Fecir | Konular | Kitaplar

Tevekkül

Tevekkül



Tevekkül

 

Tevekkül: Âcizlik gösterme,
başkasına güvenip dayanmak, Allah'a güvenme, O'nun hükmünün mutlaka meydana
geleceğine kesin olarak inanma ve alınması gereken tedbirleri almak anlamında
Kur'ânî bir terimdir. Târiften de anlaşıldığı gibi tevekkül; müslümanın,
yapacağı işlerde tüm zâhirî sebeplere sarılması, alınması gereken tedbirleri
alması, çalışıp çabalaması, ama gönlünü bunlara bağlamayıp sadece Allah'a
dayanmasıdır. Tevekkül, hiç bir zaman, çalışmayı ve sebebe sarılmayı terkedip,
"Allah'ın dediği olur" diyerek kenara çekilmek değildir (Fahruddin er-Râzî,
Mefâtihu'l-Gayb, Bulak 1289, 111, 122; Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an
Dili, VII, 5063, 5064). Nitekim Hz. Peygamber, devesini salıvererek Allah'a
tevekkül ettiğini söyleyen bir bedeviye "Onu bağla da öyle tevekkül et"
buyurmuştur (Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme 60).

İslâm inancına göre; yaratıkların
bütün fiilleri, halleri ve sözleri Yüce Allah'ın kazâ ve takdîri ile meydana
gelir (Nureddin es-Sâbûnî, Mâtûridîye Akaidi, Terc. Bekir Topaloğlu, 161). Onun
için İslâm alınması gereken tedbirleri aldıktan sonra, insanlara ve aracılara
değil, sadece Allah'a dayanma anlamındaki bir tevekkülü emreder. Bir âyette
Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Müslümanlar sadece Allah'a dayanıp güvensinler"
(3/Âl-i İmrân, 122). Hz. Peygamber de şu sözleri ile müslümanlara tevekkülü
tavsiye etmektedir: "Eğer siz Allah'a hakkıyla tevekkül derseniz, o sizi kuşu
rızıklandırdığı gibi rızıklandırır" (İbn Mâce, Zühd 14).

Hz. Ömer, Medine'de boşta gezen
bir gruba: "Siz necisiniz?" diye sordu. Onlar da: "Biz mütevekkilleriz" dediler.
Bunun üzerine büyük halife: "Hayır, siz mütevekkil değil, müteekkil (yiyici)lersiniz.
Siz yalancısınız, tohumunu tarlaya ekip sonra tevekkül edene mütevekkil denir"
dedi. Bu olay tevekkülden ne anlaşılması gerektiğini çok güzel ifade etmektedir.
Gerçek tevekkül güzel bir davranış, ahlâkî bir fazilettir. Cenâb-ı Hak,
müslümanlara tevekkülü emretmiş ve mütevekkil olanları sevdiğini haber
vermiştir:

"Bir de, daima diri olup, hiçbir
zaman ölmeyen Allah'a tevekkül et"
(25/Furkan, 58)

"Kim Allah'a tevekkül ederse, O,
ona yeter" (65/Talak,
31)

"Mü'minler, ancak o kimselerdir ki
Allah anılınca kalpleri ürperir, onlara Allah'ın âyetleri okunduğunda o âyetler
onların imanlarını artırır ve Rablerine tevekkül ederler"
(8/Enfâl, 2)

Tevekkül, müslümanların kadere
olan inançlarının bir sonucudur. Tevekkül eden kimse, Allah'a kayıtsız şartsız
teslim olmuş, kaderine râzı kimsedir. Fakat, nasıl kadere inanmak tembel tembel
oturmayı, herşeyden el etek çekmeyi gerektirmiyorsa, tevekkül de tembellik ve
miskinliği gerektirmez. Gerçek mütevekkil, çalışmadan kazanılamayacağını,
ekmeden biçilemeyeceğini, amelsiz Cennet'e girilemeyeceğini, ihlâsla ibâdet ve
tâatte bulunmadan Allah'ın rızâsına kavuşulamayacağını bilir.[1]

 




[1]
Şamil İslâm Ansiklopedisi, c. 6, s. 211.