Fecir | Konular | Kitaplar

Lût Gölü'ndeki "Apaçık Âyetler".

Lût Gölü



Lût
Gölü'ndeki "Apaçık Âyetler"



 

Hûd Sûresi'nin 82. âyeti "böylece
emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş,
istif edilmiş taşlar yağdırdık" ifâdesiyle, Lût Kavmi'nin başına gelen felâketin
şeklini açıkça bildirir.

Âyetin başında geçen "üstünü altına
çevirmek" fiilinin şiddetli bir deprem ile bölgenin yerle bir olduğunu anlatıyor
olması mümkündür. Nitekim, helâk olayının yaşanmış olduğu bölge olan Lût Gölü,
böyle bir depremin oluştuğuna dair "apaçık deliller" taşımaktadır.

Alman arkeolog Werner Keller konu
hakkında şöyle diyor: Bu bölgede bir gün kendini göstermiş olan çok büyük bir
çökmede patlamalar, yıldırımlar, yangınlar ve doğal gazlarla birlikte korkunç
bir deprem olmuş ve Siddim Vaadisi ile birlikte Lût Kavmi'nin şehirleri yerin
derinliklerine gömülmüşlerdi (Werner
Keller, Und die Bibel hat doch recht (The Bible as History; a Confirmation of
the Book of Books), New York: William Morrow, 1956).

Zaten Lût Gölü, ya da diğer Adıyla Ölü Deniz,
aktif bir sismik bölgenin, yani bir deprem kuşağının tam üstünde yer almaktadır:
Ölü Deniz'in tabanı Rift Vaadisi denilen tektonik kökenli bir çöküntü içinde yer
alır. Bu vaadi kuzeyde Taberiye Gölü'nden, güneyde Arabah Vaadisi'nin ortasına
kadar 300 km.'lik bir uzantıda yer alır ("Le Monde de la Bible", Archeologie et
Histoire, Temmuz-Ağustos 1993).

Âyetin devamında "üzerlerine balçıktan
pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık" cümlesiyle ifâde edilen olayın ise,
Lût Gölü kıyısında meydana gelen volkanik bir patlama ve bunun sonucunda
püsküren "pişirilmiş kıvamdaki" kaya ve taşlar olması mümkündür. (Şuara
Sûresi'nin 173. âyetinde aynı olay "...ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık;
uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kadar da kötü" şeklinde bildirilmiştir.)

Werner Keller bu konuda da şöyle diyor: Bu
deprem sırasında, yerkabuğunun çatlayıp çöküşü, kabuğun altında uyuyan
volkanlara serbest yol vermiştir. Şeria'nın yukarı vaadisinde bugün de sönmüş
kraterlere rastlanmakta olup buralarda kireç katmanları üzerinde geniş lav
kütleleri ve bazalt katmanları yer almıştır (Werner Keller, Und die Bibel hat
doch recht (The Bible as History; a Confirmation of the Book of Books), New
York: William Morrow, 1956).

İşte bu lâv ve bazalt katmanları, zamanında
burada volkanik bir patlamanın ve depremin olduğunu gösteren en büyük
kanıtlardır. Kuran'da, "üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar
yağdırdık" ifâdesiyle tarif edilen olay da büyük olasılıkla bu volkanik
patlamadır. Aynı âyette "...emrimiz geldiği zaman üstünü altına çevirdik"
şeklinde ifâde edilen olay da Rift Vaadisi'nde tektonik kökenli olan ve
volkanların yeryüzüne büyük bir şiddetle çıkmasına Sebep veren deprem ile onun
getirdiği yarılma ve çöküntüler olmalıdır.

Lût Gölü'nün taşıdığı "apaçık âyetler" gerçekten
de son derece dikkat çekicidir. Kuran'da anlatılan kıssalar ve bildirilen
olaylar, genelde, Ortadoğu, Arap YarımÂdası ve Mısır etrafında yoğunlaşır. İşte
bu toprakların hemen ortasında Lût Gölü vardır. Lût Gölü, etrafında geçen
olaylar kadar jeolojik olarak da dikkat çekicidir. Göl, Akdeniz'in yüzeyinden
yaklaşık 400 metre daha alçaktadır. Gölün en derin yeri de 400 metre olduğundan,
göl tabanı Akdeniz'in yüzeyinden 800 metre alçaktadır. Bu, dünyanın en alçak
noktasıdır: Dünyanın deniz yüzeyinden aşağı olan başka bölgelerinde alçaklık en
fazla 100 metre kadardır. Lût Gölü'nün başka bir özelliği de suyundaki tuz
yoğunluğunun çok yüksek olması, tuz miktarının %30'u bulmasıdır. Bundan dolayı
gölde balık ya da yosun gibi herhangi bir canlı yaşayamaz. Batı dillerinde Lût
Gölü'ne "DeÂd Sea" (Ölü Deniz) denilmesinin Sebebi de budur.

Kuran'da anlatılan Lût Kavmi ile ilgili olay,
tahminlere göre yaklaşık MÖ 1800 yıllarında olmuştur. Alman araştırmacı, Werner
Keller, arkeolojik ve jeolojik incelemelere dayanarak yaptığı açıklamalarda Lût
Kavmi'nin yaşadığı Sodom ve Gomorra şehirlerinin yerlerinin Siddim Vaadisi
denilen ve Lût Gölü'nün en alt ucunda bulunan bölgede olduğunu ve zamanında
buralarda büyük ve geniş yerleşim alanlarının bulunduğunu belirtiyor.

