Fecir | Konular | Kitaplar

Dinimizde İtaate Verilen Ehemmiyet

Dinimizde İtaate Verilen Ehemmiyet



Dinimizde İtaate Verilen Ehemmiyet
 
"Fitne ve fesadın önlenmesinde
adâletin tatbikatından sonra diğer mühim bir prensibin itaat olduğunu
söyleyebiliriz. Aslında itaat de adaletin bir parçasıdır. Zira itaat, bir başka
ifade ile kişinin haddini bilmesi, dinin gösterdiği çizgi üzerinde kalmak
sûretiyle Allah'a karşı ahd u mîsâkını ödemesidir. Aslında Müslüman olan her
ferd şuurla, zâhiren olmasa bile zımnen Allah'la bir akit yapmış, Allah'ın
emirlerine uymayı taahhüt etmiş demektir. Şu hâlde her mü'min, her Müslüman
kişi, bu taahhüdünü yerine getirmek sûretiyle Allah'a karşı borcunu ödeyip,
adâleti sağlamakla mükelleftir.
Kur'ân-ı Kerîm pek çok âyetiyle
bu itaat keyfiyetini te'yid eder. Dinin hakîki mânada tezâhürü mü'min kişiye
vâdedilen, dünyevî ve uhrevî nusret, zafer, mükâfat ve nimetler hep bu "itaat"
vazifesinin yerine getirilmesine bağlanmıştır. Dünyevî saadet, içtimâî terakkî,
ferdî kemâlât hepsi hepsi "itaat" keyfiyetine bağlıdır. Allah'a hakîki mânada
itaat etmeyen kimse, veya cemiyet dinin vâdettiği ne dünyevî, ne de uhrevî
mukâfatları beklemeye hak sâhibi değildir:
"Kim Allah'a ve Resûlüne
itaat ederse Allah onu, altından ırmaklar akan cennetine koyar" (Nisa:
4/13).
"Kimler Allah'a ve Resûl'e
itaat ederlerse, Allah'ın kendilerine nimet verdiği kimselerle beraber olur"
(Nisa: 4/69).
"Kim Allah'a ve Resûlüne
itaat eder, Allah'tan korkar ve çekinirse işte onlar kurtuluşa erenler (üstün
gelenler)dir." (Nûr: 24/52).
"Allah'a ve O'nun Resûlüne
itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile za'fa düşersiniz,
rüzgarınız (kesilip) gider. Bir de sabr (ve sebat) edin (katlanın). Çünkü Allah
sabredenlerle beraberdir" (Enfal: 8/46).

[1]
 

 




[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/277.