Fecir | Konular | Kitaplar

er-RAHMÂN - er-RAHÎM

Yeni Sayfa 1


﴿ اَلرَّحْمَنُ – اَلرَّحِيمُ ﴾
er-RAHMÂN
- er-RAHÎM

Bir topluluk Rahmân[1]
isminin Yüce Allah için sıfat olmasını uzak bularak "Bismillehirrahmânirrahîm"
sözümüzden dolayı Rahmân alem (=özel isim)dir. Ve alemler (=özel isimler),
sıfat olmaz dediler. Sonra şöyle dediler: Rahmân Yüce Allah'ın ismi celâlinden
bedeldir ve sonra sözlerine şöyle devam ettiler: bunun üzerine Rahmân'ın Yüce
Allah'a has bir özel isim olduğuna, Onda yüce Allah'tan başkasının müşterek
olmadığına delalet etmektedir. Rahmân ismi; Alîm, Kadîr, Semî ve Basîr gibi
değildir. İşte bundan dolayı da bunlarla yüce Allah'ın dışındakiler
isimlenmiştir.

Aynı şekilde Kur'ân'ı Kerîmde Rahmân lafzının kendisinden önce geçen bir isme
tabi[2]
olmaması da buna delalet etmektedir:

"Rahmân, Arş'a istivâ etmiştir"
(Tâhâ,

20/5.)

"Rahmân Kur'ân'ı öğretti"
(Rahmân,

55/1-2.)

"Rahmân olan Allah'a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir?"
(Mülk,

67/20.)
Bu sadece özel isimlerin makamıdır. Çünkü mevsûf (=vasıflanan) olmaksızın
sıfatların zikri ile yetinilmez.

Süheyli şöyle der: Bizim yanımızda Rahmân isminin bedel olması ve aynı şekilde
atfı beyan olması imkansızdır.[3]
Çünkü birinci isim beyan etmeye ihtiyaç duymaz. Çünkü o marifelerin (=belirli
isimler) tamamından daha marife ve daha açıktır. İşte bundan dolayı müşrikler
şöyle dediler:

"Onlara: Rahmân'a secde edin! denildiği zaman: "Rahmân da neymiş! Bize
emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç!" derler ve bu emir onların nefretini
arttırır"
(Furkân,

25/60.)
Allah da neymiş demediler.

Fakat her ne kadar da bu özel isimlerin makamında gelse de o kendisi ile
senânın murat edildiği sıfattır. Rahîmde[4]
aynı şekildedir. Ancak Rahmân, gadbân ve benzerleri gibi mübalağa
kalıbındandır. Rahmân kelimesi tesniye gibi sonunda elif ve nun harfi
olmasından dolayı mübalağa manasına girdirilmiştir. Çünkü tesniye hakikatte
harf ziyade etmektir. Bu sıfatta aynı şekildedir. Gadbân (=öfkeli) ve sekrân
(=sarhoş) sanki gadab ve sekar lafızlarından harf ilavelerini taşıyorlarmış
gibidirler. Böyle olunca da lafız tesniye lafzına benzemiştir. Çünkü tesniye
hakikatte iki harfin ziyade olmasıdır. Aynı şekilde bu kalıbı mütelazım olan
iki harfin bu kalıptan var olmasından dolayı tesniyeye[5]
benzettiklerini görmezmisin? İşte bundan dolayı hükmân (=iki hüküm) ve ilmân
(=iki ilim) dediler ve sanki o bir şeyin ismiymiş gibi nun ile irab yaptılar.
Gadbân ve tesniye kalıpları müşterektir dediler. Rahmân ve Rahîm sıfatlarının
bir arada zikredilmesi bu dünyada ve ahirette umumi ve hususi olarak rahmetten
haber vermeyi ifade etmektedir.

Rahmân ve Rahîm sıfatlarının bir arada zikredilmesi gelince onda ikisinin tek
tek zikredildiğindeki manadan daha güzel bir mana vardır. O da Rahmânın yüce
Allah'ın kendisiyle kaim olan sıfata delalet ettiği, Rahîm'in ise merhamet
olunana taallukuna delalet ettiğidir. Böyle olunca da birincisi sıfat için
ikincisi de fiil için oldu. O zaman da birincisi rahmetin Yüce Allah'ın sıfatı
olduğuna delalet etti, ikincisi de rahmeti ile mahlukatına merhamet ettiğine
delalet etti.

