Fecir | Konular | Kitaplar

Ganîmetlerin Taksimi

Ganîmetlerin Taksimi



Ganîmetlerin Taksimi:



 

Halkına karşı savaş açılan bir ülke, ya sulh
yoluyla, ya da savaşmak sûretiyle zorla fethedilir. Müslümanlar, bir yeri sulh
yoluyla fethettikleri takdirde hem o zamanki devlet başkanı, hem de ondan sonra
devlet başkanı olacak şahıs, anlaşma şartlarına uymak mecbûriyetindedir.
Arâzîler, anlaşmayı kabul eden karşı tarafın elinde bırakılır. Böyle bir yerin
arâzîsi üzerine anlaşma şartlarına göre bir vergi konulmamışsa, o arâzî öşr suyu
ile (yağmur, dere, kuyu, çeşme) sulanıyorsa, öşr üzerine; haraç suyu (fetih
öncesi sahiplerinin açtığı kanal suyu) ile sulanıyorsa, haraç üzerine anlaşma
yapılır, buna göre vergi alınır. Müslümanların gayr-i müslimlerden savaşarak
elde ettikleri arâzîler hakkında şu hükümler geçerlidir; devlet başkanı bu
hükümlerden herhangi birini tatbik etmekte serbesttir.

1) Arâzîyi eski sahipleri elinde bırakır,
kendilerine diğer ğanîmet mallarından barınabilecekleri miktarda mal verir.
Arâzîlerinden haraç, kendilerinden de cizye alır. Hz. Ömer Irak'ı fethettiğinde
böyle yapmıştır.

2) Fethettiği bölge ahâlisini oradan çıkarır,
yerlerine hariçten getirilen gayr-i müslimler yerleştirilir. Bu tür arâzî,
"haraç arâzîsi" diye adlandırılır.

3) O belde ahâlisi kendi istekleriyle müslüman
oldukları takdirde, arâzîleri kendilerine bırakılır veya o arâzî ğanîmetler (ğanîmeti
hak eden muhâripler) arasında taksim edilir. Rasûlullah (s.a.s.)'in feth edilen
Hayber arâzîsi hakkındaki uygulaması böyledir.

4) Bir kısmı gâzîler arasında taksim edilir,
diğer kısmı da hazine masraflarına karşılık devlet için alıkonulur. Bu şekilde
ahâliye verilen veya gâzîler arasında taksim edilen arâzîye "öşrî arâzî"
denilir.

5) Herhangi bir taksimat yapılmaksızın bütün
arâzî, müslümanlar adına devlet tarafından muhâfaza edilir. Böyle arâzîye
"memleket arâzîsi, mirî veya, emîrî arâzî" denir.

İmam Mâlik'e göre savaşarak fethedilen arâzîler,
gânimler arasında taksim edilmez; devlet tarafından vakıf olarak muhâfaza
edilir. Elde edilen haraçı müslümanların, cihad, mescid, köprü gibi masraflarına
sarfedilir.

İmam Şâfiî'ye göre böyle arâzîler diğer
ğanîmetler gibi beş kısma ayrılır. Bunlardan bir kısmı devlet hazinesine, beşte
dördü ise mücâhidlere taksim edilir.

Hanefî mezhebine göre gâzîler arasında taksimatı
yapılmasına karar verilen arâzîler, diğer ğanîmet malları oranına göre taksim
edilir. Ğanîmetlerden menkul (taşınabilir) malların taksimi: Ğanîmet mallarının
beşte biri Allah'a (âyette geçen bu ifade, teberrüken zikredilmiştir), Rasûlune,
onunla akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir (8/Enfâl,
41). Yolculardan maksat, yolda parası kalmayanlardır. Geriye kalan beşte dördü
ise muhâriplere taksim edilir. Muhâriplerden piyade olanlar bir, süvari olanlar
ise iki hisse alırlar. Kumandan da bir fert gibi hisse alır.

