Fecir | Konular | Kitaplar

Kur'ân-ı Kerim'de Hırsızlık Kavramı

Kur



Kur'ân-ı Kerim'de
Hırsızlık Kavramı
 

Kur'ân-ı Kerim'de hırsızlık anlamına gelen
"sirkat" ve türleri toplam 9 yerde kullanılır (5/Mâide, 38, 38; 12/Yûsuf, 70,
73, 77, 77, 81; 15/Hıcr, 18; 60/Mümtehıne, 12). 

Kur'ân-ı Kerim'de, örfte ve hukuk dilindeki
ortak anlamıyla hırsızlığa birkaç yönden temas edilir. Birinci grup âyetlerde,
Hz. Yûsuf ile kardeşleri arasında geçen olaylar sırasında su kabının çalınması
ve hırsızın mal sahibinin yanında alıkonma cezâsı anlatılır (12/Yûsuf, 70, 73,
77, 81). Mekke'nin fethedildiği gün inen âyette, İslâm'a girenlerin Hz.
Peygamber'e yaptığı ve içinde "hırsızlık etmeme" taahhüdünün de bulunduğu
biattan söz edilir (60/Mümtehıne, 12). Mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin
genel ilkelerden bahseden âyetler hâriç tutulursa Mâide sûresinin 38-39.
âyetleri, hırsızlığın hukukî ve dinî hükmüyle ilgili özel açıklama getirmesi
yönünden ayrı bir öneme sahiptir.

"Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına
karşılık bir cezâ ve Allah'tan (başkalarına) bir ibret olmak üzere ellerini
kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir. Kim (bu) haksız davranışından sonra
tevbe eder ve durumunu düzeltirse şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder.
Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir. Bilmez misin ki, göklerde ve yerde ne
varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a âittir; dilediğine azap eder ve dilediğini
bağışlar. Allah her şeye hakkıyla kaadirdir."
(5/Mâide, 38-40)

"Ey Peygamber! Mü'mine kadınlar, Allah'a hiçbir
şeyi şirk/ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinâ etmemek, çocukları
öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek (gayri
meşrû bir çocuk dünyaya getirip, onu kocasına nisbet ederek iftira etmemek),
ma'rûf/iyi işi işlemekte sana karşı gelip isyan etmemek husûsunda sana biat
etmeye geldikleri zaman, biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret
dile. Şüphesiz Allah, çok mağfiret edip bağışlayan, çok merhamet edendir."
(60/Mümtehıne, 12)

"De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen
mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini
yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü hayır/iyilik Senin elindedir.
Gerçekten Sen her şeye kaadirsin."
(3/Âl- İmrân, 26)

"Ey iman edenler! Aranızda karşılıklı rızâya
dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, bâtıl (haksız ve haram
yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz
Allah size merhametlidir. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu yaparsa (bilsin
ki) onu ateşe sokacağız; bu ise Allah'a çok kolaydır." 
(4/Nisâ, 29-30)

"Allah, güven (ve) huzur içinde olan bir  şehri 
misal  verir  ki,  o  şehrin  (halkının)  rızkı  her  taraftan  bol  bol 
gelirdi.   Fakat,  Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler de yapmakta oldukları
şeylerden dolayı Allah, onlara açlık ve korku elbisesini tattırdı. Andolsun ki,
onlara kendilerinden peygamber geldi de onu yalanladılar. Onlar (kendilerine)
zulmederlerken azap onları hemen yakalayıverdi."
(16/Nahl, 112-113)

"Allah, kullarından dilediği kimsenin rızkını
genişletir ve dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir."
(29/AnkEbût, 82)

"Allah, kullarına rızkı bollaştırsaydı,
yeryüzünde taşkınlık yapar azarlardı. Fakat dilediği ölçüde indiriyor. Çünkü O,
kullarından haberdardır, her şeyi görendir."
(42/Şûrâ, 27)

"Rabbının rahmetini onlar mı bölüştürüyorlar?
Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında Biz taksim ettik ve onlardan
kimini ötekine derecelerle üstün kıldık ki, biri diğerine iş gördürebilsin.
Rabbının rahmeti, onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlıdır."
(43/Zuhruf, 32)

"İnsanlar bir  tek ümmet olacak olmasaydı,
Rahman'ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine binip çıkacakları
merdiven yapardık. Ve evlerine kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar,
kanepeler ve süsler verirdik. Bütün bunlar, sadece dünya metâından ibarettir.
Âhiret ise, Rabbının katında takvâ sahiplerine, (günahlardan) sakınanlara
mahsustur." (43/Zuhruf, 33-35)



"İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam,
onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hilekârlara yazıklar
olsun!" (83/Mutaffifîn, 1-3)

"Fakat insan böyledir; Rabbı ne zaman kendisini
imtihan edip ona ikramda bulunur, ona nimet verirse;  ‘Rabbım bana ikram etti' 
der. Ama Rabbı onu imtihan edip rızkını daraltırsa;  ‘Rabbım bana ihânet etti,
beni küçük düşürdü'  der. Hayır, doğrusu siz, yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksula
yemek vermeye teşvik etmiyorsunuz. Mirası, helâl-haram demeden yiyorsunuz. Malı
da pek çok seviyorsunuz." (89/Fecr,
15-20)