Fecir | Konular | Kitaplar

Hz. Sâlih'in Tebliği

Hz

Hz. Sâlih'in
Tebliği:

Kuran'da Semûd Kavmi'ni uyarıp korkutması için
Hz. Sâlih'in gönderildiğinden bahsedilir. Hz. Sâlih, Semûd halkı içinde tanınan
bir kişidir. Onun hak dini tebliğ etmesini ummayan kavim ise, kendilerini içinde
bulundukları sapkınlıktan uzaklaşmaya çağırması karşısında şaşkınlığa düşmüştür.
İlk tepki, yadırgama ve kınamadır:

"Semûd (halkına da) kardeşleri Sâlih'i
(gönderdik). Dedi ki: ‘Ey kavmim, Allah'a ibâdet edin, sizin O'ndan başka
ilâhınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler
kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim
Rabbim, yakın olandır, (duâları) kabul edendir.' Dediler ki: ‘Ey Sâlih, bundan
önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin.
Atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz,
senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."
(11/Hûd, 61-62)

Sâlih Peygamber'in çağrısına halkın az bir kısmı
uydu, çoğu ise anlattıklarını kabul etmedi. Özellikle de kavmin önde gelenleri
Hz. Sâlih'i inkâr ettiler ve ona karşı düşmanca bir tavır takındılar. Hz.
Sâlih'e inananları güçsüz duruma düşürmeye, onları baskı altına almaya
çalıştılar. Hz. Sâlih'in kendilerini Allah'a ibâdet etmeye çağırmasına öfke
duyuyorlardı. Bu öfke sadece Semûd halkına özgü de değildi aslında; Semûd Kavmi,
kendisinden önce yaşayan Nûh ve Âd Kavimleri'nin yaptığı hatayı yapıyordu.
Kuran'da bu üç toplumdan şöyle söz edilir: "Sizden öncekilerin, Nûh kavminin,
Âd ve Semûd ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları,
Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de,
ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki:
"Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve bizi
kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt
içindeyiz." (14/İbrâhim, 9)

Hz. Sâlih'in uyarılarına rağmen kavim, Allah
hakkında kuşkulara kapılmaya devam etti. Ancak yine de Hz. Sâlih'in
peygamberliğine inanmış bir grup vardı, ki bunlar, daha sonra azap geldiğinde Hz.
Sâlih ile beraber kurtarılacaklardı. Önde gelenler ise, Hz. Sâlih'e iman etmiş
olan topluluğa zorluk çıkarmaya çalıştılar: "Kavminin önde gelenlerinden
büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf
bırakılanlara (müstaz'aflara) dediler ki: ‘Sâlih'in gerçekten Rabbi tarafından
gönderildiğini biliyor musunuz?' Onlar: ‘Biz gerçekten onunla gönderilene
inananlarız.' dediler. Büyüklük taslayanlar (müstekbirler de şöyle) dedi: ‘Biz
de, gerçekten sizin inandığınızı tanımayanlarız." (7/A'râf, 75-76)

Semûd Kavmi hala Allah ve Hz. Sâlih'in
peygamberliği hakkında kuşkulara kapılmaktaydı. Üstelik bir kısım, Hz. Sâlih'i
açık olarak inkâr ediyordu. Hatta, inkâr edenlerden bir grup -hem de sözde Allah
Adına- Hz. Sâlih'i öldürmek için planlar yapıyordu: "Dediler ki: ‘Senin ve
seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık." (Sâlih) Dedi ki: ‘Sizin
uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah katında (yazılı)dır. Hayır, siz
denenmekte olan bir kavimsiniz.' Şehirde dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde
bozgun çıkarıyorlar ve dirlik düzenlik bırakmıyorlardı. Kendi aralarında Allah
Adına and içerek, dediler ki: ‘Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın
düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yokoluşuna biz şahid olmadık ve
gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim.' Onlar hileli bir düzen kurdu.
Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.
(27/Neml, 47-50)

Hz. Sâlih, Allah'ın vahyi üzerine, kavminin
Allah'ın emirlerine uyup uymayacaklarını belirlemek için son bir deneme olarak
onlara dişi bir deve gösterdi. Kendisine itaat edip etmeyeceklerini denemek için
kavmine, sahip oldukları suyu bu dişi deve ile paylaşmalarını ve ona zarar
vermemelerini söyledi. Böylece kavim bir denemeden geçirildi. Kavminin Hz.
Sâlih'e cevabı ise, bu deveyi öldürmek oldu. Şuara Sûresi'nde, bu olayların
gelişimi şöyle anlatılır: "Semûd (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.
Hani onlara kardeşleri Sâlih: ‘Sakınmaz mısınız? demişti. ‘Gerçek şu ki, ben
size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana
itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; Siz burada güvenlik
içinde mi bırakılacaksınız? Bahçelerin, pınarların içinde, ekinler ve yumuşak
tomurcuklu gözalıcı hurmalıklar arasında? Dağlardan ustalıkla zevkli evler
yontuyorsunuz. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ve ölçüsüzce
davrananların emrine itaat etmeyin. Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor
ve dirlik düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar).' Dediler ki: ‘Sen ancak
büyülenmişlerdensin. Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası
değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir âyet (mûcize) getir görelim.'
Dedi ki: â€˜İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir
günün su içme hakkı da sizindir. Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir
günün azâbı sizi yakalar.' Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman
oldular." (26/Şuarâ, 141-157)

Hz. Sâlih ile kavmi arasındaki mücâdele Kamer
Sûresi'nde ise şöyle bildirilir: "Semûd (kavmi) de uyarıları yalanladı.
Dediler ki: ‘Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz
bir sapıklık (dalâlet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz. Zikr (vahy) içimizden
ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır.'
Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu
bilip-öğreneceklerdir. Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu)
olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip bekle
ve sabret. Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su
alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da
bıçağını kapıp 'hayvanı ayağından biçip yere devirdi." (54/Kamer, 23-29)

Deveyi öldürdükten sonra kendilerine azâbın
çabucak gelmemesi, kavmin azgınlığını daha da arttırdı. Hz. Sâlih'i rahatsız
etmeye, onu eleştirmeye ve yalancılıkla suçlamaya başladılar: "Böylelikle
dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Sâlih'e de şöyle)
dediler: ‘Ey Sâlih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vaad
ettiğin şeyi getir, bakalım." (7/A'râf, 77)

Allah, inkâr edenlerin kurdukları hileli
düzenleri boşa çıkarttı ve Hz. Sâlih'i kötülük yapmak isteyenlerin ellerinden
kurtardı. Bu olaydan sonra artık kavme her türlü tebliği yaptığını ve hiç
kimsenin öğüt almadığını gören Hz. Sâlih, kavmine kendilerinin üç gün içinde
helâk olacaklarını bildirdi: "...(Sâlih) Dedi ki: 'Yurdunuzda üç gün daha
yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaaddir." (11/Hûd, 65)

Nitekim üç gün sonra Hz. Sâlih'in uyarısı
gerçekleşti ve Semûd Kavmi helâk edildi: "O zulmedenleri dayanılmaz bir ses
sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. Sanki orada
hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semûd (halkı) gerçekten
Rablerine (karşı) inkâr etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semûd (halkına Allah'ın
rahmetinden) uzaklık (verildi)." (11/Hûd, 67-68)