Eğer sen bunları iyi anlamak istersen yüce Allah'ın şu âyeti kerimelerini iyi
düşün:


"Allah, müminlere karşı çok merhametlidir"
(Ahzâb,

33/43.)

"Çünkü O, onlara karşı çok şefkatli, pek merhametlidir"
(Tevbe, 9/117.)


‘Rahmânun bihim'
hiç gelmedi. İşte bundan da anlaşıldı ki Rahmân rahmet ile vasıflananın
sıfatıdır. Rahîm ise rahmeti ile merhamet edendir.

Bu, her hangi bir kitapta bulamayacağın bir nüktedir. O nükte esnasında şayet
kalp görüşün nefes alıp verirse o nüktenin sûreti senin için açığa çıkmaz.[6]

* * *




[1]
Rahmân, Allah Teâlâ'nın güzel isimlerinden
ve sıfatlarından biri. Rikkat, ihsan, bağışlama, acıyıp esirgeme anlamlarına
gelen rahmet kelimesinden türemiş olan Rahmân, mübalağa sigalarından
olduğundan rahmetin en yüce derecesiyle muttasıf olan demektir.

Rızıkları, ihtiyaçları ve her türlü iyilikleri ihsan hususunda rahmetini
mahlukatından (yaratıklarından) hiç esirgemeyen anlamında olan Rahman, Rahîm
isminden daha geniş kapsamlı bir mana ifade eder. Kur'an'ın ilk âyeti olan
Besmeledeki Rahmân ve Rahîm sıfatları arasındaki fark, "Allah Teâlâ;
dünyanın Rahmanı ve ahiretin Rahimidir" cümlesinde veciz bir şekilde dile
getirilmektedir. Kur'an-ı Kerim'de daima elif-lamlı olarak (=belirli)
er-Rahmân şeklinde geçen bu ilâhî sıfat, Allah'ın ikinci bir ismi durumunda
kullanılmıştır.

er-Rahmân vasfı gereği Cenab-ı Hakk, dünyada bütün canlılara, Mü'min-kâfir
ayırımı yapmaksızın bütün insanlara, şefkat ve merhametle davranmayı kendi
zatına farz kılmıştır. Kur'an'da insanlar için hiç kullanılmayan er-Râhmân
ismi, ilahî kelâmın elli yedi yerinde geçmektedir.

Kur'an'da bu isimle bir de sure vardır: er-Rahmân Sûresi. Bu surede Allah
Teâlâ; insanlar, cinler ve hayvanlar için rahmet olarak yarattığı nimetleri
saymakta, insanların ve cinlerin, bunların kıymetlerini bilip nankörlük
etmemelerini defalarca vurgulamaktadır.


[2]
Tabi; bedel, atfı beyan, sıfat, tekid ve atfı nesaktır.
(ç)

[3]
Bedel ve atfı beyan, Arapça gramer kurallarındandır. (ç)



[4]
Rahîm, çok merhametli, merhamet olunan; "rahmet, merhâmet ve ruhm"
mastarından ism-i fail ve ism-i mef'ûl anlamlı bir sıfat. Kök anlamı,
acımak, merhamet etmek ve bağışlamak demektir. Rahîm'in çoğulu "ruhamâ"dır.
Merhamet, iyilik ve nimet anlamına da gelir. Aynı kökten "rahman" sözcüğü de
merhameti bol olan demektir. Kur'an-ı Kerim'in

115
âyetinde büyük çoğunluğu çok bağışlayıcı anlamına gelen "gafur" sıfatı ile
birlikte olmak üzere "rahîm" sıfatı kullanılmıştır. Bu da, Cenab-ı Hakk'ın
ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu gösterir. Dört ayette de
"erhamü'r-râhimîn" (=merhametlilerin en merhametlisi) tamlaması
kullanılmıştır. Allahu Teâlâ'nın rahmân ve rahîm sıfatları her ikisi de
"rahmet" mastarından türemiş olmakla birlikte, aralarında anlam farkları
vardır. Rahman sıfatı Kur'an'da

57
ayette geçmektedir. Bunlardan beş ayette rahman ve rahîm birlikte
zikredilmiştir (Bkz. M. Fuad Abdülbâkî, el-Mu'cemul-Müfehres Li Elfazıl-
Kur'anil-Kerim, "Rahman" ve "Rahim" maddeleri).

