Fecir | Konular | Kitaplar

Fitne Unsurları

Fitne Unsurları



Fitne Unsurları:
 
Müminin dünya
hayatında nasıl yaşaması gerektiğini, herşeyin Yaratıcısı olan Allah en ince
ayrıntısına kadar bildirmiştir. Ancak insan istek ve tutkularını ölçü aldığında,
bedeni arzularını ve kendi beklentilerini dinin menfaatlerinin ve Allah'ın
hoşnutluğunun önüne alabilmekte, gaflet dolu bir ruh haline girebilmektedir.
Böyle olunca da Allah'ın, sakınmasını söylediği şeylerin içine büsbütün
dalabilmekte, titizlik göstermesi gereken konularda vurdumduymaz bir duruma
gelebilmektedir.
Allah, dünya
nimetlerinin geçici olduğunu ve dünyanın bir imtihan yeri olduğunu defalarca
bildirmesine rağmen böyle bir insan dünyayı kendine "asıl yurt" edinmekte,
ahiretten büsbütün yüz çevirebilmektedir.
Kuran'ı kendine
ölçü almayan bir insan, sadece dünyaya yönelik amaçlar edinebilmekte, imtihan
için yaratılan olaylar içinde boğulabilmektedir. Allah mal ve çocukların bir
fitne olacağını bir ayetinde şöyle haber vermektedir:
Mallarınız ve
çocuklarınız sizin için ancak bir fitne (bir deneme)dir. Allah ise, büyük ecir
(en güzel karşılık) O'nun katında olandır. (Tegabün Suresi, 15)
Arapçada
imtihan kelimesinin başka karşılıkları olmasına rağmen bunlar için fitne
kelimesinin kullanılması oldukça dikkat çekicidir. Çünkü insan, dünyadaki
görevini anlamazlıktan gelip "mutlaka evlenmeliyim", "bir yuvam, çocuklarım
olmalı", "mal mülk sahibi olmalıyım" diye düşünmekte, içinde bulunduğu cahiliye
toplumunun telkiniyle bunu dünyanın en önemli kuralı sanabilmektedir. Bu
insanların birçoğu, evlilik, mal-mülk ve çocuk sahibi olmak konusundaki
hassasiyetlerini Allah'ın emirlerini yerine getirme ve O'nun sınırlarını
korumada göstermemektedirler.
Allah çocuk
istemenin ve çocuk sahibi olmanın ölçüsünü yine Kuran'da vermiştir. Bu ölçüye
göre, adet olduğu için değil, Allah'ın rızasına uygun görüldüğü takdirde çocuk
istenir. Bu konudaki örnek Hz. İmran'ın karısının şu duasıdır:
Hani İmran'ın
karısı: "Rabbim, karnımda olanı, "her türlü bağımlılıktan özgürlüğe
kavuşturulmuş olarak" Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin
Sen" demişti. (Al-i İmran Suresi, 35)
Kuran'da
peygamberlerin benzer dualarından örnekler verilmekte ve inananlara bu konuda
yol gösterilmektedir:
Hz.
Zekeriya'nın duası şöyledir:
Orada Zekeriya
Rabbine dua etti: "Rabbim, bana katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu
Sen, duaları işitensin" dedi. (Al-i İmran Suresi, 38)
Hz. İbrahim ise
şöyle dua etmiştir:
"Rabbimiz,
ikimizi sana teslim olmuş (müslümanlar) kıl ve soyumuzdan sana teslim olmuş
(müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini)
göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve
esirgeyensin." (Bakara Suresi, 128)
Mal ise yine
Allah rızası ve dinin menfaatleri doğrultusunda kullanıldığında rahmete
dönüşecek ve ahirette olumlu karşılığı olan bir fayda sağlayacaktır. Bunun
dışında kalan kısmı ise fitne yani saptırıcı bir unsurdur. Mala yaklaşımda
müminler Hz. Süleyman'ın tavrını örnek alır, mal sahibi olmaktan kaçmasalar da
onu Allah'a yakınlaşmaya vesile sayarlar. Hz. Süleyman'ın tutumu Kuran'da şöyle
bildirilir:
Hani ona akşama
yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız
atlar sunulmuştu.
O da demişti
ki: "Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih
ettim." Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.
"Onları bana
geri getirin" (dedi). Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya
başladı. (Sad Suresi, 31-33)
Allah fitne
olarak belirttiği mal ve çocuklar konusunda başka uyarılar da yapmış, müminlerin
uyanık olmaları gerektiğine şöyle işaret etmiştir:
Ey iman
edenler, ne mallarınız, ne çocuklarınız sizi    Allah'ı zikretmekten "tutkuya
kaptırarak-alıkoyması"; kim böyle yaparsa, artık onlar hüsrana uğrayanların ta
kendileridir. (Münafikun Suresi, 9)Allah'ın rızasını gözeterek sahip olmadığı
sürece, mal ve çocuklarının insana ahirette hiçbir faydası olmayacaktır:
Ne malları, ne
çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin
halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır. (Mücadele Suresi, 17)

[1]
 

 





[1] Harun
Yahya, Kur'an'da Temel Kavramlar, Vural Yayınları: 26-28.