Fecir | Konular | Kitaplar

Teaddüd-i Zevcât/Poligami

Teaddüd




Teaddüd-i Zevcât/Poligami

 

Teaddüd-i zevcât: Birden çok kadınla evlenmek,
nikâhlı eşlerin birden çok olması demektir. Bir erkeğin aynı anda dörtten fazla
kadınla evli bulunması câiz değildir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Eğer yetim kızlar hakkında (adâleti yerine getiremeyeceğinizden) korkarsanız
sizin için helal olan diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâh
edin. Eğer bu şekilde de adâlet yapamamaktan endişe ederseniz, o zaman bir tane
ile veya mâlik olduğunuz cariye ile yetininiz. Bu, sizin haktan eğrilip
sapmamanıza daha yakındır." (4/Nisâ, 3)

Ayetteki "ikişer, üçer, dörder" ifadesi
toplam olarak dörtten fazla sayıyı kapsamaz. Hz. Peygamber'in şu hadisleri âyeti
tefsir eder: "Abdullah b. Ömer (r. anhümâ) şöyle demiştir: Gaylân es-Sakafî,
câhiliye devrinde nikâhı altında on kadın varken İslâm'a girdi. Onunla birlikte
eşleri de Müslüman oldular. Rasûlüllah (s.a.s.), bu eşlerden dört tanesini
seçmesini emretti" (eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VI, 159 vd). Kays b. el-Hâris'ten
şöyle dediği nakledilmiştir: "Nikâhım altında sekiz kadın olduğu halde Müslüman
oldum. Nebî (s.a.s)'e giderek, durumu anlattım. Bana: "Onlardan dört tanesini
seç!" buyurdu" (Ebû Dâvud, Talâk, 35). Nevfel b. Muâviye, beş kadınla evli
iken İslâm'a girmişti. Nebî (s.a.s) ona; "Dördünü tut, diğerinden ayrıl"
(eş-Şevkânî a.g.e., VI, 149) buyurmuştur .

Zâhirîler ve İmâmiye erkek için dokuz kadınla
evlenmenin câiz olduğu görüşündedirler. Onlara göre, "ikişer, üçer ve dörder"
ifadesindeki "vav"lar tercih için değil, toplama içindir. Ancak Arap dilinde bu
gibi hitaplar vardır. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de; "Hamd, gökleri ve yeri
yaratan, melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a
mahsustur" (35/Fâtır, 1) âyetinde, meleklerin kanat toplam sayısı değil,
ayrı grupların kastedildiği açıktır. İslâm'dan önce Arabistan'da çok eşliliğin
sınırsız bir şekilde uygulandığı kabul edilir. Ancak çok eşlilik daha çok
varlıklı kimseler ve kabile başkanları için söz konusu idi. Halktan erkeklerin
çoğunluğu ise tek eşliydi (Bilmen, Hukuku İslâmiyye ve İstilâhâtı Fıkhyye
Kamusu, İstanbul 1967, 11, 112, 113).

Eski İran, Çin ve Brehmenler hukukunda, Babil'de
Hammurabi kanunlarında birden çok kadınla evlilik kabul edilmişti. Roma
hukukunda istifraş yani evli olmaksızın birlikte yaşamak mevcuttu (Mahmut Es'ad,
Tarih-i İlm-i Hukuk, İstanbul 1331/1912, s. 75, 97, 139, 141, 149, 165, 173,
175). Tevrat'da Dâvud (a.s.)'ın bir kaç kadınla evlendiğinden söz edilir (Samuel,
2/12, 7/8). İncil'de birden fazla kadınla evlenmeyi yasak eden bir hüküm yoktur.
Bu yüzden XVI. asra kadar Hristiyanlarda çok evlilik normaldi. Hatta filozof
Herbert Spenser'e göre, XI. asırda İngiltere'de kadının başka bir erkeğe belli
bir süreyle ödünç verilebileceği hakkında kilise kanun çıkarmıştır (Mustafa es-Sibâî,
el-Mer'e beyne'l-Fıkh ve'l-Kanun, s. 210 vd.).

Hz. Peygamber de çok evli idi. Bunun dinî,
ictimâî, siyasî, terbiyevî bir takım hikmetleri vardır. O'nun çok evliliğinin
asıl amacı sahabe hanımlarına bir kaç muallim yetiştirmektir. Çünkü bir toplumun
yarısı kadındır. Kadınlar da, erkeklerin yükümlü olduğu hükümlerle yükümüdür.
Kadınlar kendileriyle ilgili gizli meseleleri Hz. Peygamber'den sormaya
çekinirlerdi. Ay hali, lohusalık, cünüplük, vb. konular bunlar arasındadır.
Allah elçisinin edeb ve hayası da bunları cevaplamaya engeldi. İşte Hz.
Peygamber'in âileleri, özellikle hanımlarla ilgili şer'î hükümleri, diğer
kadınlara tebliğ etmede önemli rol oynamışlardır .

Kimi zaman Rasûlüllah'ın evliliği câhiliyye
âdetlerini yıkıp yeni bir hüküm koymak amacına yöneliktir. Zeynep binti Cahş ile
evliliği buna örnek gösterilebilir. Çünkü Zeynep (r. anhâ) önce, Hz. Peygamberin
evlâtlığı olan Zeyd b. Hârise ile evlenmiş, ancak geçimsizlik sebebiyle
başaramamışlardı. Câhiliyye devri örfüne göre, evlâtlığın dul kalan eşiyle
evlenmek yasaktı. Cenab-ı Hak evlâtlığı kaldırarak, bunların dul kalan eşiyle
evlât edinenin evlenebileceğine izin verdi ve ilk uygulama Allah elçisi ile
Zeynep (r. anhâ)'in evlenmesiyle başladı (33/Ahzâb, 37).

Allah elçisinin (s.a.s.)'in Ebu Bekr kızı Âişe
ve Hz. Ömer'in kızı Hafsa ile evlenmesi sosyal bir hikmete dayanır. İslâm onlar
sayesinde güç kazanmış, âileler, hatta kabileler arasında kopmaz bağlar meydana
gelmiştir. Hz. Peygamber kızı Fâtıma'yı Hz. Âli'ye biri vefat edince diğeri
olmak üzere iki kızını da Hz. Osman'a vermiştir. Bu dört sahabe, Resulüllah'ın
en yakın dostu, yardımcısı olup, onun vefatından sonra da İslâm toplumunu
yöneten liderlerdir.

İnsanların gönüllerini bir noktada toplamak ve
kabileleri birleştirmek için de evlilikler olmuştur. Nitekim Cüveyriye (r.anhâ),
Müstalikoğullarının başkanı el-Hâris'in kızıdır. Bu kabile esir alınmıştı.
Cüveyriye de esir düşmüştü. Kurtuluş fidyesi için Hz. Peygamber'den yardım
istedi. Hz. Peygamber fidyeyi vereceğini ve kendisiyle de evlenmek istediğini
bildirince de Cüveyriye kabul etti ve evlendiler. Esirleri ellerinde tutan
sahabiler; "Biz Allah'ın Resulünün sihrî hısımlarını nasıl esir tutarız" diyerek
hepsini serbest bıraktılar. Bu durum karşısında Müstalikoğulları topluca İslâm'a
girdi (es-Sâbûnî, Tefsîru Ayâti'l-Ahkâm, 2. Baskı, Suriye 1397/1977,11, 319 vd.;
İbn Sa'd, Tabakât, VIII, 116, vd.)