Fecir | Konular | Kitaplar

HAKKI KETM ETMEK (GİZLEMEK)

HAKKI KETM ETMEK



HAKKI KETM ETMEK (GİZLEMEK)

 

"Bildiğiniz halde, bile bile hakkı ketm
etmeyin (gizlemeyin)."
(2/Bakara, 42)

"Ey ehl-i kitap! Neden hakka bâtılı
karıştırıyor ve bile bile hakkı/gerçeği gizliyorsunuz?"
(3/Âl-i İmran, 71)

"Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi
gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de
karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne
kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı
bir azap vardır." (2/Bakara,
174)

"Allah, kendilerine Kitap verilenlerden,
'Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz' diyerek söz
almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler.
Yaptıkları alışveriş ne kadar kötü!"
(3/Âl-i İmran, 187)

Muaz bin Cebel ve bazı sahabiler, yahudi
bilginlerinden bir gruba Tevrat'taki bazı hükümleri sordular. Yahudiler bu
bilgileri gizlediler ve haber vermekten kaçındılar. Bunun üzerine şu âyetler
nâzil oldu: "İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyeti Biz Kitaptan insanlara
açıkça belirttikten sonra gizleyenler var ya; işte onlara hem Allah lânet eder,
hem de bütün lânet edebilenler lânet eder. Ancak tevbe edip, durumlarını
düzeltenler ve gerçeği açıklayanlar başkadır. Onları bağışlarım; çünkü Ben
tevbeyi çok kabul eden ve çokça merhamet edenim." (2/Bakara, 159-160)

Âyet-i Kerime'nin hükmü yalnız yahudilere
değil; Allah'ın âyetlerini gizleyen ve şer'î hükümleri açıklamayan herkese
şâmildir. Çünkü âyetin ifade tarzı genel anlam ifade eder. Âyet, Allah'ın
dininden olup da yayılmasına ve duyurulmasına ihtiyaç duyulan herhangi bir ilmi
ve hükmü gizleyen herkesi içine alır. Hadis-i şerifte  şöyle  buyrulur:
"Kendisine bir ilim sorulup da bunu gizleyen kimseye kıyamet  gününde  ateşten 
bir  gem  vurulacaktır." (Ebû Dâvud, İlm 9, hadis no: 3658; Tirmizi, İlm 3,
hadis no: 2651; Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 11, s. 501). Sahabiler de bu
âyeti aynı şekilde herkese şâmil olarak anlamıştır.

Ebu Hüreyre'nin, şöyle dediği rivayet
edilmiştir: "Eğer Allah'ın Kitabındaki şu iki âyet olmasaydı, size hiç bir hadis
rivayet etmezdim" Ebu Hüreyre, ilmi gizlemeyle ilgili yukarıdaki iki âyeti
(Bakara, 159 ve 160. âyeti) okumuştur (Buhâri, Tecrid-i Sarih Terc. ve Şerhi, c.
1, s. 115). Müteahhirûn/sonraki âlimlerden bazıları hariç, âlimlerin çoğu, ilmi
gizlemeye yol açacağı endişesiyle, yukarıdaki âyete dayanarak, Kur'an okuma
karşılığında para almanın caiz olmadığını söylemişlerdi. Onlara göre âyet,
hükümleri açığa vurmayı, yaymayı ve gizlememeyi emrediyor. Bir kimse, edâsı
kendisine gerekli olan bir amel için ücret alamaz. Namaz kıldığı için ücrete hak
kazanamaması gibi. Çünkü namaz, Allah'a yaklaşmak için yapılan bir ibadettir. Bu
yüzden namazı öğretmek karşılığında alınacak ücret câiz olmaz. "Hakikat güneşini
örten bulutların en kesifi menfaattir."

İlmi gizlemekle ilgili Bakara suresi
159-160. âyetlerinden çıkarılan hükümleri ve dersleri açıklayan Sâbunî, Ahkâm
Tefsirinde şunları belirtir: "Âlimlerin ilmi gizlemesi, üzerlerindeki öğretme
emanetine hiyanettir. İslâmî ilimleri yaymak veya yayılmasına vesile olmak,
beşeriyetin hidâyete gelmesi için vaciptir. Şer'î hükümlerden birisini gizleyen
kimse, ebedî lânete uğrar. Yalnız tevbe etmek kâfi değildir. Tevbeyle beraber
yaşayışını ıslah etmesi ve amellerinde ihlâslı olması gerekir.

Allah, açık açık indirdiği âyetleri ve
doğruyu, yalnız insanlığı doğru yola ve hayra sevketmek için göndermiştir. Dinî
ilimleri ketmetmek ve halka öğretmemek ise, peygamberlerin tebliğ etmekle
vazifeli bulunduğu yüce göreve ve âlimlere emanet edilen tebliğ vazifesine
hiyanet etmektir. Zira Allah, kitap gönderdiği kimselerden emirlerini hemen
insanlara anlatmala-rı  ve  onu  gizlememeleri  için  misak (teminat) almıştır. 
Allah,  halkın  muhtaç  olduğu  bir şeyi bilhassa dinî meseleleri ketmeden ve
şer'î hükümlerden herhangi bir hükmü gizleyip söyleme-yenlerin, çok elem verici
bir azaba düşeceklerini te'kitle beyan ediyor. Çünkü herhangi bir İslâmî
meseleyi ketmetmek, büyük günahtır. Bu fiili yapan kimse, lânetlenmeyi ve
Allah'ın rahmetin- den uzaklaşmayı haketmiştir.

İlmi yaymak ibadet olduğu gibi, onu
ketmetmek de cinayettir. Zira rasulullah "din hususunda benden duyduğunuzu tek
bir âyet de olsa tebliğ ediniz" buyurmuştur."        

İlmini ketmeden, câhil menzilesindedir.
"Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır." "En fazletli cihad, zâlim sultana
karşı hakkı söylemektir." (Kütüb-i Sitte Terc. ve Şerhi, c. 17, s. 538).
Bazen hakkı söylemekten dolayı başımıza belânın gelmesi, söylememekten dolayı
öteki dünyada gelecek belânın yanında hiç kalır. Hz. İbrâhim'in iki ateşten en
ehvenini seçmesi, seçtiği o ateşin de acı vermekten çıkması gibi, ne tatlıdır
hakkı savunmaktan dolayı başa gelenler. Çünkü "hak yolunda yuvarlanan merdâne
olur."

"Hâlık'ın nâ-mütenâhi adı var, en başı:
Hak.

Ne büyük şey kul için hakkı tutup
kaldırmak." (M. Âkif)

"Adam aldırma da geç git diyemem,
aldırırım;

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar
kaldırırım." (M. Âkif)