Rahmân sıfatı ezelle, rahîm sıfatı ise daha çok ebedle ilgilidir. Bu
yüzden Yüce Allah için dünyanın rahmanı, fakat ahiretin rahîmidir,
denilmiştir. Bunun anlamı şudur: Cenab-ı Hakk'ın varlıkları yaratması,
onları yaşatması, insanlar arasında Mü'min-kâfir, âdil-zalim,
çalışkan-tembel ayırımı yapmaksızın hepsine rızıklarını vermesi, çalışma ve
gayretlerinin semerelerini ihsan etmesi, Rahman sıfatının tecellisidir.
Küfre, zulme, şerre ve kötülüklere müdahale etmeksizin akıl ve irade-i
cüz'iyyenin kullanılmasına fırsat verilmesi, ehl-i küfrün çalışmalarının
karşılığını dünyada tam olarak görmesi hep bu sıfatın bir sonucudur. Rahîm
sıfatının tecellileri ise daha çok ahirette görülecek, Cenab-ı Hakk'ın
oradaki ikram ve ihsanları Mü'minler için olacaktır. Pek çok ayette Rahîm
sıfatı zikredilerek, Cenab-ı Hakk'ın Mü'minleri bu sıfatla bağışlayacağı
belirtilmiştir. Nisâ:

4/

16,
Furkân:

25/68-71,
Ahzâb:

33/43,
Feth:

48/14

Hz.
Peygamber'in hadislerinde de Cenab-ı Hakk'ın rahmet sıfatı açıklanmış, O'nun
kullarına ve bütün yaratıklara olan merhametine yer verilmiştir. İnsanlarda
ve bütün canlılarda bulunan acıma, merhamet duygusunun Allah'ın rahmân
sıfatından bir cüz olduğunu Allah elçisi şöyle ifade buyurmuştur:
"Şüphesiz acıma,
merhamet duygusu Rahmân'dan bir cüzdür"
(Buhârî, Edeb

13;
Tirmizî, Birr

16;
Ahmed b. Hanbel, I/190,

321,
II/295).
Başka bir hadiste rahmetin bütün yaratıkları kapsamak üzere Arş'ta asılı
bulunduğu belirtilir (Müslim, Birr

17;
Ahmed b. Hanbel, II/163,

190).
Bir hadis-i kudside;
"Şüphesiz
rahmetim gazabımdan öne geçmiştir"
(Buhârî, Tevhîd

15,

22,

28,

55,
Bedül-Halk

1;
Müslim, Tevbe

1416;
Tirmizî, Deavât

99).
Diğer yandan insanların merhametli davranışının Cenab-ı Hakk'ın da
merhametine sebep olduğu şöyle ifade buyurulur:
"Güçsüzlere
merhamet edenlere Rahman olan Allah da merhamet eder"
(Ebû Davûd, Edeb

58;
Tirmizi, Birr

16);
"Allah
insanlardan ancak merhametli olanları bağışlar"
(Buhârî, Cenâiz

32,
Eymân

9,
Tevhîd

25;
Müslim, Cenâiz

9,

11;
Ebû Dâvud, Cenâiz

24);

"Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz"
(Buhârî, Edeb

18,

27;
Müslim, Fazâil

65;
Ebû Dâvud, Edeb

145).



[5]

Tesniye:
bir kelimeyle iki şeyi belirtmektir. İkildir. Mesela Arapça da; kalem, bir
kalemi ifade eder, kalemân iki kalemi ifade eder. (ç)



[6]
Bedâiu'l-Fevâid,

1/23.