Fecir | Konular | Kitaplar

Âd Kavmi Nasıl Helâk Edildi?.

Âd Kavmi Nasıl Helâk Edildi



Âd Kavmi Nasıl
Helâk Edildi?

 

Kuran'da, Âd Kavmi'nin helâk edilme şeklinin
"kulakları patlatan bir kasırga" vasıtasıyla gerçekleştirildiği söylenmektedir.
Âyetlerde bu kasırganın yedi gece ve sekiz gün sürdüğünden ve Âd Kavmi
insanlarını tümden yok ettiğinden  de bahsedilir:

"Âd (kavmi) de yalanladı. Şu halde Benim azâbım
ve uyarmam nasılmış? Biz, o uğursuz (felâket yüklü ve) sürekli bir günde
üzerlerine 'kulakları patlatan bir kasırga' gönderdik. İnsanları söküp atıyordu;
sanki onlar, kökünden sökülüp-kopmuş hurma kütükleriymiş gibi."
(54/Kamer, 18-20); "Âd (halkın)a gelince;
onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helâk edildiler. (Allah) Onu, yedi
gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine Musallat etti. Öyle ki, o
kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını
görürsün." (69/Haakka, 6-7)

Daha önceden uyarılmış olan kavim, hiçbir
uyarıya kulak asmamış ve elçisini sürekli yalanlamıştı. Hatta öylesine bir
gaflet içindeydiler ki, helâkin kendilerine gelmekte olduğunu gördüklerinde bile
bunu kavrayamamış ve inkâra devam etmişlerdi: "Derken, onu (azâbı)
vaadilerine doğru yönelerek gelen bir bulut şeklinde gördükleri zaman, ‘Bu bize
yağmur yağdıracak bir buluttur' dediler. Hayır, o, kendisi için acele ettiğiniz
şeydir. Bir rüzgâr; onda acı bir azap vardır." (46/Ahkaf, 24)

Âyette, kavmin kendisine azap getirecek olan
bulutu gördüğü, ancak bunun gerçekte ne olduğunu anlayamadıkları ve bir yağmur
bulutu sandıkları belirtilmektedir. Bu durum, kavme gelen azâbın ne şekilde
olduğu konusunda önemli bir gösterge sayılabilir. Çünkü çöl kumunu kaldırarak
ilerlemekte olan bir kasırga da uzaktan bir yağmur bulutuna benzer. Âd Kavmi
insanlarının da bu görüntüye aldanmış ve azâbı fark etmemiş olmaları mümkündür.
Güney Arabistan'da araştırmalar yapan Doe, bir kum fırtınasını şöyle tarif
etmektedir: Bir (kum fırtınasının) ilk işareti, kuvvetli rüzgârla savrulan ve
yükselmekte olan akımlarla yüzlerce metre yükseğe çıkan kumla dolu bir buluttur
(Brian Doe, Southern Arabia, Thames and Hudson, 1971, s. 21).

Nitekim Âd Kavmi'nin kalıntısı olduğu düşünülen
"Kumların Atlantisi Ubar" da, metrelerce kalınlıktaki bir kum tabakasının
altından çıkarılmıştır. Anlaşılan Kur'an'ın ifâdesiyle "yedi gün ve sekiz gece"
süren kasırga, şehrin üzerine tonlarca kum yığmış ve kavmin insanlarını diri
diri toprağa gömmüştür. Ubar'da yapılan kazılar da aynı gerçeği gösterir.
Fransız Ça m'Interesse  dergisi aynı tespiti şu ifâdeyle bildirir: "Ubar, çıkan
bir fırtına neticesinde 12 metre kumun altına gömülmüştü." (Ça
m'Interesse, Ocak 1993).

Âd Kavmi'nin bir kum fırtınası ile toprağa
gömüldüğünü gösteren en önemli delil ise, Kuran'da Âd Kavmi'nin yerini belirtmek
için kullanılan "ahkaf" kelimesidir. Ahkaf Sûresi'nin 21. âyetinde geçen ifâde
şöyledir: "Âd'ın kardeşini hatırla; onun önünden ve ardından nice uyarıcılar
gelip geçmişti; hani o, Ahkaf'taki kavmini: 'Allah'tan başkasına kulluk etmeyin,
gerçekten ben, sizin için büyük bir günün azâbından korkarım' diye uyarıp
korkutmuştu." (46/Ahkaf Sûresi, 21)

Ahkaf Arapça'da "kum tepeleri" demektir ve "kum
tepesi" anlamına gelen "hikf" kelimesinin çoğuludur. Bu ise Âd Kavmi'nin "kum
tepeleri"yle dolu bir bölgede yaşadığını gösterir ki, bir kum fırtınası ile
toprağa gömülmüş olmasının bundan daha mantıklı bir zemini olamaz. Bir yoruma
göre, Ahkaf "kum tepeleri" anlamından çıkarak doğrudan bir bölgenin, güney
Yemen'de Âd Kavmi'nin yaşadığı bölgenin adı haline gelmiştir. Ama bu da
kelimenin kökeninin kum tepeleri olduğu gerçeğini değiştirmez, sadece kelimenin
bu bölgedeki yoğun kum tepeleri nedeniyle yöreye has hale geldiğini gösterir.

Verimli topraklar üzerinde tarım yaparak yaşayan
ve kendisine barajlar ve su kanalları yapan Âd Kavmi'ne "insanları içi boş hurma
kütükleri gibi söküp atan" kum fırtınasıyla beraber gelen helâk, tüm kavmi kısa
sürede yok etmiş olmalıdır.  Kavmin tüm verimli ekili tarlaları, su kanalları,
barajları kumlarla kaplanmış, tüm şehir ve içindekiler diri diri kuma
gömülmüşlerdir. Kavim helâk edildikten sonra da zamanla genişleyen çöl, bu
kavimden hiçbir iz bırakmayacak şekilde üzerlerini örtmüştür.

Sonuç olarak şöyle söylenebilir ki, tarihsel ve
arkeolojik bulgular, Kuran'da bahsi geçen Âd Kavmi'nin ve İrem şehrinin
varlığını ve Kuran'da anlatıldığı biçimde helâk olduklarını ispatlamaktadır.
Yapılan araştırmalarla bu kavmin kalıntıları kumların içinden çıkarılmıştır.



İnsana düşen, kumların içine gömülmüş olan bu
kalıntılara bakarak Kuran'da çok defa üzerinde durulan şekilde ibret almaktır.
Allah Kuran'da, Âd Kavmi'nin kibirlenme nedeniyle doğru yoldan saptığını
bildirir ve "yeryüzünde haksız yere büyüklenerek, 'kuvvet bakımından bizden daha
üstünü kimmiş?'" dediklerini haber verir. Âyetin devamında ise şöyle denir:
"Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet
bakımından kendilerinden daha üstündür..." (41/Fussılet, 15)

İşte insana düşen, bu değişmez gerçeği her zaman
görmek, en büyük ve en üstün olanın her zaman için Allah olduğunu ve sadece O'na
kulluk etmekle kurtuluşa erişilebileceğini bilmektir.