Fecir | Konular | Kitaplar

Haram-Helâl Konusunda Genel Kurallar/Prensipler

Haram



 
Haram-Helâl Konusunda Genel Kurallar/Prensipler
 
Haram hükmü konusunda şu
prensipleri gözden uzak tutmamak gerekir:
1- Eşyada asıl olan
mubahlıktır, yani helâl olmasıdır (7 A'râf, 32-33). Bir yiyecek, içecek veya
davranış, fikir ve söz hakkında açık bir haram hükmü yoksa o esasen mubahtır.
Ancak yiyecek ve içecekler, hakkında açık haram hükmü olan şeylere
benziyorlarsa, o zaman onlar da haram olurlar. Davranışlar, sözler ve fikirler;
Kur'an'ın açık âyetlerine ve Peygamberimizin açık sünnetine aykırı olurlarsa
haram hükmü gündeme gelir.
2- İslâm, müslümanlara
kendileri için zararlı olan şeyleri yasaklamış, faydalı olanları da emretmiştir.
Bunun yanında temiz ve faydalı olan yiyecek ve içecekleri helâl kılmıştır.
"Bugün size iyi ve temiz şeyler helâl kılındı." (5/Mâide 5; ayrıca bk. 7/A'râf,
157)
3- Helâl ve haram
hükümlerinin kaynağı Allah (c.c.) ve O'nun adına elçilik yapan Hz. Muhammed
(s.a.s.)'dir.
Bir şey haram olduğu için onu
yememe, içmeme veya bir hareketi yapmama; yani haram hükmü verilen bir yasağa
uyma, bu hükmü veren makamı yüce tanıma ve onun önünde  bir ibadettir. İnsanlar
Allah'a kulluk yapmaktan sorumlu olduklarına göre helâl ve haram ölçülerini de
yalnızca O'ndan almalıdırlar. İnsanlar kendi kafalarından ve işlerine geldiği
gibi helâl ve haram ölçüleri koyamazlar. Bunu yapanlar Allah (c.c.) katında bir
vebâl kazanırlar.
"Dillerinizin yalan yere
nitelemesinden ötürü, ‘Şu helâldir, bu haramdır' demeyin. Sonra Allah'a karşı
yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise iflâh olmazlar."
(16/Nahl, 116)
İnsanların hevâlarından çıkan
helâl ve haram  ölçülerine uyulduğu zaman yeryüzünde hep fesat olur.
"Eğer hak, onların
arzularına (hevâ ve heveslerine) uysaydı, gökler, yer ve bunların içinde
bulunanlar bozulur giderdi…" (23/Mü'münûn 71).
Peygamberimiz (s.a.s.) de bazı
konularda Allah'ın kendisine bildirdiği haramları ümmetine açıklamıştır. O şöyle
buyurmaktadır: "Dikkat edin, bana Kitap ve onun bir misli verildi. Dikkat
edin, karnı tok birinin koltuğuna yaslanarak size: ‘Bu Kur'an'a uymanız gerekir.
Onda helâl bulduklarınız helâl, haram bulduklarınız haramdır (başka kaynağa
ihtiyacınız yoktur)' demesi yakındır. Dikkat edin Allah elçisinin haram
kıldıkları, Allah'ın haram kıldıkları gibidir."  (Ebû Dâvud, Sünnet, hadis
no: 4604, 4/200; İbn Mâce, Mukaddime 2, hadis no: 12, 1/6; Tirmizî,  İlim 10,
2663, 5/37; Ahmed bin Hanbel, 6/8)
4- Herhangi bir kimsenin
veya otoritenin haram veya helâl hükümlerini İslâm'ın ölçülerine zıt olmasına
rağmen kabul etmek, onları rab olarak tanımak anlamına gelir. Kur'ân-ı Kerim
şöyle buyuruyor:
"Onlar hahamlarını ve
râhiplerini ayrı rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i (İsa'yı) de. Oysa
kendilerine tek ilâh olan Allah'a ibâdet etmeleri emredilmişti. O'ndan başka
ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları şeyden uzaktır." (9/Tevbe, 31)
Câhiliyye döneminde cömertliği
meşhur Hâtem-i Tâî'nin oğlu Adiyy bir gün boynunda altından bir haç asılı olduğu
halde Peygamberimizi ziyarete geldi. Kendisine Adiyy b. Hâtem'in geldiği haber
verildi. Rasûlullah (s.a.s.) o sırada bu âyeti okuyordu. Orada söylenenleri
duyunca dedi ki; "Ben yahûdileri ve hıristiyanları tanırım, onlar hahamlarına ve
papazlarına ibadet etmiyorlar."  Peygamberimiz buyurdu ki; "Evet, onlar
(onların önünde secde ederek) ibadet etmiyorlar, fakat onlar halka bir şeyi
helâl veya haram kılıyorlar, halk da din adamlarının bu hükümlerini kabul edip
uyuyorlar. İşte onları rab haline getirmenin mânâsı budur." Sonra
Peygamberimiz onu Islâma davet etti, o da müslüman oldu. (Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an
10, hadis no: 3292)
İnsanlara bir
şeyi haram veya helâl  yapma yetkisi yalnızca onları yaratan ve onları Ahirette
hesaba çekecek olan Allaha aittir. Kur'an'ın ve Sünnet'in açık ölçülerini bir
tarafa atıp, onların var olan hükümlerini reddederek;  başka güç merkezlerinin
ölçülerini kabul etmek, sonra da o ölçülere uygun davranmak, iman iddiası ile
bağdaşmaz. Böyleleri Allah'ın yanında başka otoriteleri de rabb haline getirmiş
olurlar. (Örneğin; Kur'an'da kumar açıkça haram kılındığı halde ‘piyangoyu madem
ki devlet yasaklamıyor, yani oynanmasına izin veriyor; o halde böyle bir kumar
helâldir' demek devlet gücünü rabb olarak saymak anlamına gelir.)
5- Haram hükmü geneldir
ve herkes için geçerlidir. İslâm'da seçkin elitler ve ruhbanlar sınıfı
olmadığından A şahsı için haram veya helâl olan bir şey, B şahsı için de haram
veya helâldir.
6-
İslâm'a göre haram da bellidir, helâl de. Arada süpheli olan bazı şeyler
olabilir. Onlardan sakınmak ise müslümanın takvasıdır. (Müslim,
Müsâkât 107, hadis no: 1599, 3/1219. Ebû Dâvud, Büyû' 3, hadis no: 3329-3330,
3/243; Tirmizî, Büyû' 1, hadis no: 1205, 3/511; Nesâî, Büyû' 2, 7/213)

