Fecir | Konular | Kitaplar

Güzel, Güzellik ve Sanat/Güzellik Sergilemek.

Güzel



Güzel, Güzellik ve Sanat/Güzellik Sergilemek
 
Güzellik, fıtrî bir özelliktir.
Güzel Zât'ın güzel olarak yarattığı insanın, güzeli gören, güzelden zevk alan
rûhu, etrafta güzeli arar, bulur. Güzel, herkes için ihtiyaç duyulan bir
hoşnutluk, bir haz duyma ve kesin hüküm verme işidir. Güzelliği açıklamak, onu
yaşamak, onun heyecanını içinde duymaktır. Her insanda güzellik duygusu
bulunmakla beraber, onun uyanması güzel bir esere ihtiyaç gösterir. Duygular,
meydana çıkmak ve gelişmek için kendilerini uyandıracak vâsıtalara muhtaçtırlar.
Güzel eserler içimizde bir âhenk duygusu uyandırdıkları için huzur, sükûn ve
saâdet hissi doğururlar. Çünkü "güzele bakmak, güzeli düşündürür; güzeli
düşünmek de insana huzur verir."
İnsan, hele duygulu ve uyanık
gözlerle bakarsa ilk anda "güzel"i fark eder. Bu idrâk, düşünmeden,
kendiliğinden oluşan bir duygudur. Güzelliğin kendisini isbata, bir sebebin
yardımına ihtiyacı yoktur. "Güzel ve güzellik nedir, ne değildir"le ilgili,
felsefe, "estetik" başlığıyla  incelemeler  yapmış,  neticelenmeyen  nice 
tartışmalara  öncülük  etmiş;   elbette   bir sonuca da ulaşamamıştır. Güzellik,
psikolojik sistemlere dayalı olduğundan herkese göre değişen ne olduğu belirsiz,
sınırları insandan insana değişen bir değer yargısı mıdır? Batı kafasına göre,
"evet!" Batı literatüründeki estetik konusunda uzun uzadıya felsefî tartışmalar
yapılagelmiş. "Güzel" kavramı, zihinle beraber, ondan daha çok psikolojik
sistemlere dayalı olduğundan matematik gerçekler gibi kesin yargılarda
bulunulmakta zorlanılıyor. Matematikte iki kere iki dört eder, ama sanat ve
güzellik kavramı sözkonusu olduğunda iki kere iki dört mü eder, on dört mü?
Haydi, ayıklayın pirincin taşını. Kimine göre öyle, kimine göre böyle.
Güzelin ölçüsü müslümana göre
bellidir: Cemîl/Güzel olan Allah'ın hükmü. Güzel, Allah'ın güzel dediğidir.
Bütün fıkıh usûlü ile ilgili kitaplarda "husün-kubuh" (güzellik-çirkinlik)
konusu işlenir. Bu konuda görüşler şöyle özetlenebilir: "Güzel olan Allah,
sadece güzel olan şeylerin yapılmasını emreder" veya "güzel olan Allah'ın
emrettiği her şey güzeldir." "Allah sadece çirkin şeyleri yasaklar" veya
"Allah'ın yasakladığı her şey çirkindir."
"Şüphesiz ki Allah güzeldir,
güzeli sever." (Müslim, İman, 1/93; İbn Mâce, Duâ, bâb 10)  hadis-i şerifi 
de,  bu  konuda  müslümanlar  açısından  çıkış  noktası  kabul  edilmiştir. 
Allah'ın emrettiği "ihsân"ın bir anlamı da güzelliktir. İslâm; düşüncenin,
hareketin, duyguların, sözün, sesin, davranışın, kısacası her çeşit ibâdetin,
yani her şeyin en güzelini ister.
Haramlar güzel olamaz. Duyular,
duygular yanılabilir. "Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi
sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de
mümkündür. Allah bilir, halbuki siz bilemezsiniz." (2/Bakara, 216). Nefisle,
arzu ile, hevâ ile, câhiliyyenin çirkeflikleriyle kirlenmiş ve fıtratı bozulmuş,
selîm olmayan akılla güzelin tanımı ve ölçüsü tesbit edilmeye kalkılırsa, insan
