Fecir | Konular | Kitaplar

Muharref İncillere Göre Kadın Hakları ve Boşanma.

Muharref İncillere Göre Kadın Hakları ve Boşanma



Muharref İncillere Göre Kadın Hakları ve Boşanma



 

Hıristiyan bilim adamları, devamlı olarak kendi
dinlerinin kadın haklarını koruduğunu, kadınları erkeklerle eşit tuttuğunu ileri
sürer dururlar. Ancak, muharref İncillerin incelenmesi neticesinde durumun hiç
de onların dediği gibi olmadığı kolayca anlaşılır.

Hıristiyanlıktan önce ortaya çıkan yahûdilik vb.
bazı dinler, erkeklerin kadınları boşamalarına, boşanan erkek ve kadınların
başkalarıyla evlenmelerine izin vermekteydi. Ancak hıristiyanlık, erkeklerin
kadınları boşamalarına müsâade etmemekte, boşanma olmaksızın birbirinden ayrılan
eşlerin, ayrıldıkları eşleri sağ olduğu sürece başkalarıyla evlenmelerine izin
vermemektedir.

Galile (Celile)'den ayrılıp Yahûdiye'ye gelen Hz.
İsa'ya Ferisîler, bir erkeğin karısını boşayıp boşayamayacağını sormaları
üzerine; "İsa onlara dedi: Yüreklerinizin katılığından ötürü karılarınızı
boşamanıza Musa müsaade etti; fakat başlangıçtan böyle olmamıştır. Ve ben size
derim: Kim zinadan ötürü olmayıp karısını boşar ve başkası ile evlenirse zina
eder; boşanmış olanla da evlenen zina eder." (Matta, 19/8-9, s. 21) demiştir.
Muharref İncillerin naklettiğine göre Hz. İsa, ölüm dışında erkekle kadının
ayrılmasını kabul etmemektedir. Eşler boşanma olmaksızın birbirlerinden
ayrılsalar dahi başkalarıyla evlenemezler. Bir kadın geçimsizlik yüzünden
kocasından ayrılacak, fakat kocası sağ olduğu müddetçe bir başkasıyla
evlenemeyecek. Bu, kadına bir hak vermek midir, yoksa kadının hakkını gasbetmek
midir?

Aslında diğer bazı dinlerin tek yanlı olarak
sadece erkeğe tanıdıkları eşi boşama hakkını hıristiyanlık, erkekle birlikte
kadına da tanısa idi, belki de kadın hakları konusunda söz söylemeye hakkı
olabilirdi. Ancak, Hz. İsa'ya nisbet edilen yukarıdaki ifadeye göre, başka
dinlerde erkeklere tanınan boşama hakkı, hıristiyanlıkta erkekle birlikte kadına
da tanınmış değil; aksine kadına verilmeyen ve erkekler için mevcut olan bu hak,
erkeklerden de geri alınmak sûretiyle diğer bazı dinlerin sınırlı olarak verdiği
boşanma hakkı tamamen ortadan kaldırılmış olmaktadır. Daha önce kocalarının
boşamaları halinde hiç değilse yeniden evlenme hakkına sahip olan kadın,
hıristiyanlığın bu hükmü ile o hakkından da mahrum bırakılmaktadır. Belki ortada
bir kadın-erkek eşitliği sözkonusu olabilir, ancak bu eşitlik, kadına boşama
hakkı verilerek kadını erkeğin seviyesine getirerek değil; aksine, erkeğin
elinde olan boşanma hakkını elinden alarak onu kadının seviyesine indirmek
sûretiyle olmuştur. Yani eşitlik, pozitif yönde değil; aksine negatif yönde
gerçekleşmiştir. Hıristiyanlıktaki bu uygulama, bir hak verme değil; aksine tek
taraflı olarak verilmiş olan bir haktan her iki tarafı tamamıyla mahrum
etmektir. Bu kadın-erkek eşitliği, olsa olsa boşanamama eşitliği olabilir. Bu
bir hak alma eşitliği değil; haksızlıkta eşitliktir. Hıristiyanların yaptıkları
şey, hayatının başında bir hata yaparak kendine uygun olmayan bir eşle evlenen
kişiye, bu hatasının cezasını bir ömür boyu çektirmek, onu zorla, sevmediği ve
nefret ettiği biriyle yaşamaya zorlamaktır. (6)

