Fecir | Konular | Kitaplar

b. İlme Dayalı İhtilâflar

b



b. İlme Dayalı İhtilâflar:



 

İlim dediğimiz hakikatler, birbiriyle
çelişen gerçekler olmadığı için, "hiç, ilme dayalı ihtilâf olur mu?" diye akla
istifham gelebilir. Fakat ne gariptir ki kendilerine ilim verilen nice kimseler,
kendilerine ilim verildikten sonra anlaşmazlığa düşen kimseler olmuşlardır.
"Andolsun, Biz İsrâiloğullarını, hoşlarına gidecek güzel bir yurda yerleştirdik
ve onları temiz nimetlerden rızıklandırdık. Kendilerine ilim gelinceye kadar
anlaşmazlığa düşmediler. Şüphesiz Rabbin, aralarında anlaşmazlığa düştükleri
şeyler konusunda kıyâmet günü hüküm verecektir." (10/Yûnus, 93) "Onlara
bu emirden apaçık belgeler (deliller) verdik. Fakat onlar kendilerine ilim
geldikten sonra, yalnızca aralarındaki hakka tecâvüz ve azgınlıktan dolayı,
ihtilâfa düştüler. Şüphesiz senin Rabbin, hakkında ihtilâfa düştükleri şeyler
hakkında kıyâmet günü aralarında hüküm verecektir." (45/Câsiye, 17)



İlim dediğimiz hakikatler, birbiriyle
çelişen ve çatışan şeyler değildir. Ancak, bu gerçeklerden hareket ederek ilimde
derinleşmek, doğru bir yönteme ve dosdoğru bir istikamete gerek duyar. Sözkonusu
ilim, ilâhî hakikatlerle ilgili bir ilim ise, böyle bir ilimde derinleşmek,
doğru bir yöntem ve istikametin yanı sıra iman ve amele de gerek duymaktadır.
Dolayısıyla iman, amel ve istikameti dikkate almadan sahip oldukları ilimde
derinleşmek isteyen şaşkınlar, kendilerini nefs ve hevânın tatlı esintisine
bırakarak ilimde derinleşmek adına, ilimde serkeşleşmektedirler. İlmin
kapısından tevâzu sahibi bir fakir gibi içeri gireceklerine, hiç girmedikleri
kapıdan birer zengin edâsıyla dışarı çıkan bu kimseler, geçmişte ve günümüzde
örneklerine bolca rastladığımız kimselerdir. Tarihte hangi sapık yönelişi ele
alırsanız alın, bu yönelişte bulunanların kalkış noktasında bazı doğrulara
tutunduğunu görebilirsiniz. Yani, her bâtıl, kesinlikle haktan bazı unsurları
içine katar ve kendini hak göstermek ister. Meselâ, vahdet-i vücut safsatasını
savunan kimseler, kendilerine göre kelime-i tevhid gerçeğinden hareket ederek bu
görüşe ulaştıklarını iddia eden kimselerdir. Günümüz dünyasında ise tâğutların
maslahatını gözetebilmek ve İslâm'la laikliği barıştırabilmek için yıllarca
araştırma yaptıklarını iddia eden bazı akademisyenler, bu konudaki çağdaş
örneklerdendir. Doğrulardan hareket ederek yanlışlara varan ve bu yanlışlara
doğruymuş gibi iman eden böyle kimselerle tartışabilmek, sözkonusu ihtilâfları
ortadan kaldırabilmek mümkün değildir. Çünkü bu kimselerle karşı karşıya gelip
tartıştığınız zaman, sıkıştıkları an kalkış noktasında esas aldıkları bazı
doğruların içine saklanıvereceklerdir. Kalkış noktasındaki doğruları kalkan, bu
doğrulardan hareket ederek vardıkları yanlışları kılıç olarak kullanan bu
kimseler, samimi olmadıkları sürece anlaşabileceğimiz, sözkonusu ihtilâfları
çözümleyebileceğimiz kimseler değildir.