Fecir | Konular | Kitaplar

Zorla Değil, Gönülle

Zorla Değil



Zorla Değil, Gönülle:



 

Bir âdem, bir âlem. İşte fetih ideolojisi: Bir
insanın dirilişi tüm insanlığın dirilişitir, bir insanın ölümü de tüm insanlığın
ölümü (5/Mâide, 32).

Her mü'min, bir gönül sakası gibi, mutluluğun
öbür adı olan İslâm'ı insanlığa taşıyan bir fetih işçisidir. Her fetih işçisi
bir güneş rolünde, güneş kadar müslüman/teslim olmuş, güneş kadar cömert.
Işığını yalnız yaban güllerine değil, zehirli zakkumlara da; yalnız mâsum
kuzulara değil, yırtıcı sırtlanlara da; yalnız tavşanlara değil, çıngıraklı
yılanlara da; yalnız İbrâhimlere değil; Firavunlara da ulaştırıyor.

Yarasalar mı? Onlar güneşe gözlerini kapıyorlar.
Güneşten rahatsız oluyorlar. Bundan güneşe ne zarar gelir? Gözlerini kapayan
dünyayı kendisine zindan eder. Kendi karanlığına mahkûm olur. Lâkin dünyayı
başkalarına zindan edemez.

Hakikat tıpkı güneş gibidir. Kaynağı vardır ve
tektir. Hakikatten bir şey taşıyan her şey ve herkes ışığını ondan alır. Ona
yakın olduğu kadar aydınlık, ondan uzaklığı kadar karanlıktır. Kendisini
hakikate doğru açıdan konuşlandıran herkes mükemmel bir yansıtıcı olabilir.
Tıpkı ay gibi, Muhammed (s.a.s.) gibi. Peygamberler vahiy ışığını kaynağından
alıp hem aydınlanır, hem aydınlatırlar. Bu silsile sonsuza kadar devam edip
gidebilir.

Sorun iyi bir yansıtıcı olabilmekte. İnsandan
insana hakikati yansıtan ayna yürektir. Eğer yürek aynasının sırçası
sıyrılmışsa, aldığı ışığı yansıtamayacaktır. Işığı başkalarına taşımayan yürek
"kalp" olma özelliğini yitirmiştir. O yürek, bakıma muhtaç bir yürektir. O
yürek, hastalanmaya yüz tutmuş bir yürektir. Bundan da kötüsü, ışığa kapısını
kapamış, sırtını dönmüş bir yürektir. İşte o yürek İlâhî ifâdeyle, mühürlenmiş
bir yürektir. Taş gibi, hatta taştan daha da katı, acınılası yürektir. Taşa söz
geçer, o yüreğe geçmez; taş ağlar, o yürek ağlamaz; taş yeşerir, o yürek
yeşermez. Ölü yürekleri geçip, henüz ölmemiş, lâkin aynı zamanda bulmamış ve
olmamış yürekler gerçeğin sağaltıcı soluğunu taşımak, işte fetih bu.

Emniyet ve hürriyetin sahici garantici olan
Tevhidi ve huzurun ve barışın yegâne garantisi olan adâleti insana ve insanlığa
taşımanın yolu yürekler arasında köprüler inşâ etmekten geçiyor. Bu köprülerden,
önce sevginin orduları geçecek, ellerinde taşıdıkları saâdet tohumlarını,
uğradıkları her yüreğe baştan başa ekecekler. Çölleşen yüreklerin erozyonu böyle
önlenecek. Nefret tarlalarında, muhabbet tohumları sürgün verecek. Hakka gül,
bâtıla diken olacak. Sevince cennet, kızınca cehennem kesilecek.

İnsanla İslâm arasına gerilen engellere teksif
edecek nefretini, hiddetini, şiddetini. Bunun gerekçesi de sevgi olacak. Çok
sevdiği insanı mutluluğun öbür adı olan İslâml'dan mahrum bırakan engele duyduğu
nefretin şiddetinin, insana duyduğu sevginin büyüklüğüyle doğru orantılı
olduğunu bilecek. İnsanla insanın mutluluğu, ışığın kaynağı, gerçeğin mesajı
arasına gerilen her engelin kaldırılmasının insana duyulan sevginin en büyük
isbâtı olduğunu bilecek.