Fecir | Konular | Kitaplar

13) Rağbet (Sevap Umarak Yönelmek) ve Rahbet (Azabından Korkmak)

13




13) Rağbet (Sevap
Umarak Yönelmek) ve Rahbet (Azabından Korkmak):

 

"Doğrusu onlar hayır işlerinde yarışırlar,
korkarak ve umarak bize dua ederlerdi."
(Enbiya: 21/90)

Ayetteki "Korkarak ve umarak bize
yalvarıyorlardı" sözünden maksat; Allah'ın azabından korkarak ve Allah'ın
rahmetini umarak Allah'a yalvarıyorlardı demektir.

Bu ayet gösteriyor ki, ummak, korkmak, gönülden
saygı duymak ibadetlerdendir. Kim bunlardan birini Allah'tan başkasına yaparsa
müşriktir.

[1]

Rağbet: Sevilen bir şeye kavuşmayı sevmektir.
(Arzu duymak).

Rahbet ise kendisinden korkulan şeyden kaçma
sonucunu veren korku demektir. O halde bu beraberinde amel bulunan bir korku
çeşididir.

Huşu ise yüce Allah'ın kevnî ve şer'î
hükümlerine teslim olacak şekilde, O'nun azameti önünde zillet duymak ve
eğilmektir.

Zikredilen bu ayet-i kerimede yüce Allah halis
kullarını Allah'a rağbet duyarak ve O'na huşu ile birlikte rahbet ile (korku
duyarak) dua etmekle nitelendirmektedir. Burada dua hem ibadet anlamıyla duayı,
hem de Allah'tan dilekte bulunmak manasına duayı kapsamaktadır. O halde bu
seçkin kullar yüce Allah'tan nezdinde bulunanları umarak ve O'nun mükâfatını
isteyerek dua etmekle birlikte, O'nun cezasından ve günahlarının sonuçlarından
korkarak da dua etmektedirler.

Mü'min bir kimsenin yüce Allah'a korku ile ümit
arasında koşması icab eder. İtaat halinde ümidin daha baskın gelmesi gerekir ki
itaate karşı bir gayreti olsun ve kabulü ümit edilsin. Bir masiyet işleyecek
olursa korku baskın gelmeli ki o masiyetten kaçıp cezasından kurtulabilsin.

Bir ilim adamı şöyle demektedir: Hastalık
halinde umut tarafı ağır basar, sağlık halinde de korku tarafı ağır basar. Çünkü
hastanın kalbi kırıktır, ruhu zayıflamıştır. Beki de eceli yakınlaşmıştır ve
ölecektir. İşte o bu haliyle yüce Allah hakkında güzel zan beslemelidir. Sağlık
halinde ise uzun süre hayatta kalmayı ümit etmektedir ve çalışabilecek, amelde
bulunabilecek haldedir. Bu hali onu azgınlığa ve serkeşliğe itebilir. Bu durumda
böyle bir halden kurtulabilmek için korku tarafı ağır basmalıdır.

Bir görüşe göre de korku ve ümit aynı şekilde
birbirine eşit olmalıdır ki ümit Allah'ın mekrinden kişiyi emniyete düşürmesin,
korku da Allah'ın rahmetinden ümit kestirmesin. Çünkü her ikisi de çirkindir ve
kişiyi helake götürür.

[2] 




 





[1]
Ziyaeddin el-Kudsi, İşte Tevhid, Hak Yayınları: 17.





[2]
Muhammed b. Salih el-Useymin, Üç Esas, Guraba Yayınları: 67-68.