Fecir | Konular | Kitaplar

6- Kalben Kerahet

6



6- Kalben Kerahet

 
Fitnenin
maddî ve manevî şerrinden kurtuluşun mühim şartlarından biri, kalben fitneye
buğzetmektir. Aslında münker olarak ifade edilen her çeşit şer ve kötülüğün
izalesi için eliyle, diliyle müdahale bir vecibe kılınmış ise de, gerek şerrin
büyüklüğü, gerek şahsın aczi gözönüne alınarak "gücü yetiyorsa", "fitneyi
artırmayacaksa" gibi kayıtlar konmuştur. Güçsüzlüğü sebebiyle şer ve fitneye eli
ve diliyle müdahele edemeyecek durumda olan kimselerden, ortadaki kötülüğe karşı,
en azından kalben  kerahet istenmiştir. Buna da gücü yetmeyen kimse düşünülemez.
Dinimizin yasakladığı şeyleri , devrin icabı, modanın icabı, bulunduğumuz
cemiyetin icabı diyerek meşru görmek mümkün değildir. Kişi birkısım münkerleri
işlemek durumunda olsa bile, onun kötülüğünü kabul etmek, kalben nefret etmek
zorundadır.
Hadiste
kesin bir dille şöyle denir: "Yeryüzünde  bir hata işlendiği vakit, bunu görüp
de ikrah eden sanki orada bulunmayan birisi gibidir. Orada bulunmadığı halde,
işlenen fenalığı hoş görüp razı olan kimse de sanki fenalığa şahit olmuş gibidir."
Evet hadiste, "Mü'minin niyeti amelinden  hayırlıdır" buyrulmuştur.[1]

 





[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/391.