Fecir | Konular | Kitaplar

Tavaf

Tavaf



Tavaf:



 

Allah'ın Evi, O'nu temsil ettiğine göre kul,
Kâbe'yi tavaf ederken İlâhî huzurda kabul niyazı ile dönüp dolaştığını
düşünecektir. Haberlerden anlaşıldığına göre yerde Kâbe, mânevî semâlarda Beyt-i
Ma'mûr'un hizâsına düşmekte, onun yerini tutmaktadır. Arşın ve Beyt-i Ma'mûrûn
çevresinde melekler dönerek ibâdet etmekte, Kâbe'nin çevresinde de insanlar
dönerek tavaf ibâdetini yerine getirmektedirler. Hacer-i Esved, kulların ezelde
Allah'a verdikleri kulluk sözünün imzası ve mührü olarak kabul edilmiştir. Onu
öpen veya geriden selâmlayan insanlar, ezelde verdikleri sözü hatırlayacak,
yeminlerini tazeleyecek ve Allah'a kulluktan ayrılmayacaklarını te'yid
edeceklerdir. İbn Abbâs'a dayanan bir rivâyetten anlaşıldığına göre Hacer-i
Esved'i öpen, yahut selâmlayan kullar, Rableri ile tokalaşmış gibi
olmaktadırlar. Erkeklerin pazularını çıkarıp üç şavtta/dolanımda koşarcasına ve
çalımlı bir şekilde yürümeleri Rasûlullah (s.a.s.) ve ashâbının uygulamalarına
dayanmaktadır. Hicretten sonra ashâbın Medine'de hastalandıkları ve bitkin hale
geldikleri dedikodusu üzerine müşrikler Hacer-i Esved'in bulunduğu tarafa
toplanmış, hicretten sonraki ilk tavaflarında Rasûlullah ve ashâbını görmek
istemişlerdi. Peygamberimiz (s.a.s.) müşriklerin gözünü yıldırmak ve güçlü
görünmek için zikredilen şekilde davranılmasını istemiş, bu geçici tedbir güzel
bir hâtıra olarak haccın sünnetleri arasına girmiştir. Hac ibâdetini yapan her
müslüman, ıztıbâ ve remel denilen bu sünneti yerine getirirken kendisini
Rasûlullah ve ashâbının arasında hissetmekte ve âdetâ o günleri bu kutlu cemaat
ile birlikte yaşamaktadır.

Tavaftan sonra Hacer-i Esved ile Kâbe'nin kapısı
arasındaki duvara (Mültezeme) karın ve göğsü, elleri ve sağ yanağı yapıştırmak,
bu şekilde ve sonra Kâbe örtüsünden veya Kâbe duvarına tutunarak duâ ve niyazda
bulunmak da haccın sünnet ve âdâbı içinde yer almaktadır. Bunlardan birincisi
Allah'a yakınlığı, hasret ve sevgiyi temsil etmekte, bu şekilde yapılan niyazın
kabul edileceği, Kâbe'ye yapışan vücudun yanmayacağı umulmaktadır. İkincisi ise,
bir büyüğe karşı suç işlemiş olan kişinin, onun eteğine sarılarak affını
istemesini temsil etmektedir. Kulun, bu şekilde mânen ve mecâzen eteğine
sarılarak af dilediği, yakınlık ve lütuf talep ettiği Yüce Zât'tan başka
sığınacağı, dayanacağı, yalvaracağı, kulluğunu arzedeceği kimse yoktur. Duâda
ısrar, Mevlâ'nın murâdıdır. Bu sarılış ve yakarış da o ısrârı
gerçekleştirmektedir.

Kulun Allah'a en yakın olduğu durum, secdedir;
hem bunca ikrâma şükür, hem de yakınlığı yaşamak için tavaftan sonra İbrâhim
Makamında iki rekât namaz kılınır; ruh gıdâlanmış, susuzluğunu nisbeten
gidermiş, fakat bunca çabadan sonra beden susamıştır. Onu da tatmin için
Zemzem'in başına gidilir ve doya doya içilir, şifâ olması için duâ edilir. Sıra
sa'ye gelmiştir.

[1]




 



[1]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.