7- İslâm'ın haram
kıldığı bir şeyi helâl saymak büyük bir hatadır, Allah'ın hükümlerine korkusuzca
karşı gelmektir. Ancak helâl kıldığı şeyleri insanlara haram saymak bundan daha
büyük bir hatadır. Allah'ın kulları için helâl kıldığı, meşru hale getirdiği 
bir şeyi birileri haram kılamaz, onu insanlara yasaklayamaz. Bunu yapanlar, ya
da yapmaya kalkışanlar haddi aşmış kimselerdir. "De ki:
‘Allah'ın kulları için çıkardığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti?' De ki:
‘O, dünya hayatında mü'minlerindir, Kıyamet günü de yalnız onlarındır.' Işte
biz, bilen bir topluluk için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz."
(7/A'râf, 32)    
Abdullah İbn
Abbas'ın anlattığına göre adamın Peygamberimize gelerek şöyle dedi: "Ben et
yediğim zaman kadınlara ilgim artıyor ve şehvetim kabarıyor. Onun için et yemeyi
nefsime haram ettim." Bunun üzerine şu âyet indi: "Ey iman edenler! Allah'ın
size helâl ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, sınırı aşmayın. Doğrusu Allah
aşırı gidenleri sevmez. Allah'ın size verdiği rızıktan temiz ve helâl olarak
yeyin. Inandığınız Allahtan korkup-sakının." (5/Mâide, 87-88)  (Tirmizî
Tefsir 6, hadis no: 3054, 5/255)
8- Zarûretler, bazen
haramları helâl hale getirebilir. İnsan mecbur kaldığı zaman, mâzereti sona
erinceye kadar haramı kullanabilir, yiyebilir (2/Bakara, 173; 6/En'âm, 145; 16/Nahl,
115)