Fecir | Konular | Kitaplar

Âd'ın Torunları Hadramîler

Âd



Âd'ın Torunları
Hadramîler:

 

Âd Kavmi insanlarının ya da onların torunlarının
kurdukları olası bir medeniyetin izlerinin araştırılması gereken ilk yer,
"Kumların Atlantisi Ubar"ın bulunduğu ve "Şanslı Araplar"ın bölgesi olarak
nitelendirilen Güney Yemen'dir. Güney Yemen'de Yunanlılar tarafından "Şanslı
Araplar" olarak isimlendirilmiş dört halk yaşamıştır. Bunlar Hadramîler,
Sebe'liler, Minalar ve Katabanlılar'dır. Bu dört halk uzunca bir süre
birbirlerine yakın bir coğrafyada  hüküm sürmüşlerdir.

Günümüzde birçok tarihçi, Âd kavminin bir
değişim süreci içine girdiğini ve tarih sahnesine tekrar çıktığını söyler.
Bunlardan Ohio Üniversitesi'nde araştırmacı olan Dr. Mikail H. Rahman, Âd
Kavmi'nin Güney Yemen'de yaşamış bulunan dört kavimden birisi olan Hadramîlerin
ataları olduğuna inanmaktadır. Ortaya çıkışları MÖ 500'lü yıllara rastlayan
Hadramîler, "Şanslı Araplar" olarak nitelendirilen insanlar içinde en az
bilinenlerdir. Bu kavim, çok uzun bir süre Güney Yemen bölgesinin kontrolünü
elinde tutmuş, uzun bir zayıflama sürecinin sonunda da MS 240 yılında tamamen
ortadan kalkmıştır.

Hadramîlerin Âd Kavmi'nin torunları
olabileceğinin bir belirtisi, bunların isimlerinde gizlidir. MÖ 3. yüzyılda
yaşamış Yunanlı yazar Pliny, bu kavimden "Âdramitai" -bu kelime Hadramî
demektir- olarak bahsetmektedir (Nigel Groom, Frankincense and Myrrh,
Longman, 1981, s. 81). "Âdramitai" kelimesinin isim hali ise "Âdram"dır.
Kuran'da "Âd-ı İrem" olarak ismi geçen bu ismin zaman içinde meydana gelen
bozulma sonucu "Âdram" haline getirilmiş olması mümkündür.

Yunan coğrafyacı Batlamyus (MS 150-160) da, "Âdramitai"
isimli kavmin yaşadığı yer olarak Arap YarımÂdası'nın güneyini gösterir. Nitekim
bu bölge, yakın bir tarihe kadar da "Hadramût" ismiyle bilinmiştir. Hadramî
Devleti'nin başkenti Sabwah, Hadramût vaadisinin batısında yer almıştır. Bu
arada birçok eski  efsaneye göre de Âd Kavmi'ne elçi olarak gönderilmiş olan Hz.
Hûd'un mezarı Hadramût'tadır. 

Hadramîler'in Âd Kavmi'nin devamı olduğu
düşüncesini güçlendiren bir diğer etken, bunların zenginlikleridir. Yunanlılar,
Hadramîleri "dünya üzerindeki en zengin ırk" olarak nitelendirmişlerdir. Tarih
kayıtları, Hadramîlerin o çağların değerli bitkisi "frankinsce"in tarımında çok
ileri gittiklerini söylemektedir. Bitkinin yeni kullanım alanlarını bulmuşlar ve
kullanımını yaygınlaştırmışlardır. Hadramîlerin yaptığı tarım üretimi, bu
bitkinin günümüzdeki üretiminden çok daha fazladır.

Hadramîler'in başkenti olduğu bilinen Sabwah'ta
yapılan kazılarda bulunanlar oldukça ilginçtir. 1975 yılında başlanan kazılarda,
yoğun kum yığınları Sebebiyle arkeologların kentin kalıntılarına ulaşması son
derece zor oldu. Kazılar sonunda elde edilen bulgular şaşırtıcıydı; çünkü ortaya
çıkartılan antik şehir, o güne kadar rastlanılanların içinde en muhteşemlerinden
bir tanesiydi. Şehri çevreleyen kalenin duvarları, Yemen'de bulunanların
arasında en kalın ve en kuvvetli olanıydı. Krallık sarayının ise artık bir
harabe halinde olmasına rağmen, bir zamanlar çok muhteşem bir bina olduğu
anlaşılmaktaydı.

Hadramîler'in bu mimarî üstünlüklerini, ataları
olan Âd Kavmi'nden miras aldıklarını varsaymak son derece mantıklıydı kuşkusuz.
Nitekim Hz. Hûd, Âd Kavmi'ni uyarırken onlara şöyle demişti: "Siz, her
yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor
musunuz? Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?" (26/Şuarâ,
128-129)

Sabwah'ta bulunan yapıların bir başka dikkat
çekici özelliği de gösterişli sütunlardı. Yemen'deki birçok şehirde sütunlar,
kare şeklinde ve yekpare olarak yapılmışlardı. Sabwah'tan çıkartılan sütunlar
ise bölgede  bulunan diğer şehirlerin sütunlarına hiç benzemiyordu; bunlar
yuvarlak yapılıydılar ve dizilişleri de dairesel şekildeydi. Sabwah halkı,
ataları Âd Kavmi'nin mimari tarzını miras olarak almış olmalılardı. MS 9.
yüzyılda yaşamış Bizans İstanbul Başpiskoposu Photius, günümüzde kaybolmuş eski
Yunan yazıtlarını, özellikle Agatharacides'in (MÖ 132) yazdığı Kızıl Deniz
Hakkında isimli kitabı kullanarak,  Güney Arapları ve onların ticari
faaliyetleri hakkında birçok araştırma yapmıştı. Photius bir yazısında şöyle
diyordu: "Şu söyleniyor ki onlar (Güney Araplar) üzeri gümüş ve altınla kaplı
birçok sütunlar inşa etmişlerdi. Bu sütunların yerleştirilişi de görülmeye
değerdi." (Nigel Groom, Frankincense and Myrrh, Longman, 1981, s. 72)

Photius'un bu ifâdesi, doğrudan Hadramîlere
işaret etmese bile, bu bölgede yaşayan halkların zenginliğini ve mimari
alanındaki gelişmişliğini göstermesi bakımından dikkate değerdir. Yunanlı klasik
yazarlar Pliny ve Strabo da bu şehirlerden "çarpıcı güzellikte tapınaklar ve
saraylarla bezeli" yerler olarak bahsetmektedirler.

Bu şehirlerin sahiplerinin Âd Kavmi'nin
torunları olduğunu düşündüğümüzde Kur'an'ın, Âd Kavmi'nin yurdunu "sütunlar
sahibi İrem" (89/Fecr, 7) olarak tanımlamasının nedeni açıkça
anlaşılmaktadır.