Fecir | Konular | Kitaplar

FISK VE FÂSIK ..

FISK VE FÂSIK



FISK VE FÂSIK

 

Fısk: Kur'an öncesi metinlerde, meyvenin
filizlenmesi, kabuğundan çıkması, hayvanların, özellikle de farenin yuvasından
çıkması anlamına gelir. Kur'an, bu kelimenin anlam çerçevesini genişleterek,
insanların ve başka varlıkların emirden ve yoldan çıkması anlamında
kullanmıştır. Fısk: Yoldan çıkma, doğru yoldan sapma, iyilik ve güzellikten
çıkma, günaha batma, kötülüğe iyice dalma anlamlarına gelir. Büyük günahları
işlemek veya küçük günahlarda devam etmek suretiyle Allah'a itaat etmekten
çıkmaya fısk denir. Fısk işleyene, bu tür davranışları gerçekleştirene de fâsık
denir. En yaygın olarak kabul edilen görüşe göre fısk, itaatten çıkma, dinin
koyduğu sınırlardan dışarı çıkma  anlamındadır. Bu kullanımıyla fısk, küfür
teriminden daha geniş bir kullanım alanına sahiptir. Buna göre, her kâfir
fâsıktır; ama her fâsık, kâfir değildir. Kur'an'daki kullanımından yola çıkarak
fısk, vahiy  tarafından temizliği ve iyiliği belirlenmiş şeylerden uzak kalmak
veya dince çizilen güzel sınırlardan dışarı çıkmak şeklinde tanımlanabilir. Fısk,
fıtratın  dejenere olması ve yaratılıştan sapma olarak anlaşılabilir. 

Fısk ve fâsık
kelimeleri Kur'an-ı Kerim'de toplam 54 yerde geçer. Kur'an, bazı yerlerde fıskı
iman; fâsığı da mü'min karşıtı bir anlamda kullanmaktadır (bkz. Al-i İmran, 110;
Secde, 18). Bazı yerlerde ise dinin emirlerine itaatin karşıtı olarak geçer (bkz.
Bakara, 197; Nur, 4; Hucurat, 7, 11). Fısk ve çoğulu füsuk kelimesinin geçtiği 7
ayette müslümaların muhatap alındığı görülür.  Bu ayetlerde büyük günahların
işlenmesinin, dinin emir ve yasaklarına aykırı davranılmasının kastedildiği
görülür. Hadislerde ve sahabe sözlerinde de sıkça geçen fısk ve fâsık kelimeleri
genelde bu son anlamda kullanılmıştır. Yani genel kanı, fâsığın iman dairesi
içinde olduğu merkezindedir. Yalnız, unutulmamalıdır ki fâsık olan mü'min, eksik
imanlı, kâmil olmayan bir mü'mindir; böyle bir mü'mine dindar, müttakî, muhlis (ihlaslı)
gibi sıfatlar verilemez. Fısk ile küfür arasında bir yakınlık vardır.

[1]

 



[1]
Ahmet Kalkan, İslam Akaidi: 301-302.