Fecir | Konular | Kitaplar

İslâm'ın Cihad Anlayışı

İslâm



İslâm'ın Cihad Anlayışı:



 

İslâm'ın cihad anlayışı, bambaşka bir şeydir.
Cihad; cehdin, yani hayırlı hedefe ulaşmak için tüm gayretin seferber
edilmesinin belirişi, insanı insan yapan değerlerin çiğnenmesi durumunda
başvurulan her türlü kavga ve savaşın adıdır. Şartları doğmuş bir savaş, insanın
yolunu tıkayan engelleri aşmanın olmazsa olmaz şartıdır. Bütün mesele, savaşın
şartlarının doğup doğmadığının iyi belirlenmesi ve seyrinin Kur'anî ruha uygun
biçimde ayarlanmasıdır.

Cihad ve savaşta birinci gâye, âhiretimiz için
bir ticâret yapmaktır (61/Saff, 10-11). Cihadın ve savaşın bazı külfet ve
meşakkatleri olsa da, bunlar, insanın acıklı azaptan kurtulması yanında hafif
kalırlar. Yolumuzu aydınlatmak için malımızı yakmak, cehennemde yanmamak için
gerekirse İbrâhim gibi dünya ateşlerine atılmak, dinimizin izzeti için canımızı
incitmek, birtakım zorluklara, sıkıntılara katlanmak gerek. Dolayısıyla canla
cihad, yani Allah için savaş, başkalarını öldürüp cehenneme göndermek için
değil; nefsimizi ve diğer nefisleri cehennemden kurtarmak için yapılır.
Yanmaktan kurtulan hamiyetli insanların yapacağı ilk iş, başkalarının imdâdına
koşmak değil midir? Cihad, bu yönüyle, insan kurtarma savaşının adıdır. Eğer
birtakım insanların hak ve hakikate ermesine bir başka grup engel oluyorsa
bunlarla savaş yapmak da cihaddır. Yeryüzünü sadece Allah'a kulluk yapılan bir
mescid haline getirmek için tüm coğrafyalarda zulmün her çeşidine dur demek, 
globalleşen küfre karşı intifâdayı küreselleştirmektir.

Savaşta maksat ne olmalıdır? Bu sorunun cevabını
iki maddede özetleyebiliriz: "Bize saldıran yahut saldırıya hazırlanan düşmana
karşı kendimizi müdâfâ etmek" ve "zâlim devletlerle savaşarak, insanlığa
hürriyet ve hidâyet yolunu açmak." "Dinde zorlama yoktur." (2/Bakara,
256). Ancak, cennet yolunu zorla kapamak isteyenlere karşı da cihaddan, kıyâmdan
başka çare yoktur. Bununla birlikte, sulh/barış daha hayırlıdır (4/Nisâ, 128).
İslâm'ın anlamlarından biri de barış ve selâmettir, esenlik ve huzurdur. 



Canla cihadda, yani Allah için savaşta hedef,
öldürmek değil; diriltmektir. Ölü kalpleri diriltmek, sönük fikirleri
aydınlatmak, donuk hissiyatlara can vermek. İnsanları yurtlarından etmek değil;
onlara ebediyet yurdunu kazandırma gayretidir cihad. Bu diriliş hareketinin
önüne çıkanlar ölümü hak etmiş olurlar. Çokların hayat bulması için, belli bir
azınlığın ölmesi gerekiyorsa buna da "evet" dememiz gerek. Aksi halde çoğunluğa
zulmetmiş oluruz. Elmalılı Hamdi Yazır, savaşı, ıslah harbi ve ifsâd harbi diye
ikiye ayırır ve mü'minlere emredilen savaşın ıslah harbi olduğunu beyan eder.
Cihada çıkan mü'minleri de "azâba hak kazanmış bir kavme Hakk'ın azâbını tatbik
etmeye memur bir el" olarak görür. O halde, savaşı bir ibâdet anlayışıyla yapmak
ve bu ibâdetin kurallarına en ince ayrıntılarına kadar uymak gerekiyor.
"Antlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine getirin." (16/Nahl, 91) emrine
uyulacaktır. "Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. (Allah'ın koyduğu)
Sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez." (2/Bakara, 190)
fermânına kulak verilecek, his ve hevese kapılmaktan, aşırı gitmekten
sakınılacaktır (Alâaddin Başar, Nur'dan Kelimeler, Zafer Y. 2/162).