Fecir | Konular | Kitaplar

Eyyûb (a.s.) ve Dertlerle İmtihanı

Eyyûb

Eyyûb (a.s.) ve
Dertlerle İmtihanı

"Eyyûb'u da an. O, Rabbine:
‘Bu dert bana dokundu, Sen merhametlilerin en merhametlisisin' diye duâ etmişti.
Biz onun duâsını kabul ettik, kendisine bulaşan derdi kaldırdık; ona
tarafımızdan bir rahmet ve ibâdet edenler için bir öğüt olarak âilesini ve
onlarla beraber bir katını daha verdik." (21/Enbiyâ, 83-84). Eyyûb (a.s.)'a
dokunan dert hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bazı tefsirlerde ve
peygamberler tarihinde, bazen çok abartılı ve bir peygamber için düşünülmeyecek
itici hastalıklar isnâd edilmiştir. Bunların sıhhati sâbit değildir. Şeklini tam
olarak bilmesek de, şurası bir gerçektir ki, Eyyûb (a.s.) istenmedik bazı
durumlarla imtihan edilmiş, bazı dertlerden muzdarip olmuştur. Bu
istenmedik durumdan kurtulmayı, kendisine sıkıntı veren şartların değişmesini,
dertlerin giderilmesini Allah'tan istemektedir. Fakat Eyyûb (a.s.)'un tutum ve
düşüncesinde herhangi bir taşkınlık, isyan, bağırıp çağırıp sızlanma
görülmemektedir. Allah'a olan güveni, O'na dayanması, derdinin giderilmesi için
O'ndan yardım istemesi, dertten kaynaklanan fiziksel ve ruhsal acılara
katlanmaya çalışması, içinde bulunduğu şartları olduğu gibi kabullenmesi, Eyyûb
(a.s.)'u örnek bir kişilik olarak ön plana çıkarmıştır: "Gerçekten Biz onu
sabreden bir kul bulmuştuk. Ne güzel kuldu. O daima Bize başvururdu." (38/Sâd,
44)
Peygamberler de birer insan
oldukları için, hastalanabilirler. Bu doğaldır ve câizdir. Gülerler, ağlarlar,
ıstırap çekerler. Bunlarda hiçbir anormallik yoktur. Ama, Eyyûb (a.s.)'a nisbet
edilen hastalık üzerinde çok fazla durulmuş, hakkında ileri geri pek çok
lüzumsuz ve anlamsız şeyler söylenmiştir. Peygamberler hakkında asla câiz
görülmeyecek haller kendisine nisbet edilmiştir. Bu konudaki asılsız haberler,
asırlardan beri, işin iç yüzünü bilmeyenlerce, bir gerçekmiş gibi halka
anlatılmış, böylece de güya Eyyûb (a.s.)'un ne sabırlı bir peygamber olduğu
gösterilmeye çalışılmıştır. Gözyaşı döken cemaatler, hatipleri biraz daha
coşturmuş ve böylece de Eyyûb Peygamber'in ismi etrafında söylentiler,
hayallerin hızı nisbetinde her gün biraz daha mecrâsından saptırılmıştır.
Halbuki gerçek, hiç de öyle değildir.
Eyyûb (a.s.)'un hastalığı ile
ilgili bildiğimiz tek hak nokta, onun duâsı esnâsında Allah'a şöyle niyaz
etmesidir: "Başıma bir belâ geldi (Sana sığındım), Sen merhametlilerin
merhametlisisin." (21/Enbiyâ, 83); "Kulumuz Eyyûb'u da an; Rabbine
'Doğrusu şeytan bana yorgunluk ve azâb verdi' diye seslenmişti." (38/Sâd,
41). Meal itibarıyla birbirine yakın bu iki cümle dışında Kur'an ve hadislerde
Eyyûb (a.s.)'un hastalığının mâhiyeti ile ilgili hiçbir bilgi yoktur. O halde
Kur'an'ın verdiği bu bilgi ile yetinmeli ve teferruata girmemelidir.
Bazı Tefsir ve İslâm Tarihi
kitaplarında, Eyyûb (a.s.)'un hastalığının uyuz veya çiçek ya da cüzzam olduğu
söylenmiştir. Fakat bunların hiçbirine itibar edilemez, doğruluklarına
inanılamaz. Bu eserlerde anlatıldığına göre, güya yıllarca devam eden hastalık
sonucu Eyyûb'un vücuduna kurtlar düşmüş ve bu kurtlar yaraların içinde ve
dışında, sağda-solda fokur fokur kaynar vaziyete gelmişlerdir. Yaraların
kurtlanması sonucu dayanılmaz kokular hâsıl olmuş ve yanına kimse
sokulamamıştır. Bu halde iken bile Eyyûb (a.s.), yaralardan düşen kurtları geri
koymuş ve "Ye! Senin daha nasibin var" demiştir.
Hz. Eyyûb'un sabrının ne
dereceye ulaştığını isbat husûsunda ortaya atılan bu rivâyetler yalandır,
asılsızdır. Bunlar reddi gerekli olan İsrâilyyât cinsindendir. Eyyûb'un ibtilâsı
konusunda olduğu gibi, sabrı konusunda söylenenler de İsrâiyyatla dolmuş ve
gerçekler gölgelenmiştir. Allah'ın seçkin bir kulu ve nebîsi olan bir kişiye
yakıştırılan bu halleri kitaplara yazmak, bunları hak adına halka anlatmak
günahtır. Bir peygamberin sabrını ortaya koymak için yaralarına kurt düşürmek
şart mıdır? Kezâ düşen kurtları yerden alıp tekrar yaraya koymak çok mu
gereklidir? Bunlarla insanlar dine ısındırılmak isteniyorsa, hata ortadadır.
Temizliği bir ölçüde benimsemiş kişi bunları duyunca nefret eder. Hatta Eyyûb
(a.s.)'a atıp tutar. Bu yolla da insanlar peygamberlerden soğur ve uzaklaşır. Bu
tür rivâyetleri ortaya atan ve bunları halk arasında yayanların muhtemelen,
böyle hâince maksatları da olabilir.
Rivâyetlere bakılacak olursa,
Eyyûb'un yaralarına kurt düşüp çevreyi çok fena ve dayanılmaz bir koku sarınca
kasaba halkı kendisini şehirden çıkarmış ve bir çöplüğe atmıştır. Eşinden başka
herkes ondan uzaklaşmış, yanına kimsecikler uğramaz olmuştur. Kendisi yıllarca
bu çöplükte kalmıştır.
Allah elçileri maddeten ve
mânen temiz insanlardır. Görevleri gereği toplum içinde yaşarlar. Hiçbir
peygamber, insanları nefrete boğacak, çöplüklere atılacak tarzda hasta olmaz.
Bunlar, câiz görülmesi aklen ve naklen asla mümkün olmayan ve yalan olduğuna
inanmanın gerekli olduğu İsrâiliyyat türündendendir. Rivâyetleri doğrulayacak
elimizde hiçbir sahih senet yoktur. Bilinmelidir ki, nefret uyandıran hastalık
ile peygamberlik birbirine zıt şeylerdir.[1]


[1]
Abdullah Aydemir, İslâmî Kaynaklara Göre Peygamberler, s. 103-105.