Fecir | Konular | Kitaplar

4- Öldürmektense Ölmeyi Tercih Etmek

4



4- Öldürmektense Ölmeyi Tercih Etmek:

 

Dahilde fitne çıktığı zaman dağa çekilmek,
eve kapanmak -ve az sonra temas edileceği üzere- silah edinmemek gibi emirler,
aslında bozulmuş olan içtimâî durumun daha da kötüye gitmesini önlemek içindir.
Fitne ateşinin yandığı yerde sönmesi, onun üzerine gitmemeye bağlıdır.
Söndürmeye gücü yetmeyenlerin, hususi eşhasın buna katılmaları, karışmaları,
bulaşmaları onu daha da artıracaktır. İslam'ın bu konudaki görüşünün özü budur.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm),
fitneye bulaşmamanın ehemmiyetini vurgulayabilmek, tebarüz ettirebilmek, ami,
cahil herkese duyurabilmek için "Fitne sırasında, seni öldürmeye gelseler bile
karşılık verme, öldürmektense ölümü tercih et" mealindeki beyanlarda, emirlerde
bulunmuştur.

Daha önce zikri geçen ve eve çekilmeyi
emretmekle alâkalı rivayetlerin devamında umumiyetle şu sual sorulmaktadır: "Fitneciler
eve de gelirse ne yapalım?" Bu sual Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in
fitnede  takınılacak tavırla alakalı emir ve tavsiyelerinin  mantıkî silsilesi
içerisinde mukadder, kaçınılmaz bir sualdır. Suale verilen cevap, fitneye
karışmamak için yapılması gereken gayret ve gösterilmesi gereken fedâkârlıkların
neler olabileceğini ifade eder, hiçbir hal ve şartta fitneye bulaşmanın meşru
olmayacağını, dinin buna cevaz vermeyeceğini gösterir.

Sual mükerrer olarak sorulmuştur. Hz. 
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) de her seferinde aynı cevabı vermiştir.

Cevap kısaca şu mealdedir: "Fitnede
öldürülmeye razı ol, fakat öldürme."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm),
tebliğ ettiği her mühim meselede olduğu gibi bunu da  tebliğ ederken, şartlara,
muhatablara göre değişik üsluplara yer vermiştir. Kısmen daha önce
söylediklerimizi tekrar mahiyetinde olmakla beraber, onlardan daha şümullu, daha
cami olan bir rivayeti tam olarak görelim. Rivayeti yapan Abdullah İbnu
Mes'ud'dur. Der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in şöyle söylediğini
işittim: "İleride fitne çıkacak, o zaman uyuyan yatandan hayırlıdır; yatan
oturandan hayırlıdır; oturan ayakta durandan hayırlıdır; ayakta duran yürüyenden
hayırlıdır; yürüyen koşturandan (atlı) hayırlıdır. Fitnede savaşanların hepsi
ateştedir." Ben: "Ey Allah'ın Resulü, bu söylediğin fitne ne zaman olacak?"
dedim. "Bu, dedi, eyyamu'lherçtir (dahilî kıtal zamanıdır)." Ben takrar: "Eyyamü'lherç
ne zaman olur?" diye sordum. Dedi ki: "Kişi arkadaşına itimat etmediği zaman." O
güne erişecek olsam bana ne emredersin?" dedim. "Nefsini, elini geri tut ve
mahallene gir" dedi.  Tekrar sordum: "Ey Allah'ın Resulü, eğer mahalleme de
girerse ne yapayım?" "Evine gir" dedi. Ben tekrar : "Ya evime de girerse?" dedim.
"O takdirde mescidine gir ve şöyle yap" -dedi ve sağ eliyle bileğinden tutarak-
ilave etti: "Bu halde ölünceye kadar, "Rabbim Allah'tır" de."

Burada sırayla mahalleye, eve ve en sonunda
evin daha kuytu  bir köşesi olan mescid odasına sığınmanın tavsiye edilmiş
olması, fitneden en son imkana kadar kaçılması gerektiğini ifade eder. Sığınılan
son melceye kadar takip edildiği takdirde ise, elini tutmak, müdahale etmemek
tavsiye edilir.

Başka rivayetler, o andan yani  sığınılması
mümkün  son kuytu yere de düşman geldiği andan itibaren, yapılması gerekecek
davranışı daha açık olarak ifade etmektedir. Sa'd İbnu Ebi Vakkas'dan gelen
rivayette Sa'd: "..Ey Allah'ın Resulü, düşman evime kadar girip beni öldürmek
için elini kaldıracak olursa ne yapayım?" diye sorar. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm): "Hz. Adem'in oğlu (Habil) gibi ol" der ve Hz. Adem aleyhisselam'ın
oğulları Kabil ile Habil arasında geçen hadiseyi hülasa eden  -ve Habil'in
söylediği sözleri nakleden- şu ayeti okur: "Andolsun ki,  beni öldürmek için
elini bana uzatırsan ben seni öldürmek için elimi sana uzatıcı değilim. Çünkü
ben, kainatın Rabbi olan Allah'tan korkarım. Şüphesiz dilerim ki, sen kendi
günahınla birlikte benim günahımı da yüklenesin de o ateş yârânından   olasın.
İşte zalimlerin cezası budur" (Maide 28-29).

