Fecir | Konular | Kitaplar

12- Dinin Tatbikatı Zorlaşır

12

12- Dinin Tatbikatı Zorlaşır

Ahirzaman fitnesinin, hadislerde ifade
edilen en bariz ve en mühim vasıflarından biri, dine karşı olmasıdır.
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın geleceğe ve bilhassa Deccal fitnesine ait
ihbarlarda kullandığı teşbihli üslup ve ifadelerden şöyle bir mâna çıkarmak
mümkündür: Ahirzamanda ortaya çıkacak birkısım beşerî (hümanist) görüşler ve
değerler, dinin yerini almaya çalışacaktır. Kendisine resmen din demese bile
ortaya atacağı sistemi, kurmaya çalışacağı nizamıyla akide nokta-i nazarından
aynen bir din hüviyetini alacaktır. Öyle bir din ki, kendi dışında kalanlara
hayat hakkı tanımayan, diğer dinlerde mevcut olan kendini hak başkalarını batıl
ilan eden kıskançlık ve taassuba fazlasıyla sahip yeni bir din. Bu yeni din
beşer üstünde mevcut her çeşit İlâhî sultayı kaldırmak amacıyla inkar-ı
uluhiyeti akidesine temel yapar. Her çeşit dinî değerin yerine beşerî bir put (heva)
dikmeye çalışır. Temel ma'budu madde ve insan olan ladinî bir dindir. Nitekim,
komünizmin bu mahiyette olduğu birçok müellifce vurgulanmıştır.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu
beşerî, bu ârızî ve materyalist sistemin, beşerin hevayı nefsini putlaştırıp
ilahlaştırmakla kalmayıp, İlahî dinle, İslamiyet ile de mücadele edip, ortadan
kaldırmaya çalışacağını mü'min ile Müslüman olanları, çeşitli hakaretlere maruz
bırakacağını ifade ediyor ki, bunların geçmiş zamanlarda ve hatta günümüzde
aynen çıktığını söyleyebiliriz. Komünizmin girdiği yerlerde başta Müslümanlar
olmak üzere bütün klasik dinlere inananların çektikleri cümlenin malumudur.

İşte Hz. Peygamber, dinini tatbik
edebilmek için hakim durumdaki düşman güçlerle mücadele gibi fevkalade,
fevkalbeşer şartlara maruz bu "çetin şartlar devri Müslümanı"nı takviye ve
teşvik etmeye tebliğatında hususi bir yer vermiştir. "İnsanlar öyle bir devir
yaşayacaklar ki, o devirde dini üzerine sabretmek, elinde ateş tutmak gibi
zordur. Çünkü o devirde mü'min (öyle hakaretlere maruz kalır ki) davarından
daha zelil, (daha haysiyetsiz) bir duruma düşer. Bu hakaret ve baskıya birçok
insan dayanamaz. Zayıf olanlar, fire vererek, beş paralık menfaat için din ve
mukaddesatından rüşvet verme durumuna düşer. Gündüz ve gecelerin akması öyle
devir getirecektir ki, o zaman biri kalkıp alenen: "Bir avuç menfati için bize
din (ve mukaddesatını) kim satacak?" diye sorar. Bu soruş boşa değildir de: "Birçokları
dinlerini çok az bir dünya malı karşılığında satar."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), bu
zor şartlar alında dini tatbikatın diğer zamanlardakine nazaran çok daha
değerli olduğunu ifade eder: "Herc, fitne ve insanların ahvalindeki ihtilat ve
karışıklıklar zamanında ibadet tıpkı bana hicret etmek gibi büyük sevaba
vesiledir." Bir başka rivayette Hz. Peygamber, fitne devrindeki şartların
ağırlığını ifade için Ashabına şu hitapta bulunur: "Siz öyle bir zamanda
yaşıyorsunuz ki, sizden biri emredilenlerin onda birini terketse helak olur.
Fakat arkadan öyle bir devir gelecek ki, her kim, emredilenlerin onda birini
yapsa kurtuluşa erecek."

4758 numarada kaydedilen hadiste, zor fitne
şartlarında dinî salabetini muhafaza edebilenlere normal şartlarda yapılan
ibadetin sevapça elli misli vaadedilir: Hz. Peygamber: "Siz kendi nefislerinizi
(ıslah etmeye) bakın" ayetiyle alâkalı bir soru üzerine Ebu Sa'lebe'ye yaptığı
açıklama sırasında sözlerini şöyle bitirir: "...Zira, önünüzde "sabır günleri"
var. O zaman sabır, elde ateş tutmak gibidir. O vakit, dini tatbik eden bir
kimsenin (amilin) ücreti, onun gibi çalışan elli kişinin ücretine denktir...""
"Bu onlardan elli kişinin ücreti mi?" diye bir kişi sorunca, Hz. Peygamber:
"Bizden elli kişinin ücreti" diye tasrih eder.[1]



[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/457-459.