Fecir | Konular | Kitaplar

Söz Var İş Bitirir, Söz Var Baş Yitirir

Söz Var İş Bitirir




Söz Var İş
Bitirir, Söz Var Baş Yitirir                       

 
Söz; kişinin inanç, görüş,
düşünce ve davranışlarının dilidir. Kişinin aynasıdır, portresidir, için dışa
yansımasıdır. Hz. Ali (k.v.): "Kişi, dilinin altında gizlidir" buyurarak bu
gerçeği dile getirmiştir. Yine o şöyle buyurur: "Bana soru soranın zekâ
seviyesini, sorduğu sorudan anlarım."
İnsan, inandığından,
düşündüğünden ve yaptığından başkasını söylememelidir. Yalan olur bu; hakikatin
gizlenmesi olur. Aldatma, ikiyüzlülük, riyâkârlık, münâfıklık olur. Bu tür yalan
ve yanlış sözler, ne denli süslü ve yaldızlı kelime ve cümlelerle ifade edilse
(şiirleşse, hikâyeleşse, edebiyat ve sanat kostümüyle makyajlansa da merduttur
(6/En'âm, 112; 2/Bakara, 204; 63/Münâfikun, 4). Kişi, bilerek söylediğinden
sorumludur (2/Bakara, 225; 50/Kaf, 17-18); Dinlediklerinden de (17/İsrâ, 36).
Yapmadığı/yapamayacağı şeyi söylememelidir (2/Bakara, 44; 61/Saff, 2-3).
Küfür, gıybet, lâf taşıma,
iftira, yanlış, yalan, çirkin söz söylemek, zaten güzel insanların işi değil.
Ancak bunun da ötesinde, boş (lâğv) söz söylemekten de nehyedilmişiz. Rabbımız,
kurtulan/kurtulacak olan mü'minlerin vasıflarını sayarken: "Onlar ki lâğvden
(boş söz ve faydasız işten) yüz çevirirler." (23/Mü'minûn, 3) buyuruyor.
Yine, mü'minlerin vasfını şöyle açıklıyor: "Faydasız bir söz işittiklerinde
oradan vakarla uzaklaşırlar." (25/Furkan, 72) Bu gerçeği, Kutlu Önderimiz
(s.a.s.) de şöyle dile getiriyor: "Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse,
mutlaka hayır (iyi, güzel, hak, doğru, meşrû söz) söylesin; ya da sussun,
konuşmasın." (Buhârî, Tecrid-i Sarih Terc. 12/131, hadis no: 1981; et-Tâc,
5/183; Riyâzu's Sâlihîn, 3/103) Gereksiz tartışmaları da hoş görmüyor Rabbımız
(18/Kehf, 54).
Konuşmanın kısa, öz ve
anlaşılır olmasına da özen gösterilmelidir. Bu konuda Hz. Ali (k.v.): "Çok
konuşanın hatası çok olur" diyor. Hz. Ali'nin şu sözleri de önemlidir:
"Konuşmadığın sürece söz sana tâbidir. Söyledikten sonra sen, onun mahkûmu
olursun." Çok, gereksiz ve dikkatsiz konuşmamak demek, haksızlık karşısında
susmak anlamına gelmez elbet. Yerinde olursa söz altındır. Rabbımızın ikazı
hepimizin mâlumudur: "Hakka bâtılı karıştırmayın. Bile bile hakkı
gizlemeyin." (2/Bakara, 42) Konuşmak gerektiğinde susmak, susmak
gerektiğinde konuşmak, kişinin akıl ve inanç zâfiyetine delâlet eder. Hele zulme
ve haksızlıklara uğrayanların, onu ortadan kaldırmak için var güçleriyle
mücadele etmeleri gerekir (27/Neml, 221-227).
Kur'an, güzel sözün, bazı
sadakalardan daha hayırlı olduğunu belirtiyor: "İyi bir söz ve bir ayıp
örtme, ardından eziyet gelen bir sadakadan hayırlıdır." (2/Bakara, 263)
Güzel söz, güzel insanlara,
kötü söz de kötü insanlara yaraşır. Rivâyete göre, Hz. İsa, bir gün insanlara
güzel, yumuşak ve etkileyici bir dille İslâm'ı tebliğ ediyor. Toplumun
içerisinden biri, devamlı çirkin sözlerle hakaret ediyor İsa Peygambere.
