Fecir | Konular | Kitaplar

Kur'an'da Ekseriyet/Çokluk

Kur

Kur'an'da Ekseriyet/Çokluk:


"...Nice az kişiler vardır ki, sayıca
kendilerinden çok olan topluluklara Allah'ın izniyle gâlip gelmiştir.
Allah sabredenlerle beraberdir."
(2/Bakara, 249)

"Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan,
seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz,
yalandan başka söz de söylemezler."
(6/En'âm, 116)

"Andolsun ki Allah, birçok yerde (savaş
alanlarında) ve Huneyn savaşında size yardım etmişti. Hani çokluğunuz size
kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurtaramamıştı. Yeryüzü
bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonunda (bozularak) gerisin geri
dönmüştünüz." (9/Tevbe, 25)

"Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu
iman edecek değillerdir." (12/Yûsuf,
103)

"Onların (insanların) çoğu, ancak şirk/ortak
koşarak Allah'a iman ederler."
(12/Yûsuf, 106)

"İnsanların çoğu şükretmez."
(2/Bakara, 243)

"İnsanların çoğu fâsıktır."
(5/Mâide, 59)

"İnsanların çoğu bilmezler."
(7/A'râf, 187)

"İnsanların çoğu iman etmezler."
(11/Hûd, 17)

"Onlardan çoğunun günah, düşmanlık ve haram
yemede yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları ne kadar kötüdür!"
(5/Mâide, 62)

"Onlardan çoğunun, inkâr edenlerle dostluk
ettiklerini görürsün. Nefislerinin onlar için (âhiret hayatları için) önceden
hazırladığı şey ne kötüdür; Allah onlara gazab etmiştir ve onlar azap içinde
devamlı kalıcıdırlar." (5/Mâide, 80)

"İblis dedi ki: 'Öyle ise beni azdırmana
karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolunun üstüne
oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından,
sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!"
(7/A'râf, 17)

"Andolsun Biz cinler ve insanlardan çoğunu
cehennem için yaratmışızdır..." (7/A'râf,
179)

"Onların (insanların) çoğu zandan başka bir şeye
uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların
yapmakta olduklarını pek iyi bilir."
(10/Yûnus, 36)

"İnsanların çoğu, âyetlerimizden ğâfildir."
(10/Yûnus, 92)

"Onlar (insanlar) Allah'ın nimetini bilirler
(itiraf ederler). Sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir."
(16/Nahl, 83)

"Yoksa O'ndan başka birtakım tanrılar mı
edindiler? De ki: 'Haydi delillerinizi getirin! İşte benimle beraber olanların
Kitab'ı ve benden öncekilerin Kitab'ı. Hayır, onların çoğu hakkı bilmezler; bu
yüzden de yüzçevirirler." (21/Enbiyâ,
24)

"... İnsanlardan birçoğunun üzerine de azap hak
olmuştur." (22/Hacc, 18)

"Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz)
dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir,
hatta onlar yolca daha sapıktırlar."
(25/Furkan, 44)

"Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir
alâmet vardır; ama çoğu iman etmezler."
(26/Şuarâ, 8)

"Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları
iman etmiş değillerdir." (26/Şuarâ,
67)

"Bunda elbet (alınacak) büyük bir ders vardır;
ama çokları iman etmezler." (26/Şuarâ,
103)

"Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama
çokları iman etmezler." (26/Şuarâ,
121)

"Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama
çokları iman etmezler." (26/Şuarâ,
139)

"Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların
çoğu yalancıdırlar." (26/Şuarâ, 223)

"Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp
saptırdı. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?"
(36/Yâsin, 62)

"Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat
onların çoğu yüzçevirdi. Artık dinlemezler."
(41/Fussılet, 4)

"(Cehennem bekçisi Mâlik, cehennemliklere şöyle
der:) Andolsun Biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz."
(43/Zuhruf, 78)

İsrâiloğullarının nehirle imtihan olması
konusunda görüyoruz ki, yahûdileşmiş insanlar, düşmanlarının sayısını ve gücünü
gözlerinde büyütmüşlerdi. Onların anlayışına göre nicelik önemlidir. Sayı
önemlidir. Bakışlar keyfiyete değil, kemmiyete; niteliğe değil, niceliğe
dönüktür. Çünkü nehrin bu tarafında, nicelik geçerlidir. Nehrin öte yakasına
geçilmediği sürece, niceliğin egemenliği yakamızı bırakmayacaktır. Oysa,
melekûtî bir nazarla bakan, eşyanın hakikatine nazar eden, sebeplere değil,
Müsebbibu'l-Esbâb olan Allah'a yapışan için, niteliktir önemli olan. O bilir ki,
herşey Rabbimizin izin, havl ve kudretine bağlıdır. O isterse ve hikmeti iktizâ
ederse, küçük bir sinek Nemrud'u gebertir, küçücük karıncalar Firavun'un
sarayını yıkar, elektron mikroskobuyla dahi görülemeyen bir hepatit virüsü
kendini dünyaya bedel sayan bir müstekbiri alteder. Ve bir çocuk, donanımlı
ordusunun başındaki heybetli Câlût'u tek bir sapan taşıyla cehenneme gönderir.
Esbâb ırmağının öte yakasına geçebilenler, Tâlût'u terk etmeyen az sayıda mü'min
gibi, görürler ki, "Allah'ın izniyle, nice azlar, nice çokları yenmiştir.
Allah sabredenlerle beraberdir."

Yeter ki, bizi daima sebepler batağına çekmeye
çalışan hevâ ve şeytan ikilisine karşı Allah'a iman ve emrine itaatle sabır
gösterilsin. Ayaklarımız iman üzere olsun ve bu halde sebat bulsun. Sonucu
Allah'tan değil; sebeplerden bilme gibi tavırlara kaymasın. Bugün ehl-i dünyanın
maddî başarıları ve niceliğin egemenliği karşısında yılgın ve ezik olan ehl-i
din için, Rabbimizin zikrettiği bu mânidar kıssa öyle şifâlı, öylesine nûrânî
bir reçete sunuyor ki... (11)