Fecir | Konular | Kitaplar

KABİR ..

KABİR

KABİR

Mezar, ölen kimsenin toprağa gömüldüğü
yer. Çoğulu "kubûr" dur.

İnsan, ruh ve bedenden meydana gelen
bir canlıdır. Ruhun yaratılışı bedenden öncedir. Buna göre insan hayatının
devreleri dörde ayrılabilir. Birincisi, yaratıldığı zamandan bedene ruh
üfleninceye kadar ruh devresi.

Kur'an-ı Kerîm'de ruhların topluca
yaratılmasından sonra Cenâb-ı Hakk'ın ilk uyarı ve tebliği şöyle ifade edilir:
"Hani Rabbin, Âdemoğullarından, onların sulblerinden zürriyetlerini çıkarıp
kendilerini nefislerine şahit tutmuş; ben sizin Rabbiniz değil miyim? demişti.
Onlar da; evet rabbimizsin, şahit olduk, demişlerdi. İşte bu şahitlendirme,
kıyamet günü; bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindi." (el-A'raf:
7/172). İkinci safha, dünya hayatıdır. Doğumla başlar, ölümle sona erer. Dünya
hayatının amacı, kimin nasıl fiil ve hareketlerde bulunacağını denemek,
sonuçları tesbit etmektir.[1]
Üçüncü safha, kabir hayatı olup, ölümle başlar, kıyamet gününe kadar devam eder.
Dördüncü safha ise, kıyametin kopmasıyla sonsuza kadar sürecek olan ahiret
hayatıdır.
Kabir hayatı, bir bakıma ahiretin giriş kapısı ve
başlangıcı sayılır. Ölen kimse, ister kabre defnedilsin, yırtıcı hayvanlarca
parçalansın; ister ateşte yanıp külleri savrulsun ya da denizde kaybolsun, onun
için kabir hayatı başlamış olur. Münker ve Nekir melekleri kabir sorgulamasını
yapar. Rabbini, peygamberini ve dini sorar. Bu sorgudan sadece peygamberler ve
çocuklar muaftır.

Ehl-i Sünnet inancına göre, kâfirlere ve bazı
günahkâr müminlere kabir azabı vardır. Kabir, iman ve salih amel sahipleri için
Cennet bahçelerinden bir bahçe; kâfirler için de Cehennem çukurlarından bir
çukurdur. Kabir hayatının, azap şeklinin mahiyeti hakkında, âlimler ayrı
görüşler ileri sürmüşlerdir. Azabın ruha, bedene veya her ikisine birlikte
yapılması, sonucu değiştirmez. Çünkü salih amel sahibi insanlar kabirde güzel
bir hayat yaşarken, kâfirler, büyük bir sıkıntı ve ızdırap içinde
bulunacaklardır.[2]

Kabirdeki ölü cennetlik (said) bir kimse ise,
onun ruhu Cennet'e gider, eğer günahkâr ve cehennemlik (şâkî) ise, Cehennem'in
yanına gider. Bir kısım ruhlar da berzah'ta bulunurlar ki, burası ne Cennet ne
de Cehennem'dir.

Bazı âlimlere göre, saidlerin rûhu Cennette
olmakla birlikte kabirleriyle olan bağlantıları kesilmez. Bu irtibat özellikle
cum'a gecesi ve gündüzü ile cumartesi gecesi güneş doğuncaya kadar, pek canlı
bir şekilde devam eder. Saidlerin ruhları dünya haberlerini izleme imkânı
bulabilirler Vefat edip yeni gelenlere dünyadan haber sorarlar. Kendilerini
ziyarete gelenlerin selâmını duyarlar, hatta izin verilirse, selâma karşılık
vermeleri de mümkündür.[3]



[1]
bk. el-Mülk: 67/2, el-Bakara: 2/155.


[2]
Pezdevi, Ehl-i Sünnet Akaidi, terc Şerafeddin Gölcük, İstanbul 1980, s. 235,
237: es-Sâbûnî, Mâtürîdî Akaidi, terc. Bekir Topaloğlu, Ankara 1979, s. 185;
Taftazânî, Şerhu'l-Akaid, s. 251; Tirmizi, Kıyâme: 26; Müslim, İman: 34; Ebû
Dâvud, Tahâret: 26; Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, Beyrut 1972, 3/29.


[3]
ez-Zebîdî, Tecrîd-i Sarih, Terc. Kâmil Miras, Ankara 1985, 4/504, 505.
Muhiddin Bağçeci, Mefail Hızlı, Şamil İslam Ansiklopedisi: 3/253-254.