Bizzat harbe katılanlar hisse aldığı gibi
bunlara yardım için hazır bulunan erler, savaş sahasında bulundukları halde
hastalık ve benzeri özür nedeniyle savaşa katılmamış olanlarla, ğanîmet malları
henüz İslâm yurduna getirilmeden evvel vefat eden muhâriplerle cihada yardım
eden kadınlara, çocuklara, kölelere, zimmîlere ğanîmetten, gâzîlerin paylarından
daha az bir miktar verilir. Buna "razh" denilir. Ğanîmet mallarının taksiminden
sonra geriye kalan mal (taksimi mümkün olmayacak) kadar az bir miktar ise
veliyyü'l-emr tarafından fakirlere dağıtılır.

Ğanîmet mallarını taksim edene "sahibi mekasım,
emîri kısmet" denir. Bu memur isterse, taksimdeki güçlük nedeniyle, ğanîmet
mallarını satar, elde ettiği parayı taksim eder.

Bu taksim, veliyyü'l-emr'in izni olmadıkça
yapılamaz. Düşman ülkesi fethedilmediği halde elde edilen ğanîmetin beşte biri
ayrıldıktan sonra geriye kalanı komutan tarafından muhâriplere taksim edilir.
Ğanîmet mallarından az da olsa bir şey çalmak, bu mallardan daha taksim
edilmeden hıyanet yoluyla birşey almak büyük günahtır. Buna "gulûl" denir.
Ğanîmet toplayanlardan biri ğanîmet mallarından birşeyi telef etse ödemez; İmam
Şâfiî'ye göre ise öder. Muhâriplerin, gayr-i müslimlerin yurdunda, denizlerinden
çıkardıkları balık ve benzeri şeyler ile karada elde ettikleri av hayvanları,
madenler, hazineler ğanîmet malından sayılır. Muhâriplerin, İslâm diyarı ile
küfür diyarı arasında bulunan ormanda veliyyü'l-emr'in izniyle kesip İslâm
yurduna götürdükleri ağaç, ğanîmet mallarından sayılır; mancınık ve gemi yapımı
için kesilenler ise ğanîmetten sayılmazlar. Ğanîmet malları, İslâm yurduna
götürülmeden taksimi yapılmaz. Harp hâlinde de taksimat câiz değildir. Şâfiî,
Hanbelî, Malikî ve Zâhirî müctehidlerine göre bu taksim, düşman yurdunda da
yapılabilir. Ğanîmet malları İslâm diyarına hükümetçe taşınması mümkün değil
ise, mücâhidler arasında geçici olarak taksim edilir, onlar vasıtasıyla İslâm
yurduna taşınır, tekrar hepsi bir yerde toplanır. Esas taksim bundan sonra (ilk
taksime göre) yapılır. Muhâripler taksimattan önce ğanîmet malını satamazlar;
yenilip içilecek cinsten olanlardan istifade edebilirler, fakat saklayamazlar.
Silah, elbise, at gibi mallardan da geçici olarak istifade edilebilir, sonra
taksimata tabi tutulur. Taksimattan evvel düşman ülkesinde ölen muhâribin
vârislerine ğanîmetten birşey verilmez. Ancak İslâm yurduna döndükten sonra ve
ğanîmetin taksiminden evvel ölen muhâribin mirasçılarına ğanîmetten hissesi
verilir. İmam Şâfiî ve diğerlerine göre, düşmanın mağlubiyeti kesinlik
kazandıktan sonra ölen muhâribin vârislerine ğanîmetten hissesi verilir.

 

Enfâl sûresinin kırk birinci âyetinde de
belirtilen Hz. Peygamber'in hissesi O'nun vefatından sonra sözkonusu değildir.
Abdulmuttalib oğullarının hisseleri de yoktur. Bu hisseler tamamen devlet
hazinesine bırakılır; devlet kanalıyla da fakir yetimler ile diğer miskinler ve
parasız kalmış yolculara harcanır. Bu hususta diğer mezhebler değişik görüş
iler: sürerler. Veliyyü'1-emr veya komutan lüzum görürse fazla bir pay veya
muayyen bir para vermek sûretiyle mücâhidleri harbe teşvikte bulunabilir. Buna "tenfil"
denir.