Lût Gölü'nün en dikkat çekici yapısal özelliği
ise, Kuran'da anlatılan helâk olayının nasıl yaşandığını gösteren bir kanıttır:
Lût Gölü'nün doğusunda bir yarımÂda oluşturan ve dile benzeyen bir kısım, gölün
içine uzanır. Bu kısma Araplar "El Lisan" yani "dil" Adını vermişlerdir. Burada
suyun tabanında, Âdeta gölü ikiye ayıran fakat görülmeyen keskin bir dirsek
uzanmaktadır. Bu yarımÂdanın sağında taban 400 metre derin olduğu halde, sol
tarafı şaşılacak kadar sığdır. Son yıllarda yapılan ölçümlerden burasının
derinliğinin ancak 15-20 metre kadar olduğu anlaşılmıştır. Daha sonrÂdan
oluştuğu tesbit edilen bu sığ bölge, önceki yazıda belirttiğimiz deprem ve bu
deprem sonucu oluşan kütlevi bir çöküntünün eseridir. Eskiden Sodom ve
Gomorra'nın bulunduğu, yani Lût Kavmi'nin yaşadığı yer işte burasıdır:

Zamanında buradan karşı kıyıya yürüyerek geçmek
mümkündü. Eskiden Siddim Vaadisi'nde bulunan Sodom ve Gomorra şehirlerini, şimdi
Ölü Deniz'in alt bölümünün düzgün yüzeyi örtüyor. MÖ 2. bin yılın başlarında
korkunç bir doğal felâket sonucu tabanın çökmesi, kuzeyden gelen tuzlu suyun bu
yeni oluşan boşluğa akmasına ve buranın dolmasına Sebep oldu (Werner Keller, The
Bible as History in Pictures, New York: William Morrow, 1964).

Lût Kavmi'nin izleri, gözle de görülebilir...
Kayıkla Lût Gölü'nün bu alt ucunda gezildiğinde, güneş ışınları da suya uygun
bir açıyla yansıyorsa, insan şaşılacak bir görünümle karşılaşır. Kıyıdan biraz
ötede suyun içinde ağaçların belirdiği görülür. Bunlar da gölün son derece yoğun
olan tuzlarının konserve ettiği ağaçlardır. Derinlerde yeşil renkte görülen ağaç
gövdeleriyle ağaç artıkları çok eskidir. Bir zamanlar bu ağaçların yapraklarının
yeşillendiği ve çiçek açtığı yer yani Siddim Vaadisi, bölgenin en güzel
yerlerinden biriydi

Lût Kavmi'nin uğradığı felâketin teknik yönü,
jeologların araştırmalarından anlaşılıyor. Buna göre, Lût Kavmini yok eden
deprem, oldukça uzun bir yerkabuğu çatlağı (fay hattı)nın sonucunda oluşmuştur:
Şeria Nehri'nin yatağını oluşturan 190 kilometrelik mesafe boyunca Şeria Nehri
toplam 180 metrelik bir düşüş yapar. Bu durum ve Lût Gölü'nün deniz seviyesinden
400 metre alçak olması, burada bir zamanlar büyük bir jeolojik olayın meydana
geldiğini gösteren önemli delillerdendir.

Şeria Nehri ile Lût Gölü'nün bu ilginç yapısı
da, yerkürenin bu bölgesinden geçen bir yarık ya da çatlağın ancak bir
parçasından ibârettir. Bu çatlağın durumu ve uzunluğu son zamanlarda saptanmış
bulunmaktadır.

Bu çatlak, Toroslar'ın eteklerinden başlayıp
güneye doğru Lût Gölü'nün güney kıyılarından ve Arap çölü üzerinden AKâbe
Körfezi'ne uzayıp oradan da Kızıl Denizi geçerek Afrika'da son bulmaktadır. Bu
uzun çöküntünün uzayıp gittiği yerlerde kuvvetli yanardağ hareketlerinin olduğu
anlaşılmaktadır. Öyle ki, İsrail'deki Galilee Dağları'nda, Ürdün'ün yüksek yayla
kısımlarında, AKâbe Körfezi ve diğer yakın yerlerde siyah bazalt ve lavlar
bulunmaktadır.

Tüm bu kalıntılar ve coğrafi özellikler, Lût
Gölü'nde büyük bir jeolojik olayın yaşandığını göstermektedir. Werner Keller bu
jeolojik olayı şöyle anlatıyor: Bu bölgede bir gün kendini göstermiş olan çok
büyük bir çökmede patlamalar, yıldırımlar, yangınlar ve doğal gazlarla birlikte
korkunç bir deprem olmuş ve Siddim Vaadisi ile birlikte Lût Kavmi'nin şehirleri
de yerin derinliklerine gömülmüşlerdir. Bu deprem sırasında, yer kabuğunun
çatlayıp çöküşü, kabuğun altında uyuyan volkanları harekete geçirmiştir.
Şeria'nın yukarı vaadisinde bugün de sönmüş kraterlere rastlanmakta olup
buralarda kireç katmanları üzerinde geniş lav kitleleri ve bazalt katmanları yer
almıştır (Werner Keller, Und die Bibel hat doch recht (The Bible as History; a
Confirmation of the Book of Books), New York: William Morrow, 1956, s. 88).

National Geographic ise Aralık 1957 sayısında
konu hakkında şöyle diyordu: Sodom tepesi, ölü denize doğru yükselir. Hiç kimse
şimdiye dek yok olan şehirler Sodom ve Gomorra'yı bulamadı, fakat bilim
Adamlarına göre bu şehirler kayalıkların karşısındaki Siddim Vaadisi'nde
duruyorlar. Büyük ihtimalle Ölü Deniz'in taşkın suları ve depremin altında
kaldılar (G. Ernest Wright, "Bringing Old Testament Times to Life", National
Geographic, Vol. 112, Aralık 1957, s. 833).