Fecir | Konular | Kitaplar

3- Hz. İbrahim ve Hz. İsmail

3



3- Hz. İbrahim ve Hz. İsmail:
 

 

Kabe'yi inşa etme şerefine nail olan Adem
(a.s.)'den sonra, bu sancağı Hz. İbrahim devraldı. Hz. Adem, madde ve manasını 
kurdu; Hz. İbrahim ise silinen ve kaybolunan bu madde ve manayı ihya etti; Son
kez olarak da, Beytullah'ı dolduran putlarla beraber bütün dünya ufuklarını
basan küfür karanlığı üzerine şimşek gibi inerek, peygamberler boyunca kendisine
taşınan mukaddes sancağını, Hz. Muhammed (s.a.s.) teslim aldı ve İslam'ın son
kemal noktası şeklinde Kabe'nin üstüne dikti.

Mescid-i Haramın, Osmanlılar devrindeki
ölçüleriyle 262 metre uzunluğunda ve 207 metre eninde hafif yamuk ve dört köşe
bir şekil idi.

Bugünkü durumu ve genişliği ise: ..

Kabe'nin uzunluğu 16 metre yüksekliği 15 metre
duvar kalınlığı ise bir metredir. Ka'be'nin alanı; 145 M2'dir. Hacer-i Esved, ve
rüknü'l-Yemani, sağlı ve sollu karşımıza alırsak sağ köşesinde ilerdeki köşe
rükn-i İraki, ve diğeri ise rükni Şamidir.

Mescidi'l-Haramın inşası ise, tarihte bir çok
halife ve sultanlar tarafından yapılmış ve çeşitli ilaveler eklenmiştir. En
büyük genişleme ve yenileme çalışması ise, Suudi Arabistan hükümeti tarafından
gerçekleştirilmiştir.

Hiçbir müslüman, Kabe'nin Hz. Muhammed'den
(s.a.s.) çok önce varolduğunu inkar etmez; aslında Kabe'nin önemi de daha çok
buradan gelmektedir. Çünkü; Hz. Muhammed (s.a.s.) yeni bir dinin kurucusu
değildir. Hiçbir zaman böyle bir şeyi de ileri sürmemiştir. Tersine Kur'an'a
göre tevhid dini, (islam) insanın tabii (fıtri) eğilimini ifade etmektedir.



Bunun içindir ki, İbrahim, İsa, Musa ve öteki
Peygamberlerin hepsi aynı mesajı, tevhid ve teslimiyet dinini öğretmişlerdir.
Kur'an'da bu çizgideki ilahi vahyin son halkasıdır. Müslümanlar, Hz. Peygamberin
çıkıp da, Hz. Musa'nın Sina'da altın buzağıyı parçalaması gibi hepsini yerle bir
etmeden önce, Kabe'nin putlarla dolu olduğunu bilmektedirler. Putçuluk olmadan
önce, bu mabette yalnız Allah'a ibadet ediliyordu. Hz. Peygamber (s.a.s.)
putları kırmakla, İbrahim'in mabedini asli gayesine döndürmekten başka bir şey
yapmamıştır.[1]

 



[1]
Muhammed Esed, Mekkeye Giden Yol, s. 411-412