Fecir | Konular | Kitaplar

Rızık Darlığı İmtihanı Karşısında Müslümanın Tutumu.

Rızık Darlığı İmtihanı Karşısında Müslümanın Tutumu



Rızık Darlığı
İmtihanı Karşısında Müslümanın Tutumu

 

Rızkın darlığı halinde müslüman için doğru olan
tutum şu tarzda gerçekleşir: Müslüman yakînen bilmeli ve aklında tutmalı ki,
rızkın genişlemesi ve daralması, Allah'ın kuluna ikrâmının veya ona -hâşâ-
ihânet etmesinin, onu horlamasının bir işareti değil; sadece kul için sınama ve
denemedir (89/Fecr, 15-16). Rızıkta bir darlık sözkonusu olunca bu, Allah'ın,
kulunu imtihan etmeyi murad ettiğine delâlet eder. Allah, kullarını dilediği
zaman dilediği şeyle imtihan eder. Açlıkla imtihan ise, mü'minler için şu veya
bu şekilde mutlaka olacaktır. "Andolsun ki sizi biraz korku, açlık,
mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder,
deneriz. (Ey Peygamber!) Sen sabırlı davrananları müjdele." (2/Bakara, 155)

Bu durumda bilmeli ki, sarılıp yerine getirmesi
gereken ibâdet, sabr-ı cemîldir. Bu ibâdeti yerine getirdi mi, ecirleri
kendilerine hesapsız verilecek olan yakînen iman etmiş sabırlılardan olur.
Üzülmemeli, eli daraldığı, rızkı azaldığı ve geçimi zorlaştığı için
tasalanmamalıdır. Daima Rasûlullah ve onun ashâbını, onların yaşadığı
fakirlikleri, karınlarına taş bağlamak zorunda kalışlarını hatırlamalıdır.
Bilmeli ki, dünya metâı az ve geçici, lezzetleri fânidir. Elden çıkınca da
üzülmeye ve tasalanmaya değmez. Mal azlığı yüzünden kendinden daha aşağıdaki
insanlara bakmalı; mal çokluğu açısından kendinden üstte olanlara bakmamalıdır.
"İki haslet vardır, bunlar kimde bulunursa Allah onu şükredenler ve
sabredenler arasına yazar: Din hususunda kendinden üstün olana bakıp ona uymak;
Dünyalıkta kendinden aşağı olana bakıp Allah'ın kendine vermiş olduğu üstünlüğe
hamdetmek. İşte böyle olan kimseyi Allah şükredici ve sabredici olarak yazar.
Kim de din konusunda kendinden aşağı olana bakar, dünyalıkta da kendinden üstün
olana bakar ve elde edemeyeceğine üzülürse Allah onu şükreden ve sabreden olarak
yazmaz." (Tirmizî, Kıyâmet 59, hadis no: 2514).
"Sizden biri, mal ve yaratılışça kendisinden üstün
olana bakınca, nazarını bir de kendisinden aşağıda olana çevirsin. Böyle yapmak,
Allah'ın üzerinizdeki nimetini küçük görmemeniz için gereklidir."
(Buhârî, Rikak 30; Müslim, Zühd 8, hadis no: 2963; Tirmizî, Kıyâmet 59, h. no:
2515). Bu hadislerde, hasedin (çekememezlik) ilacı vardır. Çünkü kişi,
kendinden üstün olana bakıp kendini onunla kıyaslayınca haset etmekten emin
olmaz.

Yine Buhârî'nin rivâyet ettiği şu hadisi aklında
bulundurmalıdır: "Dünyada bir garip veya (geçip giden) yolcu gibi ol (öyle
yaşa)." Bu hadis, dünyada zühd'e, dünyayı benimsememeye ve yetecek kadar
yiyecekle kanaat etmeye teşvik hususunda bir kuraldır. İmam Nevevi şöyle der:
"Bu hadisin anlamı, dünyaya meyletmeyin, orayı vatan edinmeyin, orada kalmayı
içinizden (bile) geçirmeyin ve vatanları olmadığından gariplerin bir yerde
bağlanıp kalmadıkları gibi siz de dünyaya bağlanmayın." Yolcu, vatanına
ulaşmak arzusuyla yolda yürüyen, geçip giden demektir. Kişi dünyada, efendisinin
ihtiyacı sebebiyle başka bir beldeye gönderdiği köle gibidir. O, gönderildiği
işi yapmada acele etmek, sonra vatanına dönmek ve başka şeylerle ilgilenmemek
durumundadır. (a.g.e. 11/233-234)[1]

 



[1]
Abdülkerim Zeydan, İlâhi Kanunların Hikmetleri, İhtar Y. s. 363-365