Fecir | Konular | Kitaplar

Hedy (Kurbanlık)

Hedy



Hedy (Kurbanlık)



 

Allah Teâlâ'nın rızâsını kazanmak için veya hac
ibâdetindeki bir eksiklikten yahut ihram yasaklarına uymamaktan dolayı keffâret
(ceza) olarak kesilmek üzere Harem-i Şerif'e götürülen veya kendisi yahut parası
gönderilen kurbana "hedy" denir. Ayette şöyle buyrulur:

"Eğer emniyet içinde iseniz, hac zamanına kadar
umre yapana, gücünün yettiği bir kurban (hedy) gerekir."
(Bakara: 2/196)

Temettû veya kıran haccında kesilen şükür
kurbanı ile hac mevsiminde Harem'de kesilen nâfile her cins kurban "hedy
kurbanı" olup, bunların sahipleri etlerinden yiyebilir. Ceza veya keffâret
kurbanı ise hedy olmakla birlikte zekât, adak kurbanı ve fıtır sadakası türünden
sayıldığı için, bunun etinden sahibi, eşi, usûl ve fürûu yiyemezler. Yiyecek
olurlarsa kıymetini yoksullara ödemeleri gerekir. Şükür kurbanı bayramın ilk üç
gününde tıraş olmazdan önce kesilebilirse de, birinci günü kesilmesi daha
fazîletlidir.[1]

Hedy sözlük anlamı; gönderilen, nakledilen,
hediye edilen şeyin ismidir. Şer'i manası ise: Mekke-i Mükerreme haremine
gönderilen kurbanlık hayvanlardır. Hedy için dem veya nüsük de denilmiştir.[2]



Hedy (Kurbanlık)
 olacak hayvanlarda aranan şartlar: En az beş
yaşını tamamlamış deve, iki yaşını tamamlamış sığır, bir yaşındaki koyun ve iki
yaşındaki keçi cinsinden olan hayvanlardır. Bu hayvanların kulağının hepsi veya
çoğu kuyruğu, ön ve arka ayağı kesik, kör aşırı zayıf hayvanlar hedy (kurbanlık)
olamazlar.

Kurbanlığın en üstünü deve en azı ise koyun ve
keçidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) Hudeybiye'de umreden alıkonduğu vakit deve
kesmişti.

Kifayet edecek hedy'in kurbanlık olabilecek
şekilde, olması gerektiği hususunda alimler arasında ittifak vardır.

Cenabı Hak şöyle buyurmaktadır:

"İşte kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size
olan nişanelerinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır."
(Hacc: 22/36)

Kur'an Allah'a ulaşacak olan hedy'in (kurbanın)
nasıl ve hangisinin olacağı gerçeğini çok açık ve net bir şekilde açıklamıştır.
Allah'a ulaşan şeyin ihlas ve takva olacağı hususudur. Yoksa akıtılan kana ve
kesilen ete, haşa Allah'ın bir ihtiyacı olamaz. Akıtılan kan bir inanan kişi
için bir nişanedir, Allah'a gösterilen saygı ve ta'zimin bir alametidir. Cenab-ı
Allah şöyle buyurmaktadır:

"Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları
Allah'a ulaşacaktır. Allah'a ulaşacak olan ancak; sizin onun için yaptığınız
gösterişten uzak amel ve ibadettir."
(Hacc: 22/37)

Bir kurban, ancak bir samimiyet ve takva ile
kesilmişse, Allah tarafından kabul edilir.[3]
Ayette belirtildiği gibi, maddi şeyler olan kan ve etin yerine manevi olanın
yani takva ve samimiyetin Allah'a ulaşacağı belirtilmiştir.

Kılınan namazlardaki, rüku ve secdeler veya
tutulan oruçta, imtina edilen yeme-içmenin, verilen zekattaki malın, Allah'a
ulaşmadığı gibi, burada kesilenin eti veya akıtılan kanın da, Allah'a
ulaşmayacağı gerçeğidir. Allah'a ulaşılan tek şey takvadır, hakkıyla Allah'ı
tazimdir, şanını yüceltecek ihlaslı olarak yapılacak bir ameldir.

Cahiliye günlerinde arapların kurban etlerini
Kabe'ye götürüp kanlarını, Kabe duvarlarına bulaştıran bir uygulama
içindeydiler.[4]
Yukarıda zikredilen ayet böylelikle bu boş ve abes olan geleneği de yasaklayarak
kurbandaki esas gayenin ihlas ve takva olduğunu beyan etmiştir.

"Allah ancak sakınanların takdimesini kabul
eder." ( Maide: 5/27)

 

 



[1]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.



[2]
İbn Rüşd, Bidayetu'l-Müctehid, II/235; İmam Nevevi,
el-İdah, 323; Muhammed Şeltut, el-Fetava, Beyrut,
1988, s.168; Zuhayli, Islam Fıkhı Ansiklopedisi,
IV/150;  A. Fikri Yavuz, Islam Ilmihali, s. 328



[3]
Mevdudi, Tefhim, III/368



[4]
a.e.,a.y.