Fecir | Konular | Kitaplar

a- Yalan Haber Yaymak ve Yalancı Şahitlik

a

a- Yalan Haber Yaymak ve Yalancı Şahitlik:

Fâsık, Kur'an'da iki yerde
yalancı anlamında kullanılmıştır. Yalancının haberi, doğruluğu araştırılmadan
kabul edilirse, olumsuz bazı sonuçlar doğurur:
"Ey iman edenler! Eğer
fâsıklardan (yoldan çıkmışlardan) biri, size bir haber getirirse, onun iç yüzünü
araştırın. Yoksa bilmeden (farkına varmadan) bir topluluğa fenalık edersiniz de
sonra yaptığınıza pişman olursunuz." (49/Hucurât, 6)
Bu ayet, o sırada müslüman olan
Velid bin Ukbe hakkında inmişti. "Mustalıkoğulları bana zekât ödemedi. Beni
öldürmek istedi." diye haber getirmişti. Ancak, Mustalıkoğulları gelip gerçeği
söylediler. (Ahmed bin Hanbel, Müsned 4/279). Özellikle yazılı veya görüntülü
medyanın haberleri bu ayetin gösterdiği doğrultuda değerlendirilmelidir.
Özellikle İslam ve müslümanlar hakkındaki medyadaki haber ve ithamlara itibar
edilmemeli, bu konularda fâsık medyanın ancak yanıldığı zaman yanlışlıkla doğru
haber yaydıkları unutulmamalıdır. Müslümanların ellerinde olduğu medyanın çoğu
haberlerinin de, fâsıkların ulusal ve uluslar arası ajans kaynaklarından
alındığı gerçeği göz ardı edilmemelidir.
İmam Kurtubi: Fâsık olduğu
kesin olarak tespit olunan kimsenin haberleri geçersizdir, kabul edilemez.
Çünkü haber emanettir. Fısk ise, haberin iptalinin (geçersiz olmasının)
delilidir. Bu konuda İmam Cessas'ın tespiti şudur: "Ayette geçen "tahkik
edin" emri, fâsığın şahitliğinin kabul edilmemesinin delilidir. Çünkü
şahitlik, bildiğini haber vermekten ibarettir. Fâsık olan kimsenin şahitliği
kabul edilmediği gibi, diğer hususlardaki haberleri de kabul edilmez. İffetli
kadınlara zina iftirasında bulunanlara Kur'an'da fâsık denmiştir. (24/Nur, 4-5).
Çünkü böyleleri, toplumun aile yapısında derin yaralar açabilir. Yine, Kur'an'da
ahde vefasızlığın bazı örnekleri, fısk olarak değerlendirilir (5/Mâide, 106-108;
7/A'râf, 101-102; 9/Tevbe, 8-11).