Fecir | Konular | Kitaplar

Nedir Fetih? .

Nedir Fetih



Nedir Fetih?



 

Fetih, kalplerin ve kapıların açılmasıdır.
Fetih, kelime-i tevhidin, içine girip fethettiği gönlün, heyecanını dışa taşırıp
başkalarını da kuşatıp yararlandırmasıdır. Şâirin; "Ballar balını buldum /
Kovanım yağma olsun!" dediği cinsten, tattığı güzellikleri, başkalarına ikram
etmektir fetih. Fetih, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur!" diyen muvahhidin,
tüm ilâh taslaklarına ve tüm putlara meydan okumasıdır. Karşısındaki, hangi
dilden anlıyorsa, o dilden anlatmaktır. En büyüğün, sadece Allah olduğunun
dünyaya ilânıdır fetih.

Fetih, küfür kalelerinin İslâm'a açılması demek
olduğu kadar, gönül kapılarının da hidâyete açılmasıdır. İster dış, ister iç
fetihten, isterse her ikisinden beraberce bahsedelim, cihadsız, mücâhedesiz
fetih olmaz.

Fetih, Allah'ın kullarını kullara kulluktan
kurtarıp sadece Allah'a kul etme eyleminin zaferle sonuçlanmasıdır.

Fetih, toprakları ele geçirip işgal etmek değil;
tam tersine, her şeyi sahibine iâde etmektir. İçimizde ve çevremizdeki işgalleri
kaldırmaktır.  

Fetih, müslümanların ülke veya şehirleri i'lâ-yı
kelimetullah amacıyla İslâmiyet'e açmaları, İslâm devleti idâresine almaları
demektir. Arapça'da "açma, yol gösterme, hüküm verme, gâlibiyet ve zafere
ulaştırma" anlamlarına gelen feth, terim olarak İslâm'da meşrû görülen savaşlar
hakkında cihad kavramına benzer şekilde, müslümanların gayrı müslimlerden
gerçekleştirdikleri toprak kazançlarını tarihte ve günümüzde bilinen diğer
istilâ ve sömürü savaşlarından ayırmak amacıyla kullanılmıştır.

Fetih, öncelikle ve daha çok, kalbi ve aklı
İslâm gerçeğine açmak, ikinci olarak da İslâm mesajının önündeki engelleri
kaldırmak, insanın kalbine ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamak
anlamına gelir. Medine'nin savaşsız fethedilmesi ve İslâm'a kazandırılması
hakkında Rasûlullah'ın "Ülkeler ve şehirler zorla alınır: Medine ise Kur'an
ile fethedilmiştir" dediği kaydedilir (Belâzûrî, Fütûhu'l-Büldân, I/6).
"Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsân ettik" (48/Fetih, 1) meâlindeki
âyet, askerî bir zaferin değil; Mekke'li müşriklerle hicrî 6, milâdî 628 yılında
yapılan Hudeybiye Antlaşması'nın arkasından inmiştir.

Fetih sûresinin 18 ve 27. âyetlerindeki "fethan
karîbâ/yakın fetih" ibâresi Hudeybiye Antlaşmasından sonraki Hayber'in
fethine, Nasr sûresinin 1 ve Hadîd sûresinin 10. âyetlerindeki "el-feth"
kelimesi ise, Mekke'nin fethine işâret etmektedir. Böylece Kur'ân-ı Kerim'de
fethin hem savaş, hem dâvet ve tebliğ yoluyla gerçekleştirilebileceği açıklanmış
bulunmaktadır.

En mübîn, en büyük fetih olan Mekke'nin fethi
ise; Allah'ın hükmünün yeryüzünün kalbine nakşedilmesi; Lâ ilâhe illâllah
mührünün dünyanın merkezine vurulmasıdır.

Yeryüzünde halîfe olabilmek için, tüm kulluk ve
kölelikleri reddedip sadece Allah'a hakkıyla kulluk yapmak şarttır. Kulluk
yapmak, yani ibâdet etmek için yöneleceğimiz bir kıbleye ihtiyacımız olacaktır.
Aynen başkalarına kulluk yapanların kıblelerinin Washington, Çankaya, Medya...
olduğu gibi. Bizim kıblemizi tâyin eden Rabbimiz: "Yüzünü Mescid-i Harâm'a
çevir" buyuruyor (2/Bakara, 144). Bu emre uyarak kıblemize yüzümüzü çevirip
dikkatlerimizi Mekke'ye yöneltmeli, oraya doğru "Allahu ekber!" diyerek kıyâma
durmalıyız. Bugün Mekke'miz ne durumdadır? Yeniden fethi bekleyen Mekke'mize
yüzümüzü çevirip kıyâmımızı bekleyen başka Mekke'lerimiz olup olmadığını
değerlendirmeliyiz. İslâm âleminin kalbi durumunda olan Kâbe ve Mekke ile, yine
işgal altındaki kendi kalplerimizi mukayese etmeliyiz. Asr-ı Cehâlette Ebû
Cehiller tarafından, arzın kalbi Kâbe ve Mekke nasıl işgal edildi ve putlarla
doldurulduysa; arzın halîfesi olması gereken insanımızın kalbi de işgâle uğrayıp
putlarla dolduruldu. Önce, bu putlardan uzaklaşmalı, hicret edecek Medine'ler
bulmalı; sonra Mekke'lerimizi fethedip oraların sadece Allah'a kulluk yapılacak
yerler olmasını sağlamalıyız.

Bu anlamda fetihler bekleyen Mekkelerimiz:
Gönüllerimiz, evlerimiz, çevremiz ve halîfesi olduğumuz/olmamız gereken tüm
dünyamızdır.

Allah'a ibâdet eden, Kâbe'ye, Mekke'ye yönelmiş
müslümanlar, ilk kıblelerinin de halini düşünmek zorundadır. Kudüs'ümüz, Mescid-i
Aksâ'mız ne durumda? O da fetih beklemiyor, yeni Salâhaddin'leri imdâda
çağırmıyor mu?

Cemaat halinde dünya müslümanları gerçekten
kıblelerine yönelip kıyâma dursalar, bu işgal, yerini fethe kısa bir anda
bırakmaz mı? Cemaat ve ümmet bilinci içinde dünya müslümanları olarak hepimiz,
fetih şuuruyla Mekke fâtihleri gibi davransak; Filistin'deki zulüm, Irak'taki
vahşet, karşımızda kaç dakika dayanabilir?