Fecir | Konular | Kitaplar

Namaz, Tüm İbâdetler İçin Prototiptir

Namaz




Namaz, Tüm
İbâdetler İçin Prototiptir



 

Kelime-i şehâdet, oruç, hac, zekât gibi İslâm'ın
rükûnları hep namazda mevcut. Namaz, bir tevhid ve şehâdet eylemidir. Namaza
çağrılırken şehâdetler haykırılır; namazın içinde şehâdet kelimeleri vurgulanır.
Okunan duâ ve âyetler hep şehâdet kelimesinin açılımlarıdır. Namazda yeme içme
olmaz; namazda oruçluyuzdur. Zekât, namazda mevcuttur: Ömrün, vaktin  zekâtı
namazla yerine getirilir. Hac, Kâbe'yi ziyaretle gerçekleşir; namazda da Kâbe'ye
yönelinir. Namaz hacdır; namaz miractır. Namaz duâdır; Namaz zikirdir. Namaz
Kur'an okumak; namaz Allah'la konuşmaktır. Kâinat kendi halleriyle namaz
kılmaktadır. Meleklerin bazısı devamlı kıyamda, bazısı rükû ve secde halinde
ibâdet etmekteler. Dağlar, namazdaki kıyam halinde dimdik durmaktalar. Bitkiler,
ağaçlar secde halindeler; ağaçlar, başları ve ağızları sayılan kökleriyle
topraktan gıda almaktadırlar; Bitkilerin de kökleri, yani başları yerdedir.
Hayvanlar rükû halinde iki büklüm eğik yaşamaktalar. İnsanın namazı ise, bütün
yaratıkların ibâdetini kendisinde toplamaktadır. Namaz, aynı zamanda tekbir,
tesbih, hamd, şükür, zikir, Kur'an kıraâatı gibi hemen tüm ibâdet çeşitlerini de
içermektedir.

Hayatımızın her safhası namaza
benzemeli. Namazdaki ruh ve heyecanı namaz dışına taşımalı, her eylemimizi namaz
gibi, bizi Allah'a yaklaştıran gerçek ibâdete çevirmeliyiz. Bu anlayış, namazın
da, gerçekten ikame edilen namaz olmasını sağlar. İnsanı kötülük ve fahşâdan
alıkoymayan namaz, hadis-i şerifteki ifadeyle, yarın paçavra gibi suratımıza
çarpılabilir. Allah'ın böyle bir namaza ihtiyacı olmadığı hadiste
belirtilmektedir. Namazın bizim günlük hayatımıza yön veren, bize ihtiyacımız
olan teçhizatı, mühimmatı sağlaması gerektiği "huşû" ve "ikame" ifadeleriyle de
vurgulanır. İkame etmek, namazı ayağa kaldırmak, dosdoğru kılmak demektir.
Namazı ikame etmekle, hayatımızdaki kötülükler de kalkacak, aynı şekilde tüm
eylemlerimiz de namaza benzeyecektir.

Ashâb da böyle değerlendirdi namazı.
Rasulullah,
vefatına yakın şiddetli rahatsızlığında kendisi cemaatin önüne geçip imamlık
yapamadığı zamanlar, Hz. Ebubekir'i namaz kıldırmak için görevlendirdi. Sonra
devlet başkanı seçiminde ashâb bu olayı dikkate alarak "değil mi ki
Rasulullah
namazda Ebubekir'i başımıza geçirdi: namaz gibi olması gereken hayatımızda da o
başımıza geçmeli" dediler. Onlar dini böyle anlamışlardı. Sadece namaz değildi
ibâdet olan. Ve namaz prototip ibadetti. O yüzden namazdaki imamlığa "imâmet-i
suğrâ" (küçük imamlık); devletin başındaki imamlığa (başkanlığa/önderliğe) "imâmet-i
kübrâ" (büyük imamlık) denilir. Bu olay da göstermektedir ki, hayatımızdaki
davranışlarımız namazın mesajına benzerken; liderimiz, devlet başkanımız da
imama benzemeli; imamda aranan şartlar yöneticide de aranmalı. İmam, namazda
yanıldığında öncelikle imama yakın olanlar, değilse cemaatin fertlerince usûlüne
uygun nasıl uyarılması gerekirse, her konumdaki liderler ve yöneticiler de öyle
uyarılmalı.    

Allah, en güzel biçimde yarattığı ve yeryüzünde
halife yaptığı, bütün yaratıklardan üstün kıldığı, göklerde ve yerde ne varsa
hepsini hizmetine sunduğu ve sayısız nimetler verdiği insanı, kendisine ibâdet
etmesi için yaratmıştır. İnsanın bu görevini yerine getirebilmesi için ona akıl,
fikir ve kabiliyet vermiştir. Nebi ve rasuller ve kitaplar göndermek suretiyle
bu görevini nasıl yapacağını da bildirmiştir. Allah, insanı ibâdet etmesi için
zorlamamakla birlikte, ısrarla kendisine ibâdet etmeyi emretmiş, ibâdet edenlere
mükâfat, etmeyenlere ise ceza vaad etmiştir.

[1]    



 

 





[1]
Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.