Bir başka rivayette bu duruma düşecek olan
bir kimseye Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), daha açık bir ifade ile şu
emri verir: "Elini tutsun, Allah'ın öldürülen kulu (Abdullahi'l-Maktul) olsun,
Allah'ın öldüren kulu (Abdullahi'l-Katil) olmasın. Zîra kişi, İslam cemaatinde
bulunur da, kardeşinin malını yer, kanını döker, Rabbine isyan eder ve böylece
cehennem kendisine vacip olur."

İbnu Ömer'den gelen bir rivayette ise Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şunları söyler: "Sizden birine, bir adam
-yani ehl-i kıbleden biri- öldürmek kastıyla geldiği zaman (iki elinden birini
diğeri üzerine koyarak) (Kur'an'da Habil'in Kabil'e söylediği sözü) söyleyip Hz.
Adem'in iki oğlundan en hayırlısı olmaktan aciz mi? Zira bu taktirde o,
cennetliktir. Böyle yapmaz da geleni öldürecek olursa cehennemliktir."

Fitnede kıtalden men etmek maksadıyla bir
başka sahabiye Resûlullah şu mealde vasiyette bulunmuştur: "İnsanların iki ayrı
emîre (lidere) biat ettiklerini gördüğün zaman, benimle birlikte  katıldığın
cihadlarda kullanmış olduğun kılıcını al, kırılıncaya kadar Uhud dağına vur.
Sonra evinde otur. Günahkar bir el veya ölüm sana gelinceye kadar (evinden
çıkma)."

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in
Ebu  Zerr'e yaptığı bir  tavsiyede, buraya kadar söylenenlerin ötesinde bir
tedbirin emredildiği görülmektedir. "Fitne zamanında eve giren düşmana karşı
yüzünü örtmek."

Rivayetin bizi alâkadar eden kısmı aynen
şöyle: "... Dedim ki: "Ey
Allah'ın Resulü, ya evime de girecek olurlarsa?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) şu cevabı verdi: "Eğer kılıcın parıltısının sana galebe çalmasından
(yani eve giren düşmana mukabele etmekten) korkarsan, giyindiğin ridanın bir
kenarı ile yüzünü ört, (seni öldürse de karşılık verme). Böylece hem kendi
günahıyla
ve hem de senin günahınla geri dönsün ve
ateş ashabından (cehennemlik) olsun."

Aynı rivayette, evine gelen düşmana
karşı silahına davranma hususunda soran Ebu Zerr'e şu cevabın verildiğini
görmekteyiz: "O taktirde, sana gelen kimsenin içinde bulunduğu şeyde (yani
fitnede) ona ortak olursun." Nitekim Ebu Bekre'nin: "Benim üzerime düşmanlar
girecek olsalar, kendimi müdafaa için elimi silahıma uzatmam" dediği rivayet
edilmiştir.

Eyyûbu's-Sahtiyani'nin de ifade ettiği
üzere, Hz. Osman kendini öldürmek
için gelen katillerine mukabele etmemiştir. O, yukarıda kaydettiğimiz, Hz.
Adem'in oğlu Habil'in, kendini öldürmek isteyen kardeşine, "Andolsun ki,  beni
öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatıcı
değilim"  dediğini haber veren ayetle, bu ümmetten amel edenin ilki olduğu
belirtilir.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın,
fitne esnasında öldürmektense, ölmeyi tercih edecek kadar fitneden uzak durma
hususundaki tavsiyelerine harfi harfine uymayı kendilerine şiar edinerek, Hz.
Osman (radıyallahu anh)'ın şehadetiyle teselsül eden fitnelerde Hz. Ali'nin
haklı olduğunu,  muhaliflerinin haksız olduğunu kabul etmesine rağmen, Hz. Ali
safında yer  almaktan kaçınan Sa'd İbnu Ebi Vakkas, Abdullah İbnu Ömer, Muhammed
İbnu Mesleme,  Ebu Bekre ve diğerleri (radıyallahu anhüm ecmain) şu kanaati
izhar etmişlerdir: "Fitneden uzak durmak şarttır.  Öyle ki, biri gelip kendisini
öldürmek istese, ona karşı müdafa-i nefis de yapılmaz" (İbnu Hacer, Fethu'l-Bari
16, 142).[1]

 

 





[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/383-386.