Fecir | Konular | Kitaplar

Medine Ziyareti

Medine Ziyareti XE



Medine Ziyareti

               

Haccın en son menasaki, Mekke'den ayrılmadan,
Kabe'de son bir kez tavaf yapmaktır, daha önce zikredildiği gibi buna veda
tavafı denilmiştir. Bazı mezhep alimlerine göre, bu tavaf sünnet, bazılarına
göre ise, vacip denilmiştir. Veda tavafı yapan kimse, artık hac menasikini
yerine getirmiş ve Mekke'den ayrılma zamanı gelmiştir demektir.

Mekke'den ayrılan kimsenin, Medine'yi ziyaret
etmesi, Mescidi Nebevi'de Namaz kılması sünnettir. Bunun hacla ve hac mevsimiyle
ilgisi yoktur. Özellikle de, Suudi Arabistan da veya yakın bir yerlerde ikamet
edenler için tekrar hacca gelmeleri ve Medine ziyaretini yapma imkanları vardır.
Ancak onbinlerce km. uzaklardan gelen bir çok mümine ancak, ömründe bir kez
böyle bir fırsat doğmaktadır. Tekrar bu kutlu, ve emin beldelere yol bulması zor
olabilir veya nasip olmayabilir.

Hac yaptığı halde peygamber ikliminde, Medineyi
ziyaret etmemek olmamalıdır. Yoksa kalbimiz kırık, yüreğimiz yaralı hüzün ve
üzüntüyle kuşatılırız. Çünkü; Medine tıpkı, Mekke gibi, peygamberin medhine ve
övgüsüne layık olmuş, tıpkı Mekke gibi emin ve harem bölge kılınmış, ehline ve
Medine'ye Peygamber dua etmiş, ve bu duaya nail olmuş kutlu şehirdir. Medine
mübarek bir şehir olmuş, Peygamberin orayı kendisine diyar seçtiğinde...



İlahi davet, Mekke'de başlayınca Medine ne bir
mübarek bir şehir, ne Tabe ve ne de Tayyibe idi. Onun adı Yesrib'ti, Evs ve
Hazrec kabilelerinin, kırk yıl süren amansız savaşlarıyla, kardeş kanının
acımasızca akıtıldığı bir yer olarak anılırdı. Hicaz mıntıkasında böyle
tanılırdı Yesrib...

Tabe, Tayyibe ve Medine olmaya; ilk defa ve ilk
adımı, hacca gelen ve I. Akabe'de, Peygamberle görüşme şerefine nail olanlar
sayesinde olmuştur. O'nun nurlu yüzüyle, nurlandıklarında nur kıvılcımlarını
Yesrib'e taşınmış, bu nurla artık orası bir Tabe', bir Tayyibe, kutsal olacak
harem bölge, emin belde ilan edilecek Peygamber Şehri Medine-i Münevvere
oluyordu.

Hacca gelenlerde, Medine sevgisi olmadan, oraya
ziyaret yapmadan, dönen bir mümin var mı acaba? Peygamber şehrinde, Peygamber
ikliminde, o havayı teneffüs etmeden, Alemlere rahmet olarak gönderilen, Hz.
Muhammed Mustafa'yı ziyaret etmeden oradan, Hicazdan dönmeye, hangi yürekler,
hangi gönüller razı olur? Hangi kalpler buna izin verir?

Medine'nin her yerinde,

Karıç karıç toprağında, derin çizgilerle
peygamber izi vardır,

çeşitli mekanlarında buyurduğu sözü vardır,



Cihad ettiği ve komutanlık ettiği harb
meydanlarında özü vardır,

Muallim, Önder, Rehber olarak ve Ummete imamlık
yaptığı Mescidi vardır,

O'nu, Medine ehlinin çoluk çocuğuyla
karşıladıkları, Tela'el-Bedruları vardır.

O'nda Peygamber üzüntüsü, sevinci ve bayramı
vardır.

O'nun Tabe ehli ve Tayyibe ehliyle kader birliği
vardır,

O Medine'yi sevdi; Medine'de onun muhabbeti ve
sevdası vardır,

O'nda  şehidlerin sultanı, Hamza ve diğer
güzideleri vardır.

Cenneti'l-Baki'de, Bedir'de, Uhut'ta, misk-u
amber kokan, ölmeyen ruhları vardır.

Canlar vardır, canın canları, gülün gülleri
vardır.

Muhacir ve Ensar'ın kardeşlikleri gibi,
kabirleri birbirine kenetlenmiş makberleri vardır.

Medine'de; İlklerin ilki, İslam'ın ilk mücahidi,
mağarada, darda, zorda ve her yerde dost ve dost doğru, doğruların doğrusu,
candan ve yürekten bir dost, Ebu Bekir'i vardır.

Medine'de; adaletin simgesi, onunla İslam'ın
sesi gürleştiği, cesaret ve azminde tarih hep ondan bahsetti, cana can kattı, 
peygamber sevdalısı, Ömer bin Hattab'ı vardır.

Medine'de; hayya (utanma) hilm ve şefkatte hep
önde, peygamberin işaret ettiği halife-i Raşidin'den damadı Hz. Osman b. Affan'ı
vardır.

