın olduğunu,
muhsinlerle, sabredenlerle ve muttakilerle beraber olduğunu ve göklerin sağ
elinde dürülmüş olduğunu bildirmiştir. Ve O'nun Resûlü de, O'nu; sevinmekle,
gülmekle, kullarının kalplerinin  O'nun parmaklarının arasında olmasıyla ve
diğer şeylerle vasıflandırmıştır.



Yeterli olan sıfatlarıyla, kulların maslahatını korumasıyla, rızklarını onlara
göndermesiyle, onlardan musibetleri gidermesiyle, veli kullarına yardımı ve
onları himaye etmesiyle, onlarla özel bir beraberliği ile tecelli ettiği zaman
kula, kulunun üzerinde vuku bulan her şeyde yüce Allah'a tevekkül gücü, O'na
güvenme gücü ve yüce Allah'tan razı olma gücü verir. Yüce Allah razı olduğu
şeylerde  onu sabit kılar.



Tevekkül manen kulun ilminden dolayı yüce Allah'ın kafi olduğuna, kulu için
seçtiğinin güzel olduğuna güvenip dayanması, yüce Allah'ın fiiline ve onun için
seçtiğine razı olmasıdır.



İzzet ve Kibriya sıfatlarıyla tecelli ettiği zaman kula, yüce Allah'ın
Azametinden dolayı gelen zayıflığa karşı, İzzetinden dolayı ulaşan alçak
gönüllüğe, Kibriyasından dolayı tevazusuna ve kalbin ve azaların korku ve itaat
ile O'na kulluk etmesi hususunda mutmainlik verilir. Bu mutmainlikte onu kalpte,
dilde ve azalarda olgunluğa, sükunete ve vakara yükseltir ve onun sersemliğini,
şiddetini ve hiddetini giderir.



Bunun toplamı; yüce Allah'ın kuluna bazen İlâhi sıfatları tanıtması ve bazen de
Rubûbiyet sıfatlarını tanıtmasıdır. Böyle olunca da İlahi sıfatların delilleri
O'na  özel bir sevgiyi, O'nun huzuruna çıkma şevkini, O'nun dinine hizmet etmek
ile mutlu olmayı, sevinmeyi ve ferahlamayı, O'na yaklaşmakta yarışmayı, O'na
itaatte dostluk ve muhabbet göstermeyi, O'nun zikrine düşkün olmayı,
yarattıklarından O'na sığınmayı gerektirir. Kulun gayesi yalnızca O (c.c.)
olur.   



Rubûbiyet sıfatlarının delilleri, yüce Allah'a tevekkül etmeyi, O'na muhtaç
olmayı, Ondan yardım istemeyi, alçak gönüllülüğü, tevazuyu, huşuyu, itaati,
boyun eğmeyi gerektirir.



Bunun kemali, Uluhiyyetin de Rubûbiyyetinin delil olması, Rubûbiyyetin de
Uluhiyyetinin delil olması, mülkünde hamdinin, affında izzetinin, kazasında ve
kaderinde hikmetinin, belasında nimetinin, yasaklamasında vermesinin, Kayyum
olmasında iyiliğinin, lutfunun, ihsânının  ve rahmetinin, mağfiretin de,
günahları örtmesinde ve göz yumarak müsamaha göstermesinde adaletinin,
intikamının, cömertliğinin ve kereminin delil olmasıdır. Emrinde ve nehyinde
hikmetinin ve nimetinin, rızasında ve gazabında izzetinin, mühlet vermesinde
hilminin, bolluk ve genişlikte zenginliğinin ve kereminin delil olmasıdır.



Kişi Kur'ân üzerinde iyice düşündüğü, O'nu tahriften koruduğu, kelamcıların
görüşlerinden ve mütekelliflerin[1]
fikirlerinden muhafaza ettiği zaman o kimseyi  Arşının üzerinde semâvâtının
üzerinde Melik ve Kayyûm olana şahit eder. Ve kullarının işlerini yöneten,
emreden ve nehyeden, resuller gönderen, kitaplar indiren, razı olan ve
gazablanan, mükafat veren ve cezalandıran, men eden, izzetli kılan ve zelil
kılan, alçaltan ve yükselten, yedi kat göğün üzerinden gören ve işten, sırrı ve
aleniyeti bilen, dilediği her şeyi yapan, bütün mükemmel sıfatlarla vasıflanan,
tüm ayıplardan münezzeh olana şahit eder.



O'nun izni olmadan ne bir zerre nede ondan daha küçük şeyler hareket edemez,
O'nun ilmi olmaksızın bir yaprak dahi düşmez, O'nun izni olmadan O'nun katında
hiç kimse şefaat edemez, kullarına Ondan başka ne bir dost ve nede bir şefaatçi
vardır.[2]



 



* * *

 




[1]
    
Mütekellifler: 
Adeti
olmayan işleri yapmaya çalışan, ehil olmayan kimselerdir. (ç.) 
  




[2]
     Fevâid, s.

70-71.