Havârilerinden biri dayanamayıp: "Ey İsa! Sen de ona söyledikleriyle mukabele
et" diyor. Hz. İsa'nın cevabı çok mânidar: "Herkes torbasında olanı satar. Benim
yanımda bu var; onun yanında o."  Kuşkusuz sorulacağız her yaptığımızdan ve
söylediklerimizden; ya da yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızdan,
söylememiz gerektiği halde söylemediklerimizden. Kur'an şöyle buyurur:
"Sağında ve solunda birer melek, onu gözetlemekte ve söylediği her sözü
yazmaktadır." (50/Kaf, 17-18)
Söz, bir fâsığa, yani büyük
günah işleyen veya küçük günahlarda ısrar eden kimseye aitse, kuşkuyla bakılır;
hemen kabul edilmez. "Ey iman edenler! Eğer bir fâsık, size bir haber
getirirse onun doğruluğunu araştırın." (49/Hucurât, 6) Yalancı kâfirlerin
konuşmalarına da itibar edilmez. Müslümanın ölçüsü kesin: Savaş hilesi hariç,
her söylenenin doğru olması şarttır. Ama, her doğruyu her yerde söylemenin doğru
olmadığı söylenir.
Konuşmacı; yer, zaman ve
muhâtaplarını göz önünde tutacaktır konuşurken. Savaşacak olan mücâhidlere hitap
eden komutanın sözleriyle, iki dargını barıştırmak isteyen kişinin sözleri
farklı olacaktır elbet. Düğünde yapılan konuşma farklı, tâziyede yapılan konuşma
farklı olacaktır.
Sözün sahibi, söylediklerini
yaşamıyorsa, söz etkili olmaz. Hiçbir dâvetçi ve tebliğcinin, sözünün eri
olmadığı için;  "hocanın dediğini yap; yaptığını yapma!" dedirtmeye hakkı
yoktur. Hem söyleyene, hem de söylenene bakılmalıdır. "Söylenene bak; söyleyene
değil!" diye bir müslüman için niye ve nasıl denilsin? Gerçek mü'minin sözü de
özü de bir olmalıdır.
Bir yahûdi, müslüman olan Evs
ve Hazrec kabilelerini neredeyse yeniden savaştıracaktı. Eski kavgalarını onlara
hatırlatarak tahrik etti. Tam o sırada, Allah Elçisi yetişiyor. Tesirli sözlerle
kavgayı önlüyor... Sözün etkili olmasında, söz sahibinin rolü büyük olduğu gibi,
dinleyenlerin de rolünü yadsımamak gerekir. Konuşmalar; yalın, doğal, sade
olmalı. Bağırıp çağırmanın gereği yok. Rabbımız, Lokman'ın oğluna tavsiyesini
şöyle anlatıyor: "Yürüyüşünde mûtedil ve mütevâzi ol. Sesini alçalt. Unutma
ki, seslerin en çirkini (avaz avaz bağıran) eşeklerin sesidir." (31/Lokman,
19)
Bu dünya için boş söz ve
gevezeliklerin hoş olmadığını ifade buyuran Rabbımız, Cennette de boş sözün
olmayacağını haber veriyor (56/Vâkıa, 25). Atasözündeki ölçü de yabana atılır
cinsten değil: "Biliyorsan söyle; ibret alsınlar. Bilmiyorsan, sus da adam
sansınlar."
Sözümüzün iyi anlaşılması,
etkili olması için -her işte olduğu gibi- duâ etmemizi ihtar ediyor hayat
anayasamız: "(Mûsâ) dedi ki: Rabbım genişlet göğsümü. Kolaylaştır işimi. Çöz
düğümü dilimden; Ki anlasınlar sözümü." (20/Tâhâ, 25-28)
Hiç şüphesiz sözün en güzelini,
bütün güzel vasıflara sahip Güzelller Güzeli Allah söylemiştir. O'nun kutlu
kitabından daha güzel söz söylenmiş değildir (39/Zümer, 23). "Bu Kur'an,
uydurulacak bir söz değildir." (12/Yûsuf, 111) "Allah'tan daha doğru
sözlü kim vardır?" (4/Nisâ, 87, 122) "Allah'tan ve âyetlerinden sonra,
hangi söze inanacaklar?" (45/Câsiye, 6) Herkes kendini bir hesaba çeksin: En
doğru, en güzel söz olan Allah'ın Kitabını mı daha çok okuyup anlamaya çalışıyor
ve üzerinde düşünüyor; yoksa, gazeteler, televizyonlar, radyolar ve başka sözler
mi vaktini daha çok alıp kendisini yönlendiriyor?
