Fecir | Konular | Kitaplar

4- Eşit muâmele

4




4- Eşit muâmele:



 

Aralarında herhangi bir ayırım yapmaksızın
çocuklarına karşı eşit davranmak, ana babanın başlıca görevlerinden biri ve aynı
zamanda çocuğun da tabii hakkıdır (Bkz. Müsned IV, 269). Çocukların kız-erkek,
büyük-küçük, öz veya üvey olması sonucu değiştirmez. "Allah'tan korkun ve
çocuklarınız arasında adâleti gözetin." (Buhâri, Hibe 12-13, Şehâdet 9;
Müslim, Hibât 13). Ebeveyn, çocuklarına karşı gösterdiği sevgi, şefkat ve ilgide
de adâletli olmaya çalışmalıdır. Anne baba, iradesini aşan duygularda -bir
çocuğunu daha çok sevmek gibi- bunu diğer çocuklarına hissettirmemeye çalışmalı
ve davranışlarında eşitliği gözetmelidir. Aksi halde, kardeşlerin birbirini
kıskanması ve birbiri aleyhinde olumsuz bazı duygu ve düşüncelere kapılması
kaçınılmazdır.

Bu temel görevlerin yanında ebeveynin diğer
görevlerini de şöyle sıralamak mümkündür: Tahnîk: Yeni doğan bebeğin,
henüz ana sütünü tatmadan önce hurma, bal vb. tatlı bir besin ezilerek bununla
damağının oğulması. (Müslim, Tahâret 101) Kulağına ezan okuma:
Bebeğin sağ kulağına ezan, sol kulağına da kaamet okunur (Müsned VI, 391; Ebu
Davud, Edeb 108; Tirmizi, Edâhi 17) Akika kurbanı: Doğumun yedinci günü,
yahut daha sonraki günlerde şartlarına göre kurban kesilerek eşe dosta ikram
edilir. Sünnet (hıtân): Doğumunun ilk gününden büluğ yaşından önceye
kadar bir zaman içinde çocuk sünnet ettirilir. Saçını tıraş edip ağırlığınca
sadaka vermek: Doğumunun yedinci günü çocuğun saçı tıraş edilir ve bunun
ağırlığınca gümüş ya da altın tutarında para veya mal sadaka olarak verilir.



Bütün bunların yanında unutulmamalıdır ki,
çocuğa sevgi, şefkat ve anlayışla muâmele etmek İslâm eğitim sisteminin
en belirgin özelliğidir. İslâm eğitimcileri, eğitimin doğumla birlikte, hatta
daha önceden (anne veya baba adayını seçerken) başlaması gerektiği hususunda
görüş birliği içindedir. Çocuğu, sağlıklı, ahlâklı ve iyi bir müslüman olarak
yetiştirmek, ancak çok erken yaşlardan başlayarak onun eğitimini ciddiye
almakla mümkün olur. Çocuğun, kendisine söylenenleri tam olarak anladığı ve
kendi düşüncelerini az çok ifade edebildiği yaşlardan itibaren İslâmî esasların
öğretimi yapılmalıdır. Bu konuda ilk öğretilecek şey, tevhid inancıdır.
Nitekim Hz. Peygamberimiz'in "Çocuklarınıza önce 'Lâ ilâhe illâllah' 
cümlesini (anlamıyla birlikte) öğretin." şeklinde tavsiyede bulunduğu
nakledilir (İbn Mahled, s. 142; İbn Kayyim, s. 158). Allah inancı, küçük
çocuklara onların anlayabileceği sade ve açık bir dille, ümit ve bağlanma
duygularını geliştirecek şekilde anlatılmalıdır. Ayrıca, temyiz yaşına doğru
Allah sevgisiyle birlikte uygun bir üslûpla Allah korkusunu da aşılamak, bu
suretle değer yargılarına ters düşen davranışlar karşısında iyiliklerini
ödüllendirecek, kötülüklerini cezâlandıracak olan İlâhî otoritenin varlığını
vicdanında hissetmesini sağlamak gerekir.

Çocuklarda küçük yaşlardan itibaren imanla
birlikte ibâdet şuurunun da geliştirilmesi gerekir.
Namazın öğretilmesi ve emredilmesi, âile reisinin de bunda devamlı olması Kur'an-ı
Kerim'de özel olarak açıkça zikredilmiştir (20/Tâhâ, 132). Peygamber
Efendimiz'in, çocuklara yedi yaşında namazın öğretilip kıldırılmaya
başlanmasını, on yaşına geldikleri halde kılmıyorlarsa, hafifçe
cezâlandırılmalarını tavsiye eden hadisleri (Ebu Davud, Salat 25; Tirmizi,
Mevâkît 182) bu konuda başta anne babalar olmak üzere müslüman eğitimcilere ışık
tutmaktadır. Küçük çocuklara namazın dışındaki ibâdetler hakkında da bilgi
kazandırılması, bunlardan uygun olanlarının zaman zaman tatbik ettirilmesi,
onların gelecekteki müslümanca hayatları için büyük önem taşır. Bu konularda
unutulmamalıdır ki, İslâm eğitimi, tedrîcîlik, sevgi ve ikna gibi pedagojik
metotları esas alır. Korkutucu, ürkütücü, emredici tutumlar, çocuk için hem
anlaşılmazdır, hem de yıpratıcıdır. Çocuğun sevgiye, iyi örneklere, açıklayıcı
doğru bilgilere ihtiyacı vardır. Bunların yerli yerinde uygulanması ölçüsünde
onun müslümanca eğitimi ve öğretimi de başarıya ulaşacaktır.