Medine'de; peygamber ocağında, peygamber
kucağında, ehl-i beytten amcazadeden, peygambere yakın olup ve bir an bile uzak
durmayan, peygamber damadı, peygamberin narin ve nazene gül torunları, Hasan ve
Hüseyn'in babaları, biricik kızı, Fatma'nın zevci, ilmin kapısı, Allah'ın
aslanı, sıfatlarına mazhar olmuş Ali b. Ebi Talib'i vardır.

Medine'de; Kimi ve kimleri burada zikredebiliriz
ki, hepsi nur gibi nurdan insanları, sahabeleri güneşin etrafında kelebek olmuş,
pervane misali gibi dönmüş ve  sohbetlerinden nasiplenmiş gül yüzüne doya doya
bakan gülleri, gökteki yıldızları, uhud dağından daha yüce peygamber dostları
vardır.

Siz Medine'siniz.. Siz Medine'nin her
yerindesiniz.. Bir ağaç mı, bir yeşillik mi, bir tepe mi, bir bahçe mi, bir deve
mi, hepsi evet hepsi, sizin burada olduğunuza, buranın her yerinde, size ait
anılarla dolu olduğuna şahadet eder.

Sizin bereketinizle daha güvendeler, sizin bu
anılarınıza acı ve sevinçlerinize ortak olmak ve paylaşmak için uzaklardan çok
uzaklardan gelen bizlere, Ahirette şefaatçi olur musunuz? Bizi de rahmet
çemberinize komşu kılar mısnız? Havz-ı Kevser başında tasınızdan içmeye müsaade
eder misiniz?

Ey gülün gülleri, Ey Peygamber talebeleri,
arkadaşları, dostları... Ey Peygamberin tenine bir dikenin acı vermesine razı
olmamak için herşeyini ve ümmetin fertlerini tek tek, feda etmeye hazır,
Peygamber sevdalıları, sohbetine mübarek dizinin önünde oturma şerefine nail
olmuş, o güzide insanlar sevindiğinde sevindiler, üzüldüğünde üzüldüler. Sözleri
ve fiilleriyle cahili hayattan imani hayata geçişi onunla tanıdılar,

Çünkü Medine emin bir belde ve harem kılınmış,
avı ve yeşilliği, tabii güzelliklerine el dokundurmanın yasak olduğu, asırlar
boyunca manevi havasının değişmeyen tek yeri Medine Peygamber şehri,
Medeniyetlere destan olmuş medeniyetlerin ilham kaynağı şehirlerin menbaı Medine
Şehri.. Dost şehir Uzağında kalana hasret, görüp gidene üzüntü veren şehir,
içinde yaşayanına eman, güven ve mutluluk veren kutlu şehir..

Ey Medine şehri sen Yesrib iken nasıl oldu da,
Medine oldun, Tabe oldun, Tayyibe oldun, harem oldun sana dokunmak haram oldu.



Ey Medine Peygamber ikliminin kuşattığı, güllere
yurt olduğu, Kutsal ve Münevver şehir.

Ey Medine ey kutlu şehir söyle bana!

Peygamber sana gelmeden, sen alemlerin
efendisine ve Alemlere rahmet olarak gönderilen Hatemi'l-Nebiyyine, yar ve yurt
olmadan önce, sende kabile savaşları bile kırk yıl sürerdi,

Nasıl oldu da hemencecik değişi verdin. Tarihte
adın esamin yokken nasıl oldu da, on yıl gibi kısacık bir zaman zarfında tarih
oldun, öyle bir tarih oldun ki, 15 asırdır yüz binlerce ciltli kitaplar senin
destansı anılarını yazmaktan aciz kaldılar.

Sen Yesrib iken üzüntü ve acı yeri iken,



Tabe, Tayyibe Peygamber sevgilisi, vahyin yurdu,
İslam'ın devleti oldun. Müminlerin anavatanı kimsesizlerle, muhacir ve
mücavirlerin sığınacağı mekan oldun. Sen ey kutlu şehir, peygamberin bolluk ve
bereketli olması için dua ettiği şehir....

Hz. Peygamber bu kutlu, bu münevver şehir için,
şöyle duada bulundu:

"Allah'ım! İbrahim Mekke'yi haram kıldı.
(Kutsal belde ilan etti)

Bende Medine'nin iki taşlık arasını haram
kıldım. (Kutsal yer ilan ettim.)

Orada hiçbir kan akıtılmayacak;

savaşmak için silah taşınmayacak;



hayvanları gütmek gayesiyle kesilenden başka
hiçbir ot ve ağaç kesilmeyecektir.

Allah'ım! Medine'mize bereket ver!



Allah'ım! Sa'mıza bereket ver!

Allah'ım! Medine'mize bereket (ve bolluk) ver!



Allah'ım! Medine'mize bereket ver!



Allah'ım! Bir bereketin yanında iki bereket
ihsan et!

Nefsim kudret elinde olana (Allah'a) kasem
ederim ki,

Medine'nin hiçbir yolu ve geçidi yoktur ki,



orasını koruyan iki melek bulunmasın.



Oraya varıncaya kadar onu korurlar."

Medine Şehri, Mübarek şehir....