Savaş esirleri hakkında yapılacak işlem: Savaş
neticesinde elde edilen esirler hakkında veliyyü'1-emr serbesttir. Bu esirlerden
fiilen savaşa katılanları öldürebilir; köle ve câriye yapabilir; İslâm
zimmetinde emân vererek hepsine hürriyetini verebilir; İslâm esirleriyle değiş
tokuş yapabilir. Arap müşriklerinin esir erkekleri ise ya İslâm'ı kabul ederler
ya da öldürülürler.

Evzâî, Hasan İbn Muhammed et-Temîmî, Hasan el-Basrî,
Hammâd b. Süleyman gibi müctehidlere göre esirleri öldürmek câiz değildir.
Öldürülmelerinin câiz olduğunu ileri süren. müctehidler, bu konuda gereğine göre
hareket etmede veliyyü'1-emr'in serbest olduğunu söylerler. Müslümanların eline
esir düşmeden evvel müslüman olan ise sadece köle yapılır. Düşmana âit köleler,
müslüman olarak İslâm ülkesine iltica etseler veya müslüman olduktan sonra
bulundukları ülke müslümanlar tarafından zabtedilse ya da müslüman olmaksızın
İslâm ordusuna iltihak etseler, derhal hür olurlar.

Düşmandan alınan esirler hakkında köleleştirme
kararı verilince bunların (diğer ğanîmet malları gibi) beşte biri devlet
bütçesine âit olarak ayrılır, geriye kalanı gânimetler arasında paylarına göre
taksim edilir. Bu' durumda kölelerin öldürülmesi câiz değildir. Esiri, taksimden
evvel öldüren bir mücâhide sadece ta'zir cezası verilir, keffâret ve diyet
ödetilmez. Komutan, isyan etmeleri veya taraflarınca kurtarılma ihtimalleri
olmadıkça, esirleri öldürmeye yetkili değildir. Bir yetki devlet başkanına
âittir. Esir edilen kadınlar, çocuklar öldürülmez. Esir edilen kadınlar İslâm
yurduna getirilince eski kocalarıyla nikâh ilişkileri kesilmiş olur. Kocaları da
kendileri gibi esir olan kadınların nikâhları devam eder. Bakıma muhtaç olan
esir çocuklar, esir analarından ayrılmazlar. Hanefîlere göre esirleri
karşılıksız salıvermek câiz değildir.

İmam Şâfiî hariç, diğer mezhebler de aynı
görüştedir. Ekonomik şartlar zorlamadıkça esirleri para karşılığı azat etmek
Hanefîlere göre câiz değildir. İmam Şâfiî bu görüşte değildir. Düşmandan alınan
esirler, müslüman esirlere mukabil değiştirilebilir. Buna "müfâdatu'l-üserâ"
denir. Esir düşen müslümanları para, silah, hayvan karşılığı kurtarmak câizdir.
İslâm'ı kabul eden bir esir, müslüman esir karşılığında değiştirilmez. (İlgili
hadisler için bk. Sahih-i Buhârî Tecrîd i Sarih Tercümesi, VII, 426, VIII, 438,
X, 340).

"Artık elde ettiğiniz ğanîmetten helâl ve temiz
olarak yiyin." (8/Enfâl, 69).
Allah'ın insanlar için takdir ettiği rızkın en helâl olanlarından biri ğanîmet
mallandır. Savaş ğanîmet için yapılmaz; Allah'ın kelâmını yüceltmek, İslâm'ı
hâkim kılmak ve küfrün galebesine son vermek ve İslâm adaletini başka ülkelere
götürmek gibi ulvî gayeler için yapılır. Böyle bir gayenin gerçekleşmesi için
meydana gelen savaşta ölenlere Allah şehid sıfatıyla cenneti nasib ederken; sağ
olan gâzîlere de gösterdikleri gayrete bir lütuf olarak, düşmandan alınan
ğanîmetleri helâl kılmıştır. Geçmiş ümmetlere ğanîmetten istifadeye izin
verilmezken bu lütuf Muhammed (s.a.s.)'in ümmetine takdir edilmiştir.

[1]

 




[1]
H. Döndüren, Şâmil İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 213-215