Kuşkusuz; sözün en güzelini
dinlemek, anlamak, yaşamak ve konuşmak, dilimizi ve hayatımızı O'nunla süslemek
güzelleştirecektir bizi. Olgunlaştıracaktır, çirkinlikten, kötülük ve hamlıktan
koruyacaktır bizi. Fertlerin, ailelerin ve toplumların rahatsızlıklarının şifâ
bulması, en doğru söz olan reçeteye (Allah sözüne) yönelmekle mümkündür.
Karanlıktan hoşlanan
"yarasalar", iletişim araçlarıyla, saçma sapan sözleriyle, yalan ve
iftiralarıyla, İslâm'ı söndürmeye muvaffak olamayacaklardır. "Allah'ın nurunu
ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler hoşlanmasa da Allah, nurunu
tamamlayacaktır." (61/Saff, 8) Her müslüman; Kur'an'dan enerji alan bir
nur/ışık olmaya gayret etsin. Göreceksiniz; İslâm'ı karartmak için saldıranlar,
bir gün İslâm ile aydınlanacaklar veya kendi zindanlarında cehennemi dünyadayken
yaşamaya başlayacaklardır. (5)
Firavun, onca küfrüne ve
isyanına rağmen saltanatını sürdürüp giderken, dünyevî helâkine bir söz sebep
olmuştur: "(Firavun) adamlarını topladı ve bağırdı; ‘ben sizin en yüce
rabbinizim' dedi. Bunun üzerine Allah da onu, ibret-i âlem olacak âhiret ve
dünya azabıyla yakaladı." (79/Nâziât, 23-25) Elfâz/sözler önemlidir. Âyette
görüldüğü gibi kimi zaman Allah'ın gazabını küfür ameller ve duygular harekete
geçirmezken, tek bir cümle harekete geçirmektedir. İslâm kelâmcıları, bu yüzden
olsa gerek "ef'âl-i küfür" (küfür eylemleri) ve "efkâr-ı küfür" (küfür
düşünceler) hakkında söz etmezken, yazdıkları Akaid kitaplarında "elfâz-ı küfür"
(küfür sözler) üzerinde durmuşlar ve hatta bu tür lâfızları saymaya
kalkışmışlardır.
Konuşmak, insanın ayırıcı
vasıflarından biridir. Allah, zâtına ait olan kelâm sıfatından bir cüz
bahşetmiştir insana ve yalnızca insanla söz aracılığıyla konuşmuştur. Kur'an, en
genel anlamıyla bir sözdür ve adına Kelâmullah tâbir edilir. Başta Kur'an olmak
üzere tüm semâvî kitaplar, söz sanatının indirildikleri dildeki zirvesidirler.
Kur'an, zirvelerin zirvesidir. Çünkü indirildiği toplum, şiirin büyü, şâirin
şaman, sözün sultan olduğu bir toplumdu. Ve Kur'an, kendisinin bir şiir
olmadığını, kerim bir elçinin sözü (69/Haakka, 40; 81/Tekvîr, 19) olduğunu
vurgularken zımnen kendisinin söz sanatlarının zirvesi olan şiiri çok çok aşan
bir sanat gücüne sahip olduğunu da vurgulamış oluyordu.
İslâm'ı insana taşıma işine
verilen "tebliğ" ismiyle söz söyleme sanatına verilen "belâğat"  aynı kökten
geliyordu; tıpkı imanın aksesuarı olan "edep"le, dilimizde söz sanatlarının
tümünün ortak adı olan "edebiyat"ın aynı kökten geldiği gibi. Allah, indirdiği
vahiyle peygamberlerine söz söyleme sanatını da öğretiyordu. Bu meyanda
Peygamber'in şahsından tüm gönül fâtihlerine etkili söz söyleme sanatının
ilkeleri diyebileceğimiz kimi ilâhî tavsiyeler yapılıyordu. (6)