Fecir | Konular | Kitaplar

Esmâu'l-Hüsnâ'nın, Yüce Allah'ın Hikmetine ve Kudretine Delalet Etmesi         

Esmâu



Esmâu'l-Hüsnâ'nın, Yüce Allah'ın Hikmetine ve Kudretine



Delalet Etmesi:        



Yaratmanın, buyruğun, hükmün ve şerîatın âyetlerde Rabb'in ilminden, izzetinden
ve hikmetinden önce geldiğinin bilinmesi gerekir. İşte bundan dolayı Yüce Allah
çoğunlukla bu üç isimden ikisini bir arada zikretmiştir. Nitekim âyetlerde şöyle
buyrulmuştur: {وَإِنَّكَ
لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ}



"(Resûlüm!) Şüphesiz ki bu Kur'an, hikmet sahibi ve her şeyi bilen Allah
tarafından sana verilmektedir"
(Neml,



27/6.)
{تَنزِيلُ
الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ}"Bu
Kitap izzet ve hikmet sahibi Allah katından indirilmiştir"
(Zümer,



39/1.)
تَنزِيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ }



*{حم



"Hâ Mîm. Bu Kitap mutlak galip, hakkıyla bilen, lütuf sahibi Allah tarafından
indirilmiştir"
(Mü'min,



40/1-2.)
Fussilet sûresinde alemin yaratılışını zikrettikten sonra şöyle buyurmuştur: 
{ذَلِكَ
تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ}



"İşte bu, azîz, Alîm Allah'ın takdiridir"
(Fussilet,



41/12.)
bunun benzeri bir âyeti kerimede de şöyle buyurmuştur:
{فَالِقُ
الإِصْبَاحِ وَجَعَلَ اللَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًا ذَلِكَ
تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ} 



"O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı (vakitlerin
tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, Azîz olan (ve her şeyi) pek
iyi bilen Allah'ın takdiridir"
(En'âm,



6/96.)



Yaratmanın yüce Allah'ın tam olan kudreti ile irtibatı, varlığın O'nun
kudretinden çıkmamasını gerektirir. Yaratmanın tam olan ilmi ile irtibatı, ilmin
yaratmayı kuşatmasını ve yaratmadan önce gelmesini gerektirir. Yaratmanın hikmet
ile olan irtibatı, her yönüyle en mükemmel bir şekilde en güzel bir şekilde ve
istenen ve övülen en güzel sonucu kapsayacak şekilde meydana gelmesini
gerektirir.[1]



                    



Bu alemdeki ibret hakkında, onun parçalarının bir araya gelişi, parçalarının en
güzel nizam ve intizam üzere dizilişi ve bu alemin yaratıcısının kudretinin,
ilminin, hikmetinin ve lutfunun kemaline en mükemmel bir şekilde delalet edişi
hakkında iyice düşünmek gerekir. Çünkü kişi alem hakkında iyice düşündüğü zaman
onu içinde ihtiyaç duyulan tüm aletlerin, maslahatların, eşyaların ve mükemmel
bir sistemin bulunduğu bina edilmiş hazır bir ev gibi bulur.



Gökyüzü onun üzerinde yükseltilmiş bir tavan, yer yüzü yayılmış bir zemin, bir
yatak, bir döşek ve sakinleri için bir yerleşme makamı, güneş ve ay onda
parlayan iki kandil, yıldızlar  onun kandilleri ve süsü ve bu evin yollarında
yolculuk yapanlar için yol gösteren işaretlerdir. Mücevherler ve madenler,
saklanan hazineler ve hazırlanmış süzülen madenler gibi onda gizlenmiştir.
Bunların hepsi ona ihtiyaç duyanlar için uygun hale getirilmiştir. Bitki
çeşitleri ona ihtiyaç duyanlar için hazırlanmıştır. Hayvan sınıfları da insanın
maslahatları içindir. Binit develeri, sağmal develer, gıda elde edilen
hayvanlar, kendisinden elbise, eşyalar ve aletler elde edilen hayvanlar bu
maslahatlardandır.



Ve yine insan uyurken ve otururken onu öldürmek veya ona zarar vermek için
bekleyen canlılardan korumak için görevlendirilmiş bekçide (kedi, köpek v.b.) bu
maslahatlardandır. Eğer insanı koruyanın zıttı ona musallat olmasaydı insan için
onların arasında bir mekan söz konusu  olmazdı. İnsan muhkem olan bu alemde
kendisine bahşedilmiş fiili ve emri ile mutasarrıf bir melik gibi kılındı.



İşte bunda alemin, Hâkim, Kadîr ve Alîm olan yüce Allah  tarafından yaratılmış
olduğuna en büyük ve en açık deliller vardır. O, alemi en güzel bir şekilde
taktir etmiş ve ona en güzel nizamı vermiştir. Muhakkak ki alemin iki
yaratıcısının olması imkansızdır. Çünkü ilâh bir tanedir ve Ondan başka ilâh
yoktur. O, yüce ve büyük olarak zalimlerin ve inkarcıların söylediklerinden
münezzehtir.



Eğer göklerde ve yerde yüce Allah'tan başka bir tane dahi ilâh olsaydı her
ikisinin de işleri fesada gider, düzeni bozulur ve maslahatları atıl duruma
gelirdi. Bir bedende iki ruhun birleşerek ve eşit bir şekilde o bedeni yönetmesi
imkansızdır. Şayet böyle bir şey söz konusu olsaydı üçüncü bir üstünlüğün
altında olmasının da mümkünlüğü ile birlikte o bedenin düzeni bozulur ve helak
olurdu. Bu ise akılların ve fıtratların ilk bakışların da dahi imkansız olduğunu
bildiği bir meseledir.

"Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı,her ikisi de  (yer ve gök)
kesinlikle fesada uğrardı (bunların nizamı  bozulup gitmişti). Demek ki Arş'ın
Rabb'i olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir"
(Enbiyâ,



21/22.)



"Allah evlât edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Aksi takdirde
her ilâh kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine
üstünlük sağlardı. Allah, onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden
münezzehtir. Allah, gizliyi de açığı da bilendir. O, müşriklerin ortak
koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir"
(Mü'minûn,



23/91-92.)



Bu âyettekiler açık delillerdir. Öncekilerde sonrakilerde bu delilleri
reddetmekten veya bunlardan daha güzellerini getirmekten aciz kalmışlardır.
Ancak bu delillerdeki muradı anlamayanlar buna itiraz ederler. Eğer sözün
uzaması korkusu olmasaydı burada o göz kamaştıran delilleri ve o delillerin
içermiş oldukları harikulade sırları açıklardık. İnşallah Tevhîdin delileri için
ilerde müstakil bir kitap hazırlayacağım.[2]



 



* * *

 




[1]
Tarîku'l-Hicreteyn, s.

125.
 




[2]
Miftâhu's-Saâdet,

2/206-207.