Fecir | Konular | Kitaplar

4) İslâm Devletinin Diğer Gelir Kaynakları

4



4) İslâm Devletinin Diğer Gelir
Kaynakları:



 

Zekât geliri yoksulların
ihtiyaçlarını karşılayamadığı takdirde; vakıflar, maden ocakları ve madenler
gibi, çalıştırmak, kiraya vermek ve ortaklık etmekle, devletin idare ve kontrol
ettiği âmmeye ait mallarda, ganimetlerin beşte birinde, savaşsız elde edilen
mallarda, haraçta ve her çeşit vergilerde muhtaçların hakkı vardır (el-Enfâl,
8/41; es-Serahsı, el-Mebsût, III, 18). Hz. Ömer'in hilâfeti sırasında şöyle
dediği nakledilmiştir: "Devlet malına kimse kimseden daha lâyık değildir. Ben de
başkalarından daha lâyık değilim. Her müslümanın bu malda hissesi vardır. Eğer
ömrüm yeterli olursa San'a dağındaki çobana bu maldan hissesini veririm" (eş
Şevkânî, age, VIII, 79).

Zekât dışındaki çeşitli kaynaklarda gayr-i
müslim fakirlerin de hakkı vardır. Hz. Ebû Bekir devrinde Hâlid b. Velid'in (ö.
21/641). Hıre Hristiyanları ile yaptığı sulh antlaşması, onların fakirlik,
hastalık ve yaşlılığa karşı bir çeşit sigorta edildiklerini gösterir. Bir sosyal
sigorta niteliğindeki bu antlaşma metnini Ebû Yûsuf (ö. 182/798) Hâlid b.
Velîd'ten şöyle nakleder: "Onlar için şunu kabul ettim: Onlardan herhangi birisi
çalışamazsa yahut başına bir felâket gelirse veya zengin iken fakir düşer, din
kardeşleri ona sadaka vermeye başlarlarsa cizye borcu kaldırılır. Kendisi ve
ailesi müslümanların beytülmâlinden geçindirilir. İslâm ülkesinde kaldıkları
sürece bu uygulama devam eder. İslâm ülkesini terk ederlerse, müslümanların
onlara bakma yükümlülüğü kalkar" (Ebû Yûsuf, el-Harâc, 2. baskı, Selefiyye
Matbaası, s.144).[1]



Fakr, (fakir/fakirlik) ğınâ'nın yani zenginliğin
zıddıdır, muhtaç olunan şeyin yokluğudur. İhtiyaç duyulmayan şeyin yokluğu
fakirlik sayılmaz. İhtiyaç duyduğu şeyi alabilme imkânı olan kimse de fakir
sayılmaz. Ancak; "Allah zengindir, sizler fukarâsınız" (47/Muhammed, 38)
âyet-i kerîmesinin ıtlakına bakılınca, insanların fıtrî bir fakirlikleri
mevzûbahistir. Kaldırılıp atılamayan, hiçbir surette telâfî edilemeyen bir
fakirlik. Şu halde bu mânâda fakr, halkın örf ve anlayışındaki dünyalık
eksikliği, maddî noksanlık değildir. Belki insandaki ebediyet duygusu, genç
kalma hırsı dâhil bitip tükenmeyecek, dünya da verilse tatmin olmayacak her
türlü talepler, arzular, ihtiyaçlar ve hatta temennîlerde ifadesini bulan
hudutsuz ihtiyaçlarına cevap verememekten ileri gelen fıtrî aczidir.

Fakr, kişinin dünyalık karşısındaki tutumudur.
Ebû İsmâil el-Ensârî, bu fakr'ı: "Kişinin dünyadan, talep yönüyle de, biriktirme
yönüyle de, zemm yönüyle de medh yönüyle de elini çekmesidir" diye târif eder.
Birçokları: "Bundan murad, kişiye dünyalık ha gelmiş, ha gelmemiş, varlığı ile
yokluğunun kalbde eşit olmasıdır" demişlerdir.

 




[1]
Hamdi Döndüren, Şamil İslâm Ansiklopedisi.