Fecir | Konular | Kitaplar

Faiz Yemek.

Faiz Yemek



Faiz Yemek
 
Faiz yiyenlerin dışında hiç
kimseye Allah, kitabında savaş ilan etmemiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Ey iman edenler! Allah'tan
korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terkedin. Şayet
(faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız. Allah ve Rasulü tarafından (faizcilere
karşı) açılan savaştan haberiniz olsun." (Bakara: 2/278-279)
Bu suçun Allah azze ve celle
katındaki kötülüğünü açıklamaya bu kadarı yeter.
Devletlerin ve fertlerin yaşam
seviyelerine bakan; faizle alışveriş yapmanın yolaçtığı iflası, çöküntü ve
yıkımı görür. İşlerin kesat gittiğini ve piyasa durgunluğunu görür.
Borçların ödenemediğini,
iktisadi hayatın felç olduğunu, işsizlik oranının yükseldiğini, bir çok şirket
ve müessesenin battığını; günlük kazanç ve alın terinin, tefecilerin
bitmek-tükenmek bilmeyen faizini ödeme yolunda akıtıldığını; büyük miktardaki
sermayenin birkaç insanın tekelinde toplanması sebebiyle toplumda ortaya çıkan
tabakalaşmayı görür. Ve belki de bu; Allah'ın, faizle muamelede bulunanları
tehdit ettiği savaşın açıkça bir görüntüsüdür.
Faize karışan asıl tarafların,
aracıların ve yardımcı olanların hepsi, Rasûlullah'ın (s.a.v.) diliyle
lanetlenmişlerdir. Cabir'den (r.a.) şöyle dediği nakledilir: Rasûlullah
(s.a.v.); faiz yiyene ve yedirene, faizi yazana ve şahit olanlara lanet etti ve
şöyle buyurdu:
"Onların hepsi aynıdır."[1]
Dolayısıyla; faizin yazılması,
miktarının belirlenmesi ve kaydedilmesi, teslim edilmesi ve alınması, emanet
bırakılması ve korunması işlerinde çalışmak caiz değildir. Genel anlamıyla,
hangi surette olursa olsun faize karışmak ve yardım etmek haramdır.
Abdullah İbni Mes'ud'dan (r.a.)
merfu' olarak gelen hadiste Rasûlullah (s.a.v.) bu büyük günahın çirkinliğini
açıklamaya özen gösterir. Şöyle buyurur:
"Faiz yetmiş üç kısımdır. En
basiti kişinin annesiyle nikahlanması gibidir. Ve faizin en kötüsü müslüman bir
kimsenin ırzına dil uzatmak gibidir."[2]
Abdullah İbni Hanzale'den
(r.a.) merfu' olarak gelen hadiste de şöyle buyurur:
"Kişinin bilerek yediği bir
dirhem faiz otuz üç zinadan daha kötüdür."[3]
Faizin haramlığı geneldir.
Bazılarının zannettiği gibi "zenginle fakir arasında olursa" şeklinde bir kayıt
yoktur. Tersine, her durumu ve her kişiyi kapsar. Bir çok zengin insan ve büyük
tüccar faiz sebebiyle iflas etmiştir. Yaşanılanlar buna şahittir. Miktar olarak
artsa bile en azından malın bereketi kaybolur. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurur:
"Faiz çokluk getirse bile
şüphesiz ki sonunda bir azlık olacaktır."[4]
Faizin haramlığı; yüzdesinin
yüksekliğiyle, kıymetsizliği, azlığı ve çokluğuyla da kayıtlı değildir. Hepsi
haramdır. Faiz yiyen; Kıyamet günü, şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden
ve saradan kalktığı gibi mezarından kalkar.
Allah, bu suçun çirkinliğine
rağmen ondan tevbe edilebileceğini ve nasıl tevbe edilmesi gerektiğini bildirir.
Ve bununla ilgili olarak faizcilere şöyle buyurur:
"Eğer tevbe edip
vazgeçerseniz, ana sermayeniz sizindir; ne haksızlık etmiş, ne de haksızlığa
uğramış olursunuz." (Bakara: 2/279)
İşte bu adaletin ta kendisidir!
İnanan insan bu büyük günahtan
nefret etmeli ve çirkinliğini kalbinde hissetmelidir. Paralarını, kaybolmasından
ya da çalınmasından korktukları için mecburen faizli bankalara koyanların da
zaruret hissini duymaları gerekir. Onların durumu leş yemek gibi veya daha kötü
bir durumdur. Bununla birlikte Allah Teâlâ'dan bağışlanma dilemeli ve mümkün
olduğunca başka bir çare bulmak için uğraşmalıdırlar. Bankalardan paralarının
faizini talep etmeleri caiz değildir. Hatta, parasının faizi hesabına işlense
bile caiz olan bir şekilde bu faizden kurtulması gerekir. Sadaka olarak veremez.
Çünkü Allah, temizdir; ancak temiz şeyleri kabul eder. Herhangi bir şekilde
faizinden yararlanması da caiz değildir. Ne yemede, ne içmede, ne giyinmede, ne
ev edinmede; ne eşine, çocuğuna, anne ve babasına yapması gereken harcamada; ne
zekat olarak vermede, ne vergilerini ödemede, ne de bir haksızlığı gidermede
kullanılabilir. Sadece Allah Teâlâ'nın darbesinden korkarak ondan bir şekilde
kurtulur.

[5]
 

 



[1]
Müslim: 3/1229.



[2]
Hakim, Müstedrek: 2/37; Bkz. Sahihu'l-Cami': 3533.



[3]
Ahmed, Müsned: 5/225; Bkz. Sahihu'l-Cami': 3375.



[4]
Hakim, Müstedrek: 2/37; Bkz. Sahihu'l-Cami': 3542.



[5]
Muhammed Salih el-Müneccid, İnsanların Önemsemediği Sakınılması Gereken
Haramlar, Karınca Yayınları: 38-40.