Fecir | Konular | Kitaplar

Yağma.

Yağma



Yağma

 

Yağma: Farsça'dan dilimize geçmiştir. Bir yeri
topluca basıp orada bulunan malları şiddet kullanarak alıp kaçma, çapul, talan
demektir. Arapça "gasb" kelimesiyle eşanlamlıdır. Farsça "talan" ve Türkçe
"çapul" da aynı anlamda kullanılır. Bir kimsenin elinde bulunan taşınır malını
zor kullanarak ya da korkutarak ele geçirmektir. Eskiden savaş alanlarında ya da
kılıç zoruyla alınan kentler ve kalelerde düşmandan elde edilen ganimetin
önceden komutanlarca vaat edildiği gibi, asker arasında paylaşılmasına yağma
denilirdi. Yağmacılık: Yağmalama işi, çapulculuk, kendine ait olmayan bir malı,
parayı kendi çıkarına kullanma demektir. Bunları yapana da yağmacı denilir.
Yağma gitmek: Bir malın çok satıldığını, alıcısının çok olduğunu anlatmak için
kullanılan bir deyimdir. Yağma yok: Boşuna ümitlenme, bir şey elde edemezsin,
râzı olmam anlamında kullanılır. Yağma Hasan'ın Böreği: Her önüne gelenin
yararlandığı, kimsenin sahip çıkıp korumadığı kaynak, koruyucusu olmayan servet
anlamında kullanılan bir deyimdir. Kamuya ait nice malların durumu bu deyimle
kolay ifade edilebilir. Tarihî çeşmelerin musluklarından yollardaki yağmur suyu
ızgaralarına varılıncaya kadar gözönünde duran yağmalanmaya değer kıymette
bulunan hemen her şeyin başına bu eylem gelmektedir. En önemli yağma ise, insanî
ve İslâmî değerler, onurlar, haklardır.