Fecir | Konular | Kitaplar

Hz. Süleyman ve Sebe' Melîkesi

Hz

Hz. Süleyman ve
Sebe' Melîkesi

"Ona: ‘Köşke gir!' denildi. Onu görünce derin
bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki:
‘Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir. Dedi ki:
‘Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte
âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."
(27/Neml, 44)

Kur'an'da yer alan Hz. Süleyman ve Sebe'
Melikesi'nin buluşması ile ilgili tarihsel kayıtlar, Güney Yemen'deki eski Sebe'
ülkesinde yapılan incelemeler sonucunda gün ışığına çıktı. Kalıntılar üzerinde
yapılan incelemeler MÖ 1000 ile 950 seneleri arasında burada bir "melike"nin
(kraliçe) yaşadığını ve kuzeye (Kudüs'e) bir yolculuk yaptığını gösteriyordu.

İki hükümdarın aralarında geçenler, ülkelerin
ekonomik ve siyasal gücü, yönetim şekilleri ve bazı detaylar Neml Sûresi'nde
anlatılmıştır. Neml Sûresi'nin büyük bölümünü kapsayan kıssa, Hz. Süleyman'ın
ordusuna dahil olan Hüdhüd'ün Hz. Süleyman'a haber vermesiyle birlikte, Sebe'
Melikesi'nden söz etmeye başlar. Hüdhüd, Hz. Süleyman'a şu bilgileri verir:
"Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: 'Senin kuşatamadığın
(öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım ve sana Sebe'den kesin bir haber getirdim.
Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir Kadın buldum ki, ona her şeyden
(bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var. Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da
güneşe secde etmektelerken buldum, şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir,
böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidâyet
bulmuyorlar. Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin
gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye
(yapmaktadırlar). O Allah, O'ndan başka ilâh yoktur, büyük Arş'ın Rabbidir.
(Süleyman:) 'Durup bekleyeceğiz, doğruyu mu söyledin, yoksa yalancılardan mı
oldun?' dedi." (27/Neml, 22-27)

Hz. Süleyman, Hüdhüd'den bu bilgileri aldıktan
sonra ona şu talimatı verir: "Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra
onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?" (27/Neml,
28)

Kuran'da bundan sonra Sebe' Melikesi'nin mektubu
almasından itibaren gelişen olaylardan da bahsedilir: "(Sebe' Melikesi) Dedi
ki: 'Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı. Gerçek
şu ki, bu, Süleyman'dandır ve şüphesiz Rahman ve Rahim olan Allah'ın Adıyladır.
Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana müslüman olarak gelin' diye
(yazılmaktadır). Dedi ki: 'Ey önde gelenler, bu işimde bana görüş belirtin, siz
(her şeye) şahidlik etmedikçe ben hiçbir işte kesin (karar veren biri) değilim.'
Dediler ki: 'Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda karar
senindir, artık sen bak, neyi emredersen (biz uygularız).' Dedi ki: 'Gerçekten
hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar ve halkından
onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar; işte onlar, böyle yaparlar. Ben
onlara bir hediye göndereyim de, bir bakayım elçiler neyle dönerler.' (Elçi
hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman: 'Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak
istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır,
siz, hediyenizle sevinip övünebilirsiniz' dedi. 'Sen onlara dön, biz onlara öyle
ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil ve biz onları ordan
horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız.' (Elçinin
gitmesinden sonra Süleyman:) 'Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş (müslüman)lar
olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?' dedi. Cinlerden
ifrit: 'Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten
buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim.' dedi. Kendi yanında
kitaptan ilmi olan biri dedi ki: 'Ben, (gözünü açıp kapamÂdan) onu sana
getirebilirim.' Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi
ki: 'Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek
miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim
şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten
benim Rabbim Gani (hiçbir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.'
Dedi ki: 'Onun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım doğru olanı bulabilecek
mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak?'

Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: 'Senin
tahtın böyle mi?' denildi. Dedi ki: 'Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim
verilmişti ve biz müslüman olmuştuk.' Allah'tan başka tapmakta olduğu şeyler onu
(müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, inkâr eden bir kavimdendi. Ona:
'Köşke gir' denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek)
ayaklarını açtı. (Süleyman) Dedi ki: 'Gerçekte bu, saydam camdan olma
düzeltilmiş bir köşk-zemindir.' Dedi ki: 'Rabbim, gerçekten ben kendime
zulmettim; (artık) ben Süleyman'la birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim
oldum." (27/Neml, 29-44)