putlaştırılmış olur. Haram olduğu halde güzel zannedilenler, gerçek güzelden
insanı alıkoyan yapay/sanal güzellerdir; daha doğrusu hallüsinasyonlardır.
"Şeytan onlara yaptıkları işleri zînetlendirip güzel gösterdi ve onları yoldan
saptırdı." (29/Ankebût, 38)
Haram olan bir şey, müslümana
göre güzel değildir. Çünkü müslümanın ölçüsü, duyuları ve duyguları değildir. O,
duygularının, hevâsının kulu değil; Allah'ın kuludur. "Hoşlandığı ve
hoşlanmadığı" her konuda Rabbına itaat edecektir. İmanı nispetinde duyu ve
duygularını da selîm/sağlam kılacak, onları da Rabbına teslim edecek, o zaman
nefis de mutmain olacak, Rabbının emirlerinden râzı ve hoşnut olma seviyesine
çıkacaktır. Bu, benliğini kaybetme değil; aksine, bulmadır. Bu, yok olma değil;
Allah'ta var olmadır, kâmil insan olmadır.
Güzelleştiren Allah, güzeldir
ve güzellikler O'nun cemâlinin vasfıdır. O'nun güzelliği de yaratıklara
benzemez. İnsanları etkileyen sanat eserleri, mûcizelerin gücü, hârika ve
fevkalâde olaylar, bütün bu güzellikleri yaratan da Allah'tır. Evrendeki her
şeyde güzellikler açık veya kapalı bir şekilde görülmektedir. Güzel olan
Allah'ın yarattığı varlıklar, ya bizzat güzeldir veya sonuçları yönüyle
güzeldir. Allah'tan daima güzellik zuhur eder.
Kötü ve çirkin, şeytanın ve
insan nefsinin ürünüdür (4/Nisâ, 79). Allah, yaratıcıların en güzelidir (23/Mü'minûn,
14; 37/Saffât, 125). Allah, hüküm verme bakımından da en güzel olandır. Rızkın
en güzeli de Allah'tan gelir. O, rızık verme bakımından da en güzeldir
(65/Talak, 11; 11/Hûd, 88; 22/Hacc, 58; 16/Nahl, 75).
Var ettiklerine en güzel boyayı
vuran da Allah'tır (2/Bakara, 138). Güzelin kaynağı ve tüm güzelliklerin
sergileyicisi olan Allah, insandan da güzellik sergilemesini, yani ihsanı
emreder: "...Allah sana ihsân ettiği gibi, sen de (insanlara) ihsân et
(güzellikler sergile, iyilik yap)..." (28/Kasas, 77)
Câhiliyye insanı, bakmasını
bilemediğinden, Allah'ın nûruyla bakamadığından, gözlerinde perde bulunduğundan
evrendeki güzellikleri göremez. O, kendine göre, yapay bir güzel  peşindedir. 
Müslüman  ise,  güzelliği  yaratanı  bildiğinden,   güzeli   keşfetmeye  
tâliptir.
Eşyanın güzelliğinde hakiki
güzelliğin tecellîlerini anlar müslüman. O, mutlak güzellik peşindedir. Allah'ın
cemâl sıfatının tecellîlerini görerek hayran olur. Güzellik mutlak olduğu için,
yaratılışta, Allah'ın yarattıklarında çirkinlik yoktur.
Çirkinlik, itibârîdir,
görecelidir. Birinin çirkin dediğine bir başkası sevgi gözüyle bakıp sevebildiği
zaman güzellikler bulabilir. Allah, kötü ve çirkin bir şey yaratmamıştır. Bir
şeyin çirkinliği ve kötülüğü kullanıldığı yere göredir.
Meselâ, hayvan gübresi
genellikle pis bir şey diye görülür. Fakat gübreyle meyveler, sebzeler büyür,
gelişir. Bu açıdan ele alınınca gübrenin bir lütuf ve nimet olduğu ortaya çıkar.
Ama birisi gübreyi alıp üstüne başına sürmüşse, o zaman, ona pis demek yerinde
olur. Tarlasına, bahçesine gübre çeken bir çiftçi bu haliyle hiçbir zaman pis
değildir.