Fecir | Konular | Kitaplar

İMAM... İmam; Anlam ve Mâhiyeti

İMAM




İMAM
 
İmam; Anlam ve Mâhiyeti
 
"İmam" kelimesinin sözlük
anlamı; önde olan, kendisine uyulan, önder, lider demektir.
Terim olarak fıkıhta imam;
cemaatin önüne geçip onlara namaz kıldıran kimseye denir. İmamın yapmış olduğu
göreve de imamet denir. İmamlık faziletli bir görevdir. Peygamber efendimiz ve
kendisinden sonra gelen râşid halifeler bu görevi yapmışlardır. Gelişi güzel
herkes bu görevi yapamaz.

[1]

"İmam" kelimesi, anne demek
olan "el-ümm" kelimesinden türemiştir. "Ümmet" kavramı da aynı köke dayalı
olarak; bir köke, bir öze, bir anne gibi asıla bağlı olan mânâsına  gelir.
"İmam", bir anlamda "ümmet"in
önderidir. "İmam", kendisine uyulan bir liderdir. Bir kök durumundadır ve
arkasında bir cemaat vardır. Bu cemaat de bir imamın/önderin peşinde olduğu için
"ümmet" adını almaktadır. Ümmetsiz imam, imamsız ümmet olmaz.
İslâm hukukunda "imâmet",
dünyayı din ile idâre etmekte peygamberliğe vekâlet etmektir. Müslümanların
işlerini yönetmek için Rasûlullah'a vekil olana da imam denir. "İmam",
müslümanların özel bir seçim sistemi olan "biat"ı ile seçilen, ümmetin (müslüman
toplumun) din ve dünya siyasetini idare etmek üzere seçilmiş müslüman önderlere
denir. Bu mânâda ‘imam', İslâm'la yönetilen bir ülkenin müslüman başkanıdır. Bu
imama "ülü'l-emr", "halîfe", "emîru'l-mü'minîn" de denilir. Mü'minler, kendi
zamanlarında müslümanların serbest biatıyla (özel seçimiyle) iş başına gelen
imama tâbi olmak durumundadırlar. Böyle bir imama biat etmeden ölen müslümanlar
hata etmiş olurlar.
Namaz kıldırmak için önde
olanlara da, "namaz imamı, namazda önder" denmiştir. Çünkü o da namazda önde
bulunmaktadır ve arkasında bir cemaat (bir ümmet) namaz için toplanmaktadır.
Namazda ümmet durumunda olan cemaat, ümm (ana, kök, asıl, önder) durumundaki
imama yani cemaatin liderine uymaktadırlar.
İnsanların kendilerine uyup
ilimlerinden ve ictihadlarından faydalandıkları büyük âlimlere de "imam"
denilmiştir. Çünkü insanlar, herhangi bir meselede onların fikirlerinin
etrafında toplanmakta ve onların ictihadının rehberliğinde sorunlarına çözüm
bulmaktadır. Mezhep imamları bu mânâdadır. İmam A'zam, İmam Şâfii, İmam Ahmed
bin Hanbel gibi.
Ayrıca hadis ilminde otorite
olan, en bilgili, hadis ilminde peşinden gidilen büyük âlimlere de hadiste
"imam" denilmiştir. İmam Buhârî, İmam  Müslim gibi.
Peygamberimiz'in kızı Hz.
Fâtıma (r. anhâ) ile Hz. Ali'nin (r.a.) soyundan gelen önderlere de "imam" adı
verilmektedir. Bu temiz soydan silsile yoluyla gelen önderlere ‘Ehl-i Beyt
imamları' denilmektedir ki sayıları on iki tanedir.[2]
İmam Ali, İmam Câfer-i Sâdık, İmam Zeynelâbidin gibi.[3]
Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma
ilmi olan kıraat ilminde üstün bir yeri olan âlimlere de "kıraat imamları"
denilmiştir.
Dikkat edilirse, bunların
tümünde bir önderlik ve peşinde olan bir cemaat olgusu (ümmet) söz konusudur.
"İmam", özet olarak, bir topluluğa önder olan demektir. Günümüz Türkiye'sinde,
imam kavramının diğer bütün anlamları kaybolmuş ve yalnızca namaz/câmi imamlığı
mânâsı kalmıştır. O da, çoğunluğun kafasında basit karşılığı olan bir kavramdır.
Görünen o ki, bugün paramparça
olan İslâm ümmetini ilimde, siyasette ve toplumsal hayatta bir araya toplayacak
müslüman imamlara -önderlere, rehberlere- ihtiyaç vardır. Müslümanların biatıyla
(özel ve serbest tercih ve onaylamasıyla seçilmiş) halifelere de ‘imam'
denildiğini tekrar hatırlayalım. Müslümanlar, bu şekilde seçilmiş bir imamın
önderliğinde her tür işlerini ve ibâdetlerini daha iyi yerine getirirler,
yaşadıkları coğrafyayı daha iyi ıslah ve tanzim ederler.
Müslümanlar,
her devirde bol miktarda meydanda olan "küfür ve şirk" imamlarını çok iyi
tanımalı, onların peşinden gitmemelidir. Onların kurduğu düzenlere, ortaya
koydukları dünya görüşlerine ve hayat anlayışlarına karşı dikkatli olmalıdır.[4] 




 



[1]
Abdullah Yücel, Şamil İslam Ansiklopedisi: 3/142.



[2]
Bkz. Buhârî, Ahkâm; Müslim,
İmâre: 9, hadis no: 1821.



[3]
Şiîler "İmam" tabirini daha değişik anlamlarda kullanmışlardır.
Abdullah Yücel,
Şamil İslam Ansiklopedisi: 3/142.




[4]
Hüseyin K. Ece, İslâm'ın Temel Kavramları, s. 302. Ahmet Kalkan, İslam
Akaidi: 404-405. Ahmet Kalkan, Kur'an Kavram Tefsiri.