"Ferisiler geldiler, ve onu deniyerek: Adama
karısını boşamak caiz mi? diye kendisinden sordular. O da cevap verip onlara
dedi: Musa size ne emretti? (Tesniye, 24/1, 3 -dipnot-) Onlar da dediler: Musa
bir boş kâğıdı yazmağa ve kadını boşamağa müsaade etmiştir. Fakat İsa onlara
dedi: Yüreklerinizin katılığından dolayı size bu emri yazdı. Fakat hilkatin
başlangıcından Allah onları erkek ve dişi yarattı. Bunun için bir adam babasını
anasını bırakacak, karısına yapışacaktır; ikisi de bir beden olacaktır; şöyle
ki, onlar artık iki değil, fakat bir bedendirler. İmdi, Allah'ın birleştirdiğini
insan ayırmasın. Şakirtler evde bunun için yine kendisinden sordular. Onlara
dedi: Kim karısını boşar, ve başkası ile evlenirse, ona karşı zina eder; ve
kadın kocasını boşar ve bir başkası ile evlenirse, zina eder." (Markos, 10/2-12,
s. 46). "Ve: Kim karısını boşarsa, ona boş kâğıdını versin, (Tesniye, 24/1, 3
-dipnot-) denilmiştir. Fakat ben size derim ki, zinadan başka bir sebeple
karısını boşıyan adam onu zaniye eder; ve kim boşanmış kadınla evlenirse, zina
eder." (Matta, 5/31-32, s. 5)

"Ey kadınlar, kendi kocalarınıza Rabbe tâbi
olur gibi tâbi olun. Çünkü bedenin kurtarıcısı Mesih kilisenin başı olduğu
gibi, erkek de kadının başıdır. Fakat kilise Mesihe tâbi olduğu gibi, kadınlar
da böylece her şeyde kocalarına tâbi olsunlar." (Pavlusun Efesoslulara
Mektubu, 5/22-24, s. 201). "Kendi bedeni üzerine karının değil, ancak kocasının
hakimiyeti vardır; ve böylece de kendi bedeni üzerine kocanın değil, ancak
karısının hakimiyeti vardır." (Pavlusun Korintoslulara Birinci Mektubu, 7/4, s.
173). "Kiliselerde kadınlar sükût etsinler; çünkü onlara söylemek için izin
yoktur; ancak şeriatin de dediği gibi, tâbi olsunlar. Ve eğer bir şey öğrenmek
isterlerse, evde kendi kocalarına sorsunlar; çünkü kadına kilisede söylemek
ayıptır. Yahut Allahın kelâmı sizden mi çıktı? Yahut yalnız size mi erişti? (Pavlusun
Korintoslulara Birinci Mektubu, 14/34-36, s. 180). "Ayni suretle yaşlı kadınlar
tavırlarında iftiracı ve çok şaraba esir olmayıp, hürmetli, iyilik muallimleri
olsunlar; ta ki, Allahın kelâmına küfrolunmamak için, genç kadınları kocalarını
seven, çocuklarını seven, temkinli, iffetli, evde işliyen, iyi, kendi kocalarına
tâbi olmak üzre terbiye etsinler." (Pavlusun Titusa Mektubu, 2/3-5, s. 225)

"Fakat bilmenizini isterim ki, her erkeğin başı
Mesih, ve kadının başı erkek, ve Mesihin başı Allahtır. Başı örtülü olarak dua
eden, yahut peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür. Fakat başı
örtüsüz olarak dua eden her kadın, başını küçük düşürür; çünkü tıraş edilmiş
olmakla bir ve ayni şeydir. Çünkü eğer kadın örtünmiyorsa, saçı da kesilsin;
fakat kadına saç kesmek, yahut tıraş olmak ayıp ise, örtünsün. Çünkü erkek,
Allahın sureti ve izzeti oğlduğu için, başını örtmemelidir; fakat kadın erkeğin
izzetidir. Çünkü erkek kadından değil, fakat kadın erkektendir; çünkü erkek de
kadın için değil, fakat kadın erkek için yaratıldı. Bunun için melekler
sebebinden kadın, başı üzerinde hâkimiyet alâmetine malik olmalıdır. (...) Siz
kendi nefsinizde hükmedin; kadının örtüsüz Allaha dua etmesi yakışır mı? Tabiat
bile size öğretmiyor mu ki, erkeğin uzun saçlı olması kendisi için hürmetsizlik,
fakat kadının uzun saçlı olması kendisine izzettir? Çünkü saçı kendisine örtü
olarak verilmiştir." (Pavlusun Korintoslulara Birinci Mektubu, 11/3-10, 13-15,
s. 177)

Aşağıdaki alıntıda görüleceği gibi, kadının
suçlu olduğu için, erkeğe hâkim olmasına giden bir yol olduğu düşünülerek
öğretmesi, öğretmenliğini Kitab-ı Mukaddes yasaklar. Bunlar, aynı zamanda
Pavlos'un hıristiyanlığa soktuğu kadını aşağılayan düşünceler arasındadır: "İmdi
isterim ki erkekler her yerde tahir eller kaldırarak gazapsız ve nizasız dua
etsinler. Ayni surette kadınlar, saç örgüleri, ve altın yahut inciler yahut çok
pahalı libasla değil, sade kıyafette, hicap ve vekar ile, ve takva sahibi
olduğunu iddia eden kadınlara yakışır surette iyi işlerle kendilerini tezyin
etsinler. Kadın tam tabiiyetle sessizce olarak öğrensin. Fakat kadının
öğretmesine, ve erkeğe hâkim olmasına izin vermem, ancak sükûtte olsun. Çünkü
önce Âdem, sonra Havva yaratıldı; ve Âdem aldanmadı, fakat kadın aldanarak suça
düştü; fakat iman ve sevgi ve takdiste vekar ile dururlarsa, çocuk doğurması ile
kurtulacaktır." (Pavlusun Timoteosa Birinci Mektubu, 2/8-15, s. 218)

"(Rab Allah) Kadına dedi: Zahmetini ve
gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlât doğuracaksın; ve arzun
kocana olacak, o da sana hâkim olacaktır. Ve Âdeme dedi: Karının sözünü
dinlediğin ... için, toprak senin yüzünden lânetli oldu." (Kitab-ı Mukaddes,
Tekvin, 3/16-17, s. 3) 

Kitab-ı Mukaddes'in Eski Ahid bölümünde şu
ifadeler, putperestlerin bile taptıkları putlar hakkında bu kadar pervasız
söyleyemeyeceği cinstendir: "Çünkü kocan seni Yaratandır; onun ismi orduların
Rabbıdır; ve seni fidye ile Kurtaran İsrailin Kuddûsüdür; ona bütün dünyanın
Allahı denecektir." (Kitab-ı Mukaddes, İşaya, 54/5, s. 714). Bu söz, ne kadar
mecaz diye değerlendirilirse değerlendirilsin, çok çirkin bir benzetmedir. Bu
ifadeyi Allah açısındandan değerlendirdiğimizde çok büyük bir şirk, kadının
kocası şeklinde bir değerlendirme olduğu için bırakın dillendirilmesi,
düşünülmesi bile mümkün olmayan fecaattir. Kadın ve koca açısından
değerlendirilirse, kocanın Yaratan Tanrı'ya benzetilmesi, karının da onun kulu
olarak düşünülmesi kadını ne kadar aşağıda ve kocayı ne kadar yukarıda görmenin
en rezilcesidir. Ya şu ifadelere ne demeli: "Ve o gün vaki olacak ki, RAB diyor,
bana işi (kocam) diyeceksin... Ve seni ebediyen kendime nişanlıyacağım; evet,
seni doğrulukla ve hakla, ve inayetle, ve rahmetlerle kendime nişanlıyacağım. Ve
seni sadakatla kendime nişanlıyacağım, ve RABBİ tanıyacaksın." (Kitab-ı
Mukaddes, Hoşea, 2/16, 19-20, s. 857). Bu ifadelerin vahiy olması mümkün
olmadığı gibi, bunları eleştirilemeyecek doğrulukta gören hıristiyanların da
kadın haklarından bahsetmesi çok